- 480 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
KUDÜS MÜ DEDİNİZ!
KUDÜS MÜ DEDİNİZ!
Baştan şunu ifade edeyim ki ben Murat Kahraman olarak Kudüs konusunda açıkta gördüğüm devlet politikasından farklı düşünüyorum! “Devletin de aslında bu yollu düşünceye sahip olduğu, fakat KONJONKTÜREL şartlar gereği farklı davrandığı” şeklinde bir düşünce de var mıdır, bilmiyorum! Resmî anlayış *“İsrail Devletini tanıma”*
üzerine kurulu olduğu için, onun üzerine kurulacak her cümle Kudüs dramına çare olmayacaktır, olmuyor da zaten!
Bir defa ben bir Müslüman olarak *“İsrail diye bir devlet yoktur!”* inancını taşıyorum.. başkaca ve fazlaca bir imkânım olmadığı için bu kadarla iktifâ ediyorum. Elbette, Kudüs ve Filistin davasının gündemde tutulması çok çok önemlidir. Bu konuda Türkiye’mizin Cumhurbaşkanı düzeyinde B. M. Genel Kurulu ve tüm dünya devletleri nezdinde bu konunun yüksek sesle dillendirilmesi her türlü takdirin üstünde bir takdir değeri taşımakta, önemli ve gerekli bulunmaktadır. Kudüs konulu her türlü faaliyetin de bu kapsamda kıymetli olduğunu biliyor ve kabul ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın defaatle *“İsrail bir terör devletidir!”* sözü son derece doğru ve isabetlidir; ancak biz Müslümanlar, Müslüman devletlerin yönetimde de bu anlayışa göre muamele etmesini beklemekteyiz!
Her şeye rağmen bütün zorluklarla Kudüs’ü ziyaret eden Müslümanların ve onları orada karşılayan Filistinli Müslümanların hissiyâtını en az onlar kadar, ve sizler kadar ben de burada hissediyorum; bunlar da olmalıdır ve olmaya da devam etmelidir. Ancak, bütün bunlara rağmen, her gün medyada gördüğümüz, Filistinlilere karşı israilin alçakça zulüm, işkence ve katliamları da bir yandan aralıksız devam ediyor! B.M. Genel Kurulunda dünyaya gösterdiğimiz, aslında dünyanın utanç vesikası olan Filistin-İsrail Güncel Haritası konusunda şu ana kadar bu Haçlı dünyasından israile karşı tek bir karşı ses çıktı mı? *“Ayıp etmişsiniz! Bu kadarı da fazla! Çok yer işgal etmişsiniz!”* filan diyen oldu mu? Olmaz tabii ki! Belki de gizli-açık İsraili takdir ve tebrik de etmişlerdir!
Peki ne yapalım öyleyse? Olması gereken hususunda da, Karabağ örneği gibi yapılması gerektiğini düşünüyorum! Dünya Müslümanları ve idarecileri bu konuda ikrarda ve etkili icraatta bulunmadıkça, yapılan sözel söylemler sadece havanda su dövmekten ibaret kalacaktır.
Bizim, “Kudüs’le bağımızı koparmadık” deyişimiz o kadar cılız ki, 72 yıldır israilin Kudüs’lü-Filistinli milyonların kolunu kırmasına, kökünü kurutmaya çalışmasına asla mani olamamaktadır! Yapılan Kudüs ziyaretleri Siyonist İsrail rejiminin izin verdiği oranda sınırlı olmakta ve ziyaretçilerin İsrail için TURİZM GELİRİ olmaktan öteye bir değeri yoktur, ayrıca sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarına kadar inceleyerek vize vermektedir!
Elbette Siyonist israilin devlet olarak kabul edilmesiyle birlikte bütün zulümleri yapmasına hak tanımış da oluyorsunuz! Dediğim gibi, bir an evvel, dünya Müslümanları bir karar vermeli ve acil koduyla uygulamalıdır! Dünyada bu işin öncülüğünü kim yaparsa, çağımızın Selahaddin’i odur! Aynen Karabağ örneğinde olduğu gibi.. öyle 1967 filan da değil; *”1948 haritası derhal güncellenmeli, israili devlet olarak tanıyan karar İPTAL edilmeli ve gereği 72 saat içinde uygulamaya konulmalıdır! 72 senelik zulüm son bulacaksa ancak böyle son bulacaktır; bu eninde sonunda olacaktır!”* Bugün, yarın, öbür gün! Hangi tarihte, kime nasip olur bilemem! Bizim nesil görür mü bilemem, ama, Kudüs ve Filistin meselesinin tek çözümü budur!
Her sözünün altın değerinde olup, bugün, O’nun hayatında azılı muhalifleri olanların bile hakkını teslim ediyor gözüktüğü Merhûm Nemettin Erbakan Hocamız bir konuşmasında *“Eğer Amerika İsrail’e yardım etmek istiyorsa, bu kadar sevdiği İsrail’e Güney Amerika’da eyalet versin, Müslüman topraklarında İsrail’in yeri olamaz!”* demişti! Evet, bugün de dünyanın her yerindeki her Müslüman’ın *“Müslüman topraklarında İsrail devleti olamaz!”* demesi, diyebilmesi lazım gelir! Mesela, dünya Müslüman Alimler Birliği, İslâm İş Birliği Teşkilatı gibi müesseseler *”İsrail diye bir devlet yoktur! İslâm toprağı olan Kudüs Filistin Devletinin Başkentidir!”* diyebilecek dirayette olmalıdır! Vb…
Bazı Müslüman ülkelerin, bir yandan israili sözle *“kınıyorum”* derken, Kudüs ve Filistin hassasiyeti gösterirken (!) İsrail, onların, *kendileriyle hangi ANLAŞMALARI İMZALADIKLARINI VE BU ANLAŞMALARA NE DERECE BAĞLI KALMA ZORUNLULUKLARINI çok iyi bilmektedir!* Bu gibi söylemlerin “İÇ PİYASA” amaçlı olduğunu çok iyi bilmektedirler; biz de biliyoruz bunları!
Neticede, İsrail de, bizim Kudüs konulu her türlü çıkışımızın ve sözel safahatımızın “kellim kellim BOŞUNA!” olduğunu çok iyi anlamış durumdadır! Bir toplantı olduğunda, neler konuşulacağını İsrail bilmektedir! Hattâ İsrail, Filistinlilerin evlerini başlarına yıkarken, kolunu bacağını kırarken, genç kızları, yaşlı kadınları bile darp ederken, kurşuna dizerken, hangi konsolosluğunun önünde kaç kişinin kaç saat bağırıp çağıracağını ve sonra da DAĞILACAĞINI hesap etmektedir! İcraatlarını ona göre yapmaktadır!
Öte yandan, bunları yazan ve söyleyen kimselerin, “bekâra karı boşamak ….” diye başlayan cümlelerle, “Amerika ne der?” cümleleriyle, “ya onlar da İstanbul için aynı şeyi söylerse!” gibi boş cümlelerle karşılaşacağını bilerek söylemesi gerektiğini de biliyorum, farkındayım! Demem o ki, hiç kimse bize “İstanbul’a karşılık Filistin’i feda etmelisiniz, Kudüs’te mış gibi yapmalısınız!” diyemez! Zaten bu olayların bugüne ve bu safhaya gelmesinin sebebi de bu eksendeki KORKALIKLARDIR! Yılanın başı küçükken ezilmiş olsaydı diyeceğim ama, bunu da zâid görüyorum, artık, ne olduysa oldu, bu böyle devam edemez diyorum.
Özetle, acilen RADİKAL kararlar alınmalı ve artık *“ne pahasına olursa olsun!”* denilmelidir diye düşünüyorum. Yoksa, sadece havanda su dövmeye devam edilir.. bir müddet sonra da, ortada mücadele edecek ne mekân, ne insan, ne de imkân kalır! Allah muhafaza buyursun. Saygılar ve selametler diliyorum.
23.02.2022 - Murat Kahraman
YORUMLAR
Duyarli yüreginize saglik Filisitin meselesi ilk kiiblemiz Kudüs isgal altinda olmasinin herkesten önce bizi üzmesinin baslica sebeplerinden biri, bizim idaremiz altindayken isgale ugrayip siyonistlere peskes cekilmesinden kaynaklaniyor....Müslümanlarin basi mesabesinde olan hilafet kurumu yikilmasaydi belkimde bugün islam alemi bunca perisanligi yasamayacakti.
"Yigit düstügü yerden kalkar" demis atalarimiz düstügümüz yerden kalkmadan ne kudüs nede islam alemi tam özgür olamayacaktir