- 357 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SEVGİ
SEVGİ
Yaşamın anlamı, doğanın kanunudur sevgi. Sevgisiz bir yaşam yaşanılası bir dünyanın sonu gibidir. Her insanın yaşam kaynağı sevgiden geçer. İnsan sevgisi, hayvan sevgisi, bitki sevgisi, doğa sevgisi….. özellikle bizleri hayata bağlayan, var olmamızı sağlayan kaynaktır. Yaptığımız bütün eylemlerimizin temelinde de sevmekten ziyade sevilme dürtüsü vardır. Yani sevilme içgüdüsüdür bizim bütün ayrıcalıklarımızı ve hareketlerimizi ortaya koyan. İnsan olmanın doğasındır sevmek ve sevilrmek.
Sevgimizin sebebi vicdanımızın sesidir. Kimse bizi zorunlu kılmaz bir hayvanı, bir ağacı veya bir bitkiyi sevmemiz için. Kimse bize zorla bir canlıyı, bir insanı zorla sevdiremez. Kimimiz sevmek için vicdanının sesini dinler, kimimiz sevmek için tanrının vereceği hükümden istinaden sevgisini sunar.
Farkında olmasak da her şeyin içinde bir miktar sevgi vardır ve herkesin sevgi anlayışı ve sevgi göstergesi farklıdır. Kimimiz uyumayı çok sever, kimimiz erken kalkmayı. Kimimiz çalışmayı çok sever, kimimiz sinamaya gitmeyi, tiyatroya gitmeyi….Kimimiz kitap okumayı severken, kimimiz müzik dinlemeyi, kimimiz doğada yürüyüş yapmayı, kimimiz spor yapmayı… bu tür örnekleri çoğaltabiliriz. Yaptığımız her eylemin içinde bir miktar sevgi vardır. Herkesin sevgi kıvamı farklıdır. Bazılarımız bal gibi sever, bazılarımız şeker gibi sever bazılarımız da tuz gibi sever. Bunu ya farkına varırız ya da farkında olmadan yaparız. Bazen de bu sevgilerin varlığını kaybettiğimizde anlarız
Bir hikaye vardır. Çoğumuz duymuşuzdur bu hikayeyi. Bir kral üç oğlunu toplamış. Hangi oğlunun kendisini ne kadar sevdiğini merak ediyormuş. Üç oğluna sormuş. Beni ne kadar seviyorsunuz diye;
Büyük oğlu seni bal kadar seviyorum demiş. Ortanca oğlu seni şeker kadar seviyorum . Sıra gelmiş küçük oğluna, o da tuz kadar seviyorum demiş. Kral küçük oğluna çok sinirlenmiş. Tuz kadar sevilmeyi kendine hakaret kabul edip küçük oğlunu ülkesinden kovmuş. Zaman geçmiş, yıllar birbirini kovalamış. Ülkeden kovulan küçük oğlan başka bir ülkeye kral seçilmiş ve çok zengin olmuş . Bir gün babasını ülkesine yemeğe davet etmiş. Hizmetçilerine tüm yemekleri tuzsuz yapmasını emretmiş. Yemeğe oturmuşlar. Kral her ne yerse yesin tadını bulamamış. Sonunda dayanamayıp bunlar nasıl yemek tadı tuzu yok diye isyan etmiş. O zaman küçük oğul ortaya çıkarak kendini tanıtmış. ‘’Baba ben senin küçük oğlun. Seni tuz kadar seviyorum dediğimde beni ülkenden kovmuştun. Şimdi anladın mı bir tuzun ne kadar önemli olduğunu yemeklere ne kadar lezzet kattığını’’ demiş. Kralda yaptığı yanlışı anlayarak oğlundan özür dileyerek af dilemiş.
Tuz misali bazen neyi ne kadar sevdiğimizi onu kaybettiğimizde anlarız. Ve önemli olan kaybetmeden sevdiğimizin farkına varmaktır. Her şeyde olduğu gibi sevgide de kararı kaçırmamaktır. Sevgisiz kalmamak ve her şeyi yeteri kadar sevmektir. Ne demiştik sevgisiz bir hayat yaşanılası dünyanın sonu gibidir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.