- 279 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
LEMOS'UN EĞİTİM KANDİLLERİ
LEMOS’UN EĞİTİM KANDİLLERİ
Büyük Türk Milletinin yeni yetme gençleri, XIX. yüzyılın ikinci yarısı ve XX. yy ilk çeyreği yıllarda vatan savunması için savaş meydanlarında cep heden cepheye koşar. Yağız Anadolu gençleri Yemen’den Balkanlara ve Galiçya’dan Çanakkale ile Dumlupınar’da emperyalist güçler ve piyonlarıyla savaşırken kefensiz şehit olur. Ömrü süresince gönlünce yaşayıp vatanı imar edemez. Eğitimin tamamlayıp cahillikten kurtulamadığı için beşikten mezara cehalet girdabında debelenip durur.
Osmanlı İmparatorluğu mevcut eğitim sistemi halkın ana diliyle yazı dili arasında farklılık meydana getirir. Devlet-i Aliyye’ nin ağdalı saray dilini bilmeyen kişiler, asker mektuplarını bir çömlek tereyagına okutur. Bir okka (çıta) bal, bir sitil yumurta vererek gurbete mektup yazdırmak zorunda kalır. Vatan sathında cahillik diz üstü boyutlara ulaşır. Çıra yaksan okur yazar bulmak imkansız. Cehalet her kişiyi esir almış durumda. Ancak gayri müslim azınlık ve tebaa kendi dillerinde (10 yüksek, 46 lise ve 1450 ilkokul ile 6000 adet Ermeni ve Rum okulu) eğitim yaptığı halde Müslüman Türk milleti ana dili Türkçe’ yle eğitim göremiyor. Görmek istese de, ne mektep ne de öğretmen bulamıyor.
Anadolu Selçuklu Devleti ve Osmanlılarda devlet dili Farsça olur ken, ağdalı Osmanlıca ve Arapça’yla ilmediyordu. Halk ise, Türkçe konuşuyor sözden söze anadili Türkçe‘yle meramın anlatıp şiir okuyor ancak, yaza mıyordu. Türk halkının konuşma ve yazı dili arasındaki farklılık uygulamada çok büyük uçurumlar oluşturuyor ve Ulus devlet olma bilinci temelden sarsılıyordu.
Karamanoğulları Beyliği (Devleti) Beyi Karaman-ı Şemseddin Mehmet Bey, halkın dili ile Selçuklu Devleti saray dili arasındaki çarpıklığı esastan fark eder. Dil birliğin sağlayamayan devletin ömrünün uzun süreli olmayacağın düşünür. Karaman-ı Şemseddin Mehmet Bey; Taşeli orta Toros Dağlarında yerleşik Türk men obalarından topladığı cengaver yiğitlerden cevval bir savaş gücü oluştu rur. Beyliğin bekasın sağlamak ve Moğolların nüfuzuna giren Selçukluların sahiplendiği Anadolu topraklarında hükümran olmak amacıyla Anadolu Selçuklu Devletiyle savaşır ve Konya’yı alınca II. Keykavus’un oğlu Alaeddin Siyavuş’u (Cimri) Anadolu Selçuklu Sultanı ilan edip kendisi de devletin Vezir-i Azamı olur. Anadolu Selçuklu Devleti Veziri Azamı Şemseddin Mehmet Bey, millet ol manın öncelikli şartlarından olan dil birliğini tesis etmek için 13- mayıs 1277 tarihinde toplanan Selçuklu divanında;
“Bu günden geru divanda, dergahta, bergahta, mecliste ve meydanda Türk çe’den başka dil kullanılmayacak” kararın aldırıp bir fermanla ülke sathına duyurur. Bu ferman Türkçe’nin yeniden doğuşunu sağlayan en önemli zaferler den birisidir. Ne yazık ki, Karamanoğulları Beyliğinin saray ve devlet dilinde takriben bir asır sonra Farsça etkin hale gelir.
Anadolu Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğunda eğitim sis temi XII. yy.dan itibaren medrese ve tekkeler üzerine tesis edilmiş ve devlete hizmet edecek personel genelde buralardan yetiştirilmiştir. Ancak impa rator lukta yenilikçi hareketin başlamasıyla birlikte bu sisteme alternatif olacak şekilde 1869 yılında uygulanan “Maarif-i Umumiye Nizamnamesi” eğitim sistemi uygulanır. Nizamnameye göre; ilköğretim, orta öğretim ve yüksek öğretim olarak planlanan eğitim sisteminde pozitif bilimleri öncelikli addeden eğitim kurumları açılmaya başlamıştır. Anadolu’da Konya, Afyon ve Balıkesir Liseleri gibi liseler döneminin önemli eğitim kurumlarıdır. Nihayetinde TBMM’ ce 30 kasım 1925 tarihinde çıkarılan kanunla medrese, tekke ve zaviyelerin tama men kapatılmasıyla birlikte CumhuriyetTürkiyesi’ne hizmet edecek Türkçe müfredat üzeri eğitilmiş idari, hukuki, iktisadi ve sosyal nitelikli elemanların yetiştirilmesinde darboğaz oluşur ve her yerde eğitimci sıkıntısı ortaya çıkar.
Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla birlikte Milletin anadili Türkçe’nin, hem konuşma hem de yazışma dili olmasını önemseyen Cumhuriyetin kurucusu Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, soydaş atası Karaman oğlu Şemseddin Mehmet Bey’den ilham alarak 01- Kasım-1928 tarihinde 1353 sayılı Kanunla harf devrimin gerçekleştirir. Türk milletinin konuşma dili Türkçe, devletin resmi dili olur. Cumhuriyet mefküresi ve halkın dili Türkçe harfler le teçhiz edilmiş eğitimci öğretmenlerin yetişmesi, devletin çeşitli kadem lerinde halka hizmet edecek görevlilerin yetiştirilmesi için çok tez kurs ve mektepler açılır. Hatta Gazi Mustafa Kemal Atatürk Başöğretmen sıfatıyla kara tahtanın başına geçer ve ülke genelinde eğitim seferberliği başlatılır.
Cumhuriyet Türkiyesi’nin idari yapısı içinde 1930 yılında Ermenek/ (Sarıveli ler)- Fariske (Göktepe) yeniden Nahiye Merkezi olur. Aynı yıl içinde Fariske Yatılı İlköğretim Okulu Müdür Hüsnü Yaylalı yönetiminde açılır. Hüsnü Yaylalı beyin eşi ve eğitmen Mehmet Çavuş öğretmen olarak görevlendirilir. Nahiye ye idareten bağlı bazı köylerde açılan ilkokullarda sadece 1, 2 ve 3. sınıflar Eğit men nezaretinde öğretim görür. İlkokulun 4. ve 5. sınıf öğretimi ise, Fariske Yatılı İlköğretim okulunda tamamlanarak ilkokul diploması alınır. Cehalete karşı ilimle mücadele etmek için bu mektepte yüzlerce Taşeli yiğidi şevkle eğitim gö rür. Nitekim Fariske’li Mehmet Zeki Akdağ, Durmuş Oğuz, Mehmet Gök, Ali Çataltaş, Mehmet Demircan ve İbrahim Timur ve diğer öğretmenlerimiz birer eğitim neferi, meşale tutan el olarak cephenin en önünde onurlu yerini alır.
Sarıveliler/ Uğurlu köyünde ilk mektep 1932 yılında ve Lemos kö yünde 1934 yılında açılır. Lemos’lu 1920 doğumlu halk şairi/ ozan Ahmet Tufan Şentürk, Lemos Köyü muhtarı Abdullah Ağanın (Etli Abdullah Yılmaz) çobanıyken okumayı çok istediği için çobanlıktan firar eder. Ah. Tu. Şentürk, köyün de okul olmadığı için 13 yaşında Ankara’ya ağabeyi Mustafa Şentürk’ün ya nına gider. Burada İlkokulun 1, 2 ve 3. sınıfın bir yılda okuduktan sonra tekrar Lemos’a ailesinin yanına döner. Fariske Yatılı Bölge İlkokulunda 4., 5. sınıfı ta mamlayıp okuldan birincilikle mezun olur. Eğitimci yazar Hasan Şimşek hoca, “Şair Ahmet Tufan Şentürk’ün Fariske yatılı ilköğretim okulunda öğretmeninin Hüsnü Yaylalı” olduğun açıklar.
“Tekerleğin değmediği Yer” olarak tanımlanan Taşeli odağı Ermenek ve hinterlandında konuşlu köy sakinleri, Türkçe Alfabeyi ve çağdaş eğitim kurumlarını candan benimser. Yokluğun, yoksulluğun ve cehaletin kurtuluş re çetesi olarak değerlendirir. Bölgede yaşayanlar cehaletin ve mahrumiyetin oluşturduğu çaresizliği, yoksulluğu yüreklerinde en acı şiddetiyle his ettikçe a kil baliğ olma yaşına girmiş çocukları kulağından tuttuğu gibi okula götürüp muallime (öğretmen); “Eti senin, kemiği benim. Bu yiğidi gözelce bi okut” diyerek teslim edip ağlayan çocuğun göz yaşına bakmadan evin yolunu tutar.
Lemos Köyünden milli şair Ahmet Tufan Şentürk (Ah.Tu.Şen); keçi sürülerinin ardında çoban olmak istemediği için çocuk denilen 13 yaşta Taşeli dağlarında 140 Km yolu cesaretle dört, beş gün yürüdükten sonra Karaman’a ulaşır. Bura da trene binip yolu sokağı sora sora Ankara’ya varır ve eğitime orada başlar.
Sarıveliler/ Uğurlu Köyünden Çanakkale gazisi Ali Uğur, köyünde milli eğitim çırasın yakan bir kahra man. Oğlu Durmuş Ali’ nin İlkokul eğitimi 1, 2 ve 3. sınıfı köyünde açılan mektepte ve 4, 5.sınıfı ise Fariske yatılı ilköğretim okulunda tamamlatır. 1940 yılında öğretime başlayan Köy Enstitülerinden birisi olan Eskişehir/ Çifteler Köy Enstitüsüne gönderir. Tez vakitte eğitim ordusuna bir nefer armağan kazandırır. Ali Uğur, aynı şekilde kızı Zahide’yi de okutur. Böylece bir tabu yıkılır. Yine Uğurlu Köyünden Mustafa Sungur, Osman Bobuş, Ali Aksungur, Fikri Uğur aynı dönemin hem ilk öğrencisi hem de Uğurlu’dan yetişen ilk öğretmenler arasında yer aldıklarını kıvançla belirtmek gerekir. Araştırmacı Yazar Mustafa Ertaş; “Uğurlu köyünden 4’ü kız olmak üze re (Söz edilen kız öğrencilerden birisi Prof. Dr. Ayşe Baysal ) 45 öğretmenin Köy Enstitüsünden mezun olup eğitim ordusuna katıldığını” belirtir.
Ermenek/ Sarıveliler Lemos Köyü muhtarı 1934 yılında Emir Musa Paşa Camisi yerleşkesinde bulunan küçücük bir odayı derslik haline getirerek köyünde ilk mektepte milli eğitimi başlatır. Bu mektepte sadece ilk okulun 3. sınıfına ka dar eğitim verilir. İvriz Köy Enstitüsü mezunu öğretmen Mehmet Çalışkan’ın bildirdiğine göre İlk öğretmen, “Gödemen” lakaplı eğitmendir. Lemos’a sonra Ermenek İlçe merkezinden Akif Kıcıman resmi görevli olarak atanan ilk Mual lim (Öğretmen) olarak tarih defterinde yerini alır.
Fariske, Uğurlu ve Lemos İlkokulu öğretmenleri milli bayramları her yıl Hacalardı mevkisinde müştereken gerçekleştirdikleri etkinlikle kutlar. (Bu etkinliğin benzeri Haydar Gültekin, Durmuş Ali Uğur ve Halimiye-Tepeba şı- öğretmeni birlikte 1961-62 y.da Körüstan mevkisinde gerçekleş tirir) Her üç köyün ortak kesişme yeri “Hacalardı” mevkisinde bayram kutlama etkinliğine köy sakinleri büyük bir coşkuyla katılır. Lemos köyü Öğretmeni Akif Kıcıman Bey, bu etkinlikte yaramazlık yapan öğrencisi Lemos’un cami imam hatibi Hüseyin Efendinin (Okumuş) yeğeni, Ahmet oğlu İbrahim Okumuş’un kulağını ikaz için çeker. Ancak İmam Hüseyin Efendi, bilgili bir alim olduğu halde nefsine yenik düşerek muallimin bu hareketin onur meselesi yapar. O yıllarda Lemos Emir Musa Paşa Camii imamı Hüseyin Efendi (Okumuş), idari ve kolluk kuvvetleri nezdinde etkinliği olan zatı muhterem. Zira Hüseyin Efendi, istiklal ve kurtuluş savaşı devresinde Atatürk’ün silah arkadaşı Karaman’lı Kazım Kara bekir Paşa’nın emir subaylığını yapmakla birlikte merdese tahsili görmüş bir şahsiyettir. Okul öğretmeni yeğeninin kulağını çekmesin asla kabullenemez. Nüfuzun kullanarak öğretmen Akif Kıcıman Beyi Lemos köyünden sürdürür. O dönemin devlet yetkilileri köylülere; “Öğretmeninize sahip çıkınız. Bu öğret men köyden giderse biliniz ki; bu köye uzun yıllar bir daha öğretmen verilmez, köyünüzün sicili bozulur. Eğitimde geride kalırsınız. Sonra pişmanlık fayda et mez.” diye uyarırlar. Fakat her söz nafile olur ve Akif Bey, Lemos’tan uzaklaştı rılıp Uğurlu köyü İlkokuluna öğretmen olarak görevlendirilir.
Öğretmen Akif Kıcıman Bey, devletin memuru sıfatıyla Lemos Köyünden ayrı lınca komşu köy Uğurlu’da görevine devam eder. Erkek ve kız olmak üzere tüm çocukları eğitir. Bilahare Uğurlu köyünden Antalya’ya tayin olur. Öğretmen Akif Kıcıman’dan sonra Uğurlu Köyüne, Ermenek Sarıvadi Köyünden öğretmen Osman Koçak atanır ve on yıla yakın burada görev yapar. Akif Kıcı man Beyin, Ermenek ilçe merkezine bağlı Fariske ve Kazancı Nahiye merkezle rinde Nahiye Müdürü olarak görev yaptığı söylense de öğretmen Akif Kıcıman Bey ile Nahiye müdürü Akif Beyin aynı kişi olup olmadığı şimdilik açıklığa ka vuşturulamamıştır.
Lemos Köyünde İlkokul açıldıktan 2 yıl sonra söz edilen hadiseden dolayı (1936) öğretmensizlikten kapanır. Askerde ali okulunda okuma yazma öğrenen Ali Şentürk (Lemos’lu şair/ozan Ahmet Tufan Şentürk’ün kardeşi) oku la gelen çocuklara meccanen ders vermeye çalışsa da, süreklilik addetmez. An cak Ali Şentürk’ün okuttuğu çocuklar, eğitim için Fariske yatılı ilköğretim okuluna gittiği vakit okulda birinci sınıf yerine doğrudan ikinci sınıftan öğrenime başlatılır.
Lemos Köyüne takriben on yıl bir daha öğretmen gelmez. Eğitime ara verilir. Bu süre esnasında Fariske ve Uğurlu’da eğitime devam edip köy Enstitüsünden mezun olan yeni nesil öğretmenler Lemos köyüyle birlikte di ğer köylerin mekteplerinde görev almaya başlar. Lemos’un aklı selim eşrafı ha talarından dolayı dizini dövmeye ve başını taştan taşa vurmaya başlar. Yinede Cumhuriyet mektepleri ilk okulunda okumak isteyen Lemos’lu öğrenciler, Fa riske Yatılı İlkokula giderek eğitime birden başlayıp beşi bitirerek tamamlar.
Nitekim Lemos Köyünden Fariske’ye okumak için ilk giden öğrenciler; Ahmet Tufan Şentürk, Mustafa Alkan, Hasan Can’ dır. Bu yiğitlerin peşi sıra Ali Ersan, Ahmet Dilek, Ahmet Dağdelen, Mehmet Çalışkan Fariske yatılı İlkokulunda okur. Böylece Lemos’lu er yiğit gençler, Fariske İlkokulunu 1. sınıftan başlayıp 5. Sını fı bitirirler. Bu yiğitler 1940 yılında öğretime başlayan Köy Enstitüsünden me zun olup eğitim ordusuna katılan eli öpülesi eğitimcilerdir. Bu zatı muhterem eğitimciler, kat kat üstüne sarmalanmış cehalet dağını ilim ışığıyla eriten birer kandil, mermeri eriten damla, yol gösteren Denziz Feneri, Kutup Yıldızı’dır. Eği timcilerin üstlendikleri görev; Çanakkale’de, Afyon Kocatepe’de ve Kütahya Dumlupınar’da düşmanla göğüs göğüse çarpışan kahraman mehmetciğimiz gibi elinde kalem cehaletle savaşan görünmez kahtamandır. Zifiri karanlığı gündüz vaktine dönüştüren aydınlık yüzün yiğitleridir onlar.
Kutlu kandillerin şavklandırdığı ilim, irfan yolundan Lemos’lu Mustafa Kökçam, Ahmet Yıldız, Halil Alkan, İbrahim Aydın, İbrahim Özer, Ahmet Sezgin, Süleyman Demir, Ahmet Tutar, Haydar Gültekin, Osman Aydın, Osman Yıldız, Ahmet Tufan ve Yusuf Çetiner şevk ve azimle yürüyerek geleceği aydınlatan büyük bir meşaleye dönüştürür. Bu gençleri tüm yokluk, yoksulluk ve imkansız lığa rağmen yedi kilometrelik mesafede yatılı ilköğretim okuluna gönderip gur bet acısına katlanan baba ve anneler ise elif elif yanan kandilin yürek yağıdır. Kandilin yağı, gıpır gıpır atan kalpten kükremiş sel gibi kaynayıp aydınlık yarın lar için damarlarda dolaşır. Müreffeh hayata erişmek için ışıl ışıl aydınlanan bu yoldan eksilme den nice Mustafa, Mehmet, Ahmet ve Ali gibi isimsiz kahra manlar koşar adım geçerek Lemos Köyünde erkeği, kadınıyla Cumhuriyeti bek leyen eğitimli büyük bir güç oluşturur, Günümüzde milletine, devletine aşkla hizmet eden her meslekten Lemos’lu gençlerin bütünlüğü şanlı bir alay olmuş tur. Bu alayın AKIN’ları DEMİR’den DAĞDELEN mızrak TUTAR. Saman yolu AYDIN’lık semada YILDIZ sayan ERMİŞ’ ler, KÖKÇAM diplerinde eğleşen ÖZER’le ERSAN’ların CEYLAN gibi koşarak GÜLTEKİN vahasında ÇETİNER gibi savaşır. SEZGİN’lerin gençleri çok OKUMUŞ ve ÇALIŞKAN larmış bu irfan diyarında. Kalbi CAN’dan DİLEK’lerimle Kahraman ŞENTÜRK’le ALKAN’ları kutlarım.
Lemos köyünde takriben 10 yıl eğitime ara verilir. Fariske, Uğurlu ve diğer köy lerde kız çocukları (Uğurlu’dan Ayşe Baysal, Zahide Uğur) bile ilkokulu bitirip Köy enstitülerinde eğitime başlarken Lemos’lu gençler keçi sürülerinin peşin de koşturmakla meşgul olur ve komşu köylerden okuyan gençlere imrenmek ten geri kalamaz. Nihayet 1944 yılında Lemos Muhtarı köyüne yeni bir ilkokul binası yaptırınca köyde eğitim yeniden başlar. Lemos’a köy Enstitüsünün ilk mezunlarından ve Uğurlu köyünden Ali Aksungur öğretmen olarak atanır. Ali Aksungur, Lemos Köyünde görev yapan ikinci öğretmen olmanın yanı sıra ilk öğretmen onurun taşıyan Akif Kıcıman Beyin de öğrencisidir.
Böylece Lemos gençleri devlete hizmet ederken uzun yıllar hep bir adım geride kalmış olması aşikar vaka olsa da bu durum, geçen sürede ka patılmaya çalışılmıştır. Ali Aksungur, Lemos’ta suya hasret toprağın çatlaması gibi okul çağını geçirmiş gençlerde dahil okumak isteyen herkese okuma yaz ma öğretir. Ayrıca geceli gündüzlü çalışarak köyün sosyal yapısın değiştirecek ve eğitim düzeyin yükseltecek çalışmalar yapar. Bu bağlamda Lemos’lu öğren cileri Ali Aksungur’u her ortamda saygıyla anıp, sürekli duayla yad eder. Ali öğ retmenden sonra köyde öğretmen Mehmet Demircan dönemi başlar ve bunu Haydar Gültekin ’le devam ettirir.
Başöğretmen Atatürk’ün başlattığı eğitim seferberliğine gecikmeli iştirak eden Lemos (Esentepe) sakinleri, devletin eğitim için sunduğu imkanları iyi değer lendirmek suretiyle zaman içerisinde noksanlığı telafi ederek çağdaş eğitimin öncüsü konumuna erişmiştir. Bu aydınlanma gücü, XIV. yüzyılın başlarında yö resinin tek köy yerleşim yeri olan Lemos, XX. yy. ikinci yarısında iki yüz elli ha neye ulaşan nüfus yoğunluğundan, mevcut ilkokul ihtiyacı karşılayamaz hale gelerek çift öğretim yapılmasını zorunlu kılmıştır.
Günümüzde Lemos/ Esentepe Köyü sakini her hanede, yaşamışların ruhunu şad eden gün boyunca birer kandil yanmaktadır. Bu fani dünyaya kandili yak tıktan sonra ahrete intikal edenlerin ruhu, kandilin şavkı ve duasıyla berzahta nurlanıp şad olmaktadır.
Cümle eğitim gönüllülerine selam olsun.
Süleyman YILDIZ
(LEMOS5303)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.