- 449 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
H A C I A Ğ A
HACI AĞA
Moğollar erkek kardeşlerin büyüğüne “Aka” ve küçüğüne “İni” diye hitap ediyor. Zaman içinde, “Aka” kelimesi bazı lehçe ve şivelerde değişime uğrayarak, “Ağa” haline dönüşür. Ağa kelimesi, Türkmenlerce benimsenip Türkçe’miz de dillendirilir. “İni” kelimesi ise, aynı anlamda halk dilinde kullanılır. “Ağa”, Ana dolu Selçuklu, Osmanlılar döne minde devlet kademesinde bir unvan olarak kullanılmış. Halk dilinde Ağa, “Taşınmaz mal varlığı, sanayi ve ticari işyerlerin den yıllık geliri fazla ve eli açık cömert, yoksulu gözeten, sözü dinlenen, örf ve geleneklere bağlı olan” saygın kişilere verilen bir ünvan. Bu anlamıyla Ağa, Cumhuriyet döneminde de halk arasında yaygın şekilde söy lenir. Halkın, var lıklı şahsiyetleri namlandırdığı bir Unvan. Ağa, şehir merkezlerinde maddi var lığı, manevi saygınlığı olanları belirtmek üzere, “Eşraf” olarak ta nitelendirildi.
Taşeli, çıkmaz sokağın ucunda ve mahrumiyetin odağında olduğu için, “Tekerleğin değmediği bölge” olarak tanımlanır. Coğrafi yapısından dolayı Konya ovası benzeri düzlükleri ve yüz binlerce hektar tarım arazisi topluca bulmak im kansız. Her yeri engebeli dağlık arazi. Mevcut araziler, Göksu Nehrini besle yen dereler, çaylar, muhtelif dağ ve tepelerle parça pinçik edilmiş. Hatta sebze yetiştirecek toprak bulamayan çiftçiler, büyük kaya üzerin top rakla doldu rup sebze yetiştirme uğraşında. Toprak bu derece değerli bir nesne. Taşeli’n de sanayiden söz etmek imkansız. Yokluğun, yosulluğun hüküm sürdüğü mahrumiyet bölgesinde yaşam şartları çok zorlu. Ekmeği katığına denk getiren ai leler, bir dilim ekmeğe muhtaç komşunun gözünde varlıklı “Ağa” olarak tanımlanıyor. Yokluk çe kenler bu tür ailelere imrenir. Halbuki düzenli çalışma olma sa herkes açlığın pençesiyle boğuşur Taşeli’nde.
Sarıveliler Lemos Köyünün köklü sülalesinden biri “Muharremgiller”dir. Bu sülalenin bilinen şeceresine göre; Hü sam Çelebi- Hacı Muharrem- Hasan Hüseyin(*)- Molla İsmail ve oğlu Hacı Korkmaz (1927-1994) ailesinin tek oğlu. Genç lik yıllarında köyünde rençberlik, çiftçilikle uğraşırken gurbet elde bileğine kuvvet amelelik de yapar. Amele liğin karın doyurmadığını anlayınca seyyar bakır satış işine başlar. Kış aylarında Alanya ve Gazipaşa köylerinde katır üze rinde seyyaren bakır eşya satar. Kilerinde ailesine kış süresince yetecek yiyecek maddeleri bulundurur. Bakır alış verişinden her daim cebinde nakit para olduğundan borç isteyeni geri çevirmeyerek gönülleri feteyler. Sofrasında im kanlar ölçüsünde türlü türlü yiyecek olur. Yiyenler mideyi afiyetle doyurur. Mi safiri ve garip yolcuyu sofrasına davet etmekten büyük hazalır. İmkanları pek yeterli olmasa da, ağa gibi yaşamaya özen gösterir.
Hacı Korkmaz yaşam standardı komşuların göz dikkatinden kaçmaz. Komşuları gibi kılı kırk yararak pek tasarruf etmez. Yemeyi, yedirmeyi sever. Şehirde yaşayan varlıklı aileler gibi kışlık et ihtiyacın karşılamak için deve kestirir. Keçi etinin makbul olduğu bir köyde deve etinden kavurma ve sucuk yaptırmasına komşular imrenir. Böyle bir kış hazırlığın her aile yapmaz. Hele bu deve kesim işin alışkanlık haline getirip her güzün deveden kavurma, sucuk yaptırırsa, in sanlar ballandıra ballandıra anlatır. Farkındalık yaratan bu yaşayış tarzı, ister istemez “Ağa” ünvanın ön görür. “Hacı Ağa” yakımı köy sakinleri yediden yetmişi dilinden düşürmez. “Hacı Ağa” hitabı yeni yetme çocuk ların bilinç altına iyice yerleşir.
Ermenek Ortaokulu birinci sınıfa (1963) başlamıştım. Ermenek’te Ortaokul öğretimi başlayalı on beş yıl olmuştu. Lise eğitimi yoktu. Üç katlı taş duvar okul binası halkın yardımıyla yapılmış. Okul Müdürümüz: M. Adnan Göksu, Coğrafya öğretmeni: Ünal Öztaş, Matematik öğretmeni: Meliha Berk, Tabiat Bilgisi öğretmeni: Mahmut Odabaşı, Tarih öğretmeni: Oya Doğru, Fransızca öğret meni: Salih Balaban ve Türkçe Öğretmeni: Naci Aydınlı Beylerdi. Müdür yar dımcısı Halil Cengiz Beyde Türkçe öğretmeniydi. Fakat birinci sınıfların dersi ne girmiyordu. Ermenek Atatürk İlkokulu öğretmenlerinden Haydar Gültekin, Baki Kılıç ve bazı ilkokul öğretmenleri ile Avukat Naci Köprülü derse girerdi
Öğretmen Naci Aydınlı, İlkokul dördüncü sınıfa kadar Ermenek’te eğitim görür. O yıllarda Öğretmen Okulu yatılı bölümü için köy ilkokullarına özel bir kontencan ön görülürmüş. Bu kontencandan yararlanmak için kaydını baba sının Nahiye Nüfus Memuru olarak görev yaptığı Fariske (Göktepe) Nahiyesi İlkokuluna aldırır. Bu okuldan mezun olup Öğretmen Okuluna gider. Böylece Fariske Nahiyesine Lemos Köyü gibi idari yönden bağlı tüm köylerin sosyal du rumu, arazi yapısı ve köylülerin geçim kaynakların çok iyi bilmektedir.
Ermenek İlçesinin değişik köylerinden gelen öğrenciler sınıfın çoğunluğunu oluştururdu. Her öğrenci Türkçe dili kurallarına uymadan konuşup yazıyordu. Öğrenciler köyünün şivesi, lehçesiiyle gerçekleştirdiği konuşmaları dil bilgisi kurallarına uygun hale getirip dil birliği sağlamak Naci Aydın’lı Hocamıza emanetti. Bu konuda çok çok büyük aşamalar kaydettiğimizi yıllar sonra fark ettik. Allah razı olsun.
Okulda günlerden bir gün dersimiz Türkçe’ydi. Konu döndü dolaştı ağalık sis temi, düzenine geldi. Bu arada Naci Aydınlı öğretmenimiz, köy kökenli öğren ciler için, “-Köyünde Ağa olan var mı?” diye bir soru sordu. Sınıf sessizliğe büründü. Baktım söz almak için parmak kaldıran öğrenci arkadaş yoktu. Ben parmağımı kaldırdırınca Naci Aydınlı Hoca söz verip anlat dedi. Bende;
“-Lemos Köyünde bir Ağa var. Hacı Korkmaz Ağa. Tüm köylülerimiz, <Ağa> diye hitap ediyor” dedim. Bu sözüm üzerine öğretmen Naci Bey; “Hacı Ağa, toprak zengini mi?, Parasal geliri kaynağı Nedir?” diye sordu. Bu arada aynı sınıf ta öğrenci olan arkadaşım ve Hacı Ağa’nın oğlu ismail Korkmaz söz alıp soruyu cevapladı. Ekonomik durumları, babasının yaptığı işi ve yaşam biçimleriyle ilgili bilgi verdi. Köy sakinlerinin babasına, “Hacı Ağa” diye hitap ettiğini açıkla dı. Bu bilgiler üzerine Naci Aydınlı, Ermenek yöresinde Ağa olabilecek kadar toprak sahibi ve sanayi erbabı kişilerin olmadığını belirtti. Böylece gerçek manada ağalığın ne olduğunu öğrenmiş olduk.
Hacı Korkmaz Ağa, 1964 yılında eşi Fadimeyi kaybeder. Bu durum üzerine Le mos köyünde bulunan tüm taşınmaz mal varlığın satar. Konya mücaviri Saraç oğlu mahallesine yerleşir. İlk yıllarda köyünden şehre taşınmanın zorluk larını yaşamaya başlar. Aile nafakasın temin için yumurta üretimi için tavuk besler. Hem bu iş hemde köyden taşınması Lemos köyünde begenilmez, eleştiri konusu olur. Bu eleştirilere Hacı Korkmaz Ağa: “Lemos Köyünde Yunt Dağı kadar tavuk yumurtası veya başka bir ürün üretsen, Tüketici pazarına uzak olduğu için satamadıktan sonra Ne işe yarar. Ürettiğin ürün az olursa, olsun. Fakat çeşitli alıcılar malı almak için kapında sıraya girip nöbet tutsun. Ürettiğin malın parası anında sıcak sıcak” cebine girsin. Bereketin Allah verir. Bundan alası can sağlığı” diye konuşur. Köyden şehre göç etme cesareti göstermesinin hayrı yıllar sonra çok güzel anlaşılır.
Hacı Korkmaz, Konya Saraçoğlu mahallesinde ikametin sürdürür. Konya şehrinde özel ve resmi bir işi olan, hastahaneye gelip otelde ücretli kalmaya gücü yetmeyen köylüleri dosdoğru Hacı Ağa evinin yolunu tutar. Her ortamda kaşını incitmeden evin kapısın ağzına kadar misafire açar. Esasında Hacı Korkmaz’ ın Aslı yok Yaylasında bin beş yüz koyunu ve Konya ovasında yüz binlerce hektar arazisi, namına çalışan sanayi fabrikaları bulunmadığı halde gönül zenginliği onu “Ağalık” mertebesine yükseltir. Bu sefer, Hak’kın rızası için serdiği post, Saraçoğlu mahallesinin dağlı kökenli Ağası olur. Rahmeti rahman olunca da burada ahirete uğurlanır.
Yazıma konu şahsiyetlerin cümlesinin berzahta ruhu şad, Ahrette yeri Cennet olsun. Hepsini, Rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.
(*-Hacı Muharrem oğlu Hasan Hüseyin’in kardeşleri: -TatAhmet, -DeliOsman, -Güdük Abdurrahman)
Süleyman YILDIZ
(Lemos5303)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.