Uykusuz
“Geçmiş karşıma salaş salaş gülüyor! Bak sen şu işe!
Bunca şımartmasaydım, karşıma geçebilir miydi böyle? Tövbe tövbeee!”
Birden sarsılıyor Oro: “Kendine gel! Bu ne hal? Dua et de bu halini görmesin Dina... Hani sen çok akıllıydın? Duygularını kontrol edebiliyordun, hı hı!”
Hava hepten kararmıştı. İçine de bir sıkıntı düşmüştü Oro’nun. Adını koyamadığı bir sıkıntıydı bu. Ne yapmak istediğini; ne de neyi yapmak istemediğini biliyordu. Sanki beyni ona ait değildi; sanki tüm bedeni bir akvaryumun içinde ölmüş minik bir balık gibi öylece suyun dibinde çürüyordu...
Tutsan, tutulmaz; satsan satılmaz, türdendi sıkıntısı. Bir gömlek gibi çıkarılıp kenara atılacak türden de değildi; bilakis içinde tüm ağırlığıyla çöken koca bir kaya vardı.
Boşluk içinde bir boşluktu onunki. Tarifsizdi.
“Git! İçimin gözü görmesin seni artık!”, demek geliyordu içinden; ama bir türlü cesaretini toplayıp diyemiyordu. Sanki bir yandan da kendine kıyamıyordu. Sesini duymaktan mı korkuyordu yoksa? Kendine kendini itiraf etmekten mi?
Hem ya gitmezse! Ya sen git derse ne yapacaktı? Öyle ya; bu ihtimali de düşünmesi lazımdı Oro’nun.
Dina’nın kalabalıktı sülalesi. Ve çok da düşkünlerdi ona. Ya Oro! Zavallı Oro! Onun hiç kimsesi yoktu: o sadece bir mülteciydi. Sürgündü. Bir zamanlar kökünden olmuş bir “sığınmacı”ydı!
Aslında çok kimsesi vardı; ama o hep kendini naçar, bekes bulurdu. Hem zaten pek sevmezdi de akrabalarla sıkı fıkı olmayı. İç dünyasını kimseciklerle paylaşmaktan hoşlanmazdı. Hiç kimsenin onu anlayamayacağını, düşünüyordu.
Birileri ısrarcı olsa; “eee, daha daha ne var ne yok?” gibilerden sırnaşmaya kalkışsa, Oro, on metre uzak kaçardı o kişiden. O derece yani! Ne varsa “hep içine atar” diye bilinirdi o. Bu nedenle onu “içine kapanık” ya da “aman, o da bir tuhaf!”, der geçerlerdi. Hatta kimi zaman onu görmezden gelerek hareket ederlerdi.
Aslına bakarsanız Oro, hepsini küçümsüyordu: Onun düşünceleri bu son zamanlarda yoğunlukla “hayatın” anlamı üzerineydi. Sülalesinden birine bundan söz etse muhtemelen; “ulan bu iyice kafayı sıyırmış ha!”, derlerdi; çünkü onlar “küçük hesaplar” peşindeler, diye düşünürdü...
..
Oro, bu gece de uyuyamamıştı bir türlü. Binbir türlü düşünce vardı kafasında. Kıvran kıvran... Nafile! Gecenin bir vakti kalktı. Oflaya puflaya elindeki yorganla salondaki koltuğa geçti. Orada belki daha iyi uyuyabilirdi.
Pencereden ayın şavkı kitaplığına vuruyordu. Ağaç dallarının gölgesi duvarlarda dans ediyordu. Sanki bir başka dünyaya düşmüştü. Loşlukta gözleri kitaplara takıldı. Rengarenk bir mozaik gibi duruyordu kitaplar. Okunamasalar da bir tablo gibi ışıldıyordu butun raf. İçi ısındı. İçinden o kitapların ruhuna girmek geldi...
Kalktı. Uyku namına bir şey kalmamıştı gözlerinde. Parmak uçlarıyla mütemadiyen tıkladı bir kitabı. Çekip aldı onu raftan. Okuyamıyordu kapağı. Onu sehpanın üstüne bıraktı. Neden acaba?
Çırılçıplak gövdesi, kıçındaki salaş donuyla pencereye yaklaştı. İçinden dışarıdaki havayı solumak geldi. Usulca açtı pencereyi. Şiddetle üryan göğsüne çarptı serin hava. Oralı olmadı. Sanki gözleri daha bir açıldı. Gökyüzüne baktı. Kendini hiç bu kadar yakın hissetmemişti gökyüzüne.
Aman tanrım ne çok yıldız vardı bu gece! Yüzüne vuran temiz havayı soludu. Soludukça serin hava onu dinç kıldı. Ürperdi aniden. Pencereyi kapattı. Koltuğa geri döndü. O an, Dina’nın yokluğunu hissetti. Koltukta yatmaktan vazgeçti. Yorganını omuzlayıp boş yatağına geri döndü.
“Ah Dina!” Bir anda Dina’nın eksiklği çok ağır gelmişti Oro’ya. Kendi yastığını yan tarafa itti ve Dina’nın yastığına koydu başını.
“Ah Dina ah!” Aylardır değişmediği yastık kılıfında gezdirdi elini. Kokladı. Kokuyu içine çekti. Boğazı düğümlendi. Öylece kaldı...
Heidi Korkmaz, 2022 Sthlm
YORUMLAR
ne kadar benzeşiyor hayatlar
Oro Ah Dina ahh demiş
ben de Vah Oro vahh dedim...
güzel anlatım kaleme hakim bir yazı
kutluyorum değerli şair
saygıyla
Tüya
Sağ olun, var olun.
Çok saygı ve selamlarımla.
Öyle ağır yük olur ki, tırnakların güçsüzleşir.
Konuşmak ister dilin, konuşmak istediğin o kelimelerin inleyerek susar susar susar...
Ne yana dönersen dön, başın sabahlara kadar yumuşak yer arar durur.
Sevgilerimle.
Tüya
Sevgi ve selam ile.
Akıcı, anlatımı güçlü , sonuna kadar merak uyandırıcı.
Kutlarım değerli kalem.
Saygılarımla...
Tüya
Saygılarımla.