- 354 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ERZURUM ANILARI
Erzurum adını ilk kez ilkokul yıllarında duydum. Öğretmenimizin bir şiirde okuduğu “Erzurum’un dadaşı/ Doğunun sınır taşı” dizeleri belleğimde derin bir iz bırakmıştır. Bu nedenle de “doğunun sınır taşı” Erzurum’u hayatım boyunca hep merak etmişimdir. Ülkemizin bu önemli kentini, ancak çocuklarımı ziyaret etmek için yanlarına gitmem nedeniyle görmek nasip oldu.
Erzurum, Dünya tarihinin önemli olaylarından birisi olan “Kavimler Göçü” sırasında ve izleyen yıllarda kurulup gelişmiş bir kentimiz. Tarihi ipek yolundaki önemli uğraklardan birisi. Şehir, M.S. 415 yılında Doğu Roma (Bizans) İmparatoru Theodosius tarafından kurulmuş ve onun adına izafeten “Theodosiopolis” adını almıştır. 638 yılında Halife Ömer zamanında Arapların eline geçmiş, adına da Araplar ‘Kalikale” demişlerdir. Halife Osman zamanında Habip bin Mesleme (Abrurrahman Gazi) Erzurum’da ilk ezanı okutmuştur.
Erzurum’a Türklerin gelip yurt tutmaya başlaması 11. yüzyılda gerçekleşmiştir. Oğuz Türklerinden İbrahim Yınal, günümüzdeki Erzurum yakınlarındaki bütün yerleşmeleri kuşatmış ve ele geçirmiştir. Daha sonra da topladığı ganimetlerle birlikte Azerbaycan’a geri dönmüştür. Bu kuşatmalar sırasında halk Theodosipolis’ sığınmıştır. Bu sığınmalardan sonra şehrin dört ayrı adı oluşmuştur. Şehre Müslümanlar Kalikale, Ermeniler Karin, Rumlar Theodosipolis, Mülteciler ise Erzen/Erze demişlerdir. Türkler yöreyi ele geçirince “Erze/Erzen” diye anılan diğer yerlerden burayı ayırmak için “Erzen-i Rum (Anadolu Erzeni) adını vermişlerdir.
Erzurum’a muhtelif tarihi metinlerde, kitabelerde, buralarda basılan paralarda “Erz-i Rum/Erzen-ir Rum/Erzen-er Rum/Arz-ı Rum” gibi adlar verilmiştir.
Erzurum, Malazgirt Meydan Savaşı’ndan sonra Anadolu’nun Türklere açılmasıyla Alparslan’ın kumandanlarından birisi olan Saltuk Bey tarafından Türklerin eline geçmiş ve merkezi Erzurum olan Saltuklu Beyliği kurulmuştur. Daha sonra Selçuklu hâkimiyetine geçen Erzurum, ilerleyen yıllarda İlhanlılar ve Karakoyunluların egemenliğine girmiştir.1438 yılında ise Osmanlı hâkimiyetine geçmiştir.
Deniz seviyesinden yüksekliği 1890 m. olan Erzurum, 540 km2 büyüklüğünde tektonik bir ovada, Palandöken Dağı’nın eteklerinde kurulmuştur. Dört yanı dağlarla çevrilidir. Anadolu’daki birçok kentten çok daha güzel bir kentleşme süreci ve yapılaşması yaşadığı şehrin her halinden bellidir. Trafiği tıkanmayan geniş caddeleri ve tarihiyle barışık mimari yapısıyla Erzurum gerçekten de görülmeye değer bir şehirdir. Turistik oteller, kayak merkezleri ve tarihi kalıntılarıyla olağanüstü güzellikleri bu kentte bulabilirsiniz. Türkiye’nin en büyük kuyumcu dükkânlarını, Taşhan’daki Oltu taşından yapılmış tespih teşhirlerini, Çifte Minareli Medrese’yi, Yakutiye Medresesi’ni, Abdurrahman Gazi Türbesi’ni, otantik özellikleri sergileyen Erzurum evlerini, Ulu camiyi ve çeşitli kümbetleri duygulanarak izlersiniz.
Ayrıca Aziziye ve Mecidiye tabyaları da görülmeye değer. Kültür Bakanlığının buradaki tarihi Aziziye ve Mecidiye tabyalarının dış görünüşündeki güzellik ve bakımı, tabyaların içinde de göstermesini umuyorum. Bu tabyalar gezildiğinde Erzurum’a atfen söylenen “Doğunun sınır taşı/Erzurum’un dadaşı” dizelerindeki gerçeği görmeniz mümkün.
Merhum Erzurumlu sanatçı İbrahim Erkal doğru söylemiş:
“Hele gel gel Erzurum’a gel/Erzurum yahşi güzel.”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.