- 849 Okunma
- 14 Yorum
- 6 Beğeni
SEVGİ HİKAYESİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Mücella!
Anlat diyorsun!
Anlatmak...
İçimdeki ses de anlat diyor. " Öyle fütursuzca anlat ki ruhun bedenin cümle münafıklardan arınsın. " Diyor
Anlatmak!
Bir başlayabilsem anlatabileceklerime! Ne çok şey anlatırdım. Gün ağarıncaya kadar, şafak sökene kadar anlatırdım.
Anlatılmıyor bazen. Kelimeler öyle kifayetsiz kalıyor ki hiç bir söz anlatabileceklerini doldurmuyor.
Sevgi hikayesinin anlatmak vardı. Lakin yutkunmak düşüyor payıma. Zamana mekana ve en acımasızı da insana yenik düştüm.
Anlatmak mı Mücella!
Ne kadar anlatılır bilemiyorum. Daha çok geceleri ses vermeyi tercih ediyorum. Karanlıkla sırdaş olmak iyi geliyor belki... Köşeme çekilmek. Arada Ali Rıza geliyor. Kül tablası her zamanki gibi dolu. Efkarlı efkarlı cıkarasını tüttürürken geleceğe öyle azimle sarılıyor ki imrenmiyorum desem yalan olur.
Onun hikayesi bambaşka bir şey. Onu iki kelimede anlat desen sanırım. İnatlaşma hikayesi derim başka bir şey diyemem.
Evet bazı geceler Ali Rıza da eşlik ediyor gecelerime . Ne çok anlatıyor bir bilsen ! O anlatırken bitmeyen hikayelerini bir yandan da radyoda en bilindik nameler gönül telime dokunuyor. Öyle hayıflanıyorum ki yüzümdeki çizgilerin yeri değişiyor. Bilinmeyene özlem duyar mı insan ! Ben duyuyorum işte! Ali Rıza daldan dala geçerken ben sükut etmeyi daha çok yeğliyorum. Gecenin sesine kulak veriyorum.
Ali Rıza gibi olmak vardı aslında. İnadına inadına gitmek her şeyin üstüne. Çizginin diğer tarafına geçmek. Sanırım başka türlüde " Tutunma hikayesini " yaşayamazdı. Kaybolup giderdi bir yerlere. Ne sen bulabilirdin ne de ben...
Bana gelince, sorma gitsin! Bazen dünlere gidiyorum. On yedi yaşımdaki hallerimizi hatırlarsın. Nedense çokça gözümün önüne geliyor o günler. İkbali, Mustafayı düşünüyorum. Bir yanım geceye bıraktığımız hayallere tebessüm ederken diğer yanım öyle hüzün dolu ki! Nerdeler acaba demek ne güzel olurdu. İkisi de çok uzaklarda... Mustafa cennette, İkbal ise ona duasını gönderiyordur eminim. Onlar birdi ben onlara eşlik eden yoldaş. Ne çok seviyorlardı birbirlerini. Riya olmadan... Sana da anlatmıştım. Hatırlarsın. İkbal ile Mustafa küsmüşlerdi günün birinde. Fındık kabuğunu doldurmayacak türden. Hemen burnumu sokmuştum aralarına. Sanki barışmayacaklarmış gibi. Oysa onlar büyük kardeşlerdi. Ayrılmayacak türden. Bir saat sonra bilemedin birgün sonra hiçbir şey olmamış gibi devam edecekcelerdi.
Ara ara rüyama giriyor Mustafa. On yedi yaşımdaki halimizle tabi ,hiç yaşlanmadı Mustafa. Sakalı bıyığı terlemedi. Tebessüm ediyor. Sonra uyanıyorum. Sigara içsem hemen balkona çıkıp bir iki tüttürüp 97 pazar gecesindeki yıldızları sayacağım onunla... Hayat acı tecrübelerle doluymuş. Çok acı tecrübelerle. O daha on dokuz yaşındaydı aramızdan ayrıldığında.
Sonra ne ben İkbali gördüm ne de İkbal beni. Aradaki harç Mustafa’ymış. Ama ben İkbali de çok sevdim. Biliyorum o da beni çok sevdi. Mustafa’dan sonra ikimizinde tadı tuzu kalmadı. Böylesinin daha iyi olacağını düşündük sanırım. Yaşamak böyle bir şey işte! Zaman da mekan da öyle ustalıkla elinden alıyor ki farkedemiyorsun.
Anlatılacak çok şey var Mücella!
Tüm mesele anlatmak. Anlatmayı bilebilmek...
Düşlediğimiz sabahlar kabusa dönerken betimlenen dünya acısını üzerime kusmuklarını gönderiyor. On yedi yaşında bugünleri tahayyül ederken o günlerin değerini maalesef bilememişiz. O günlerdeki hayat, hastahane yokuşunu çıkmaktan ibaretti. Bir de gökyüzünde binlercesini saydığımız yıldızlardan ...
Dünya sahiciliğini kaybedeli uzun zaman oldu. Her şey ritüellerden ibaret. Günaydın, iyi akşamlar ... Öyle monoton...
Belki bir yol hikayesi lazım sana da bana da ve belki de Ali Rızaya da.
Çok uzun zamandır aklımda. Bir yol hikayesini ne iyi gelir. Belki bir tren yolculuğu belki bir otobüs yolculuğu...
Bilmen hangi firmanın 2+1 konforlu aracının 28 nolu koltuğunda İstanbul’a, Ankara’ya belki İzmir’e yol almak...
Tren yolculuğu belki daha iyi gelir yaşadığım dünyama. Gece yolculuğu olacağı için "çuf çuf " sesleri gürültü yapan düşünce dünyamı bir nebze olsun dinginleştirir. Belki biraz olsun her şeyi geride bırakırım.
2002 yılı sonbaharında yapmıştım tren yolculuğunu ha bir de İstanbuldan Ankaraya yaptığım zorunlu tren yolculuğu var. Ama ben onu yolculuktan saymıyorum. 2002 Sonbaharı Haydarbaşa Tren İstasyonu ve tanımadığım yüzlerce yolcu ile aynı treni aynı yolu aynı sesi paylaşmak düşünce dünyama ne iyi gelmişti. Şimdi de bir yol hikayesine konu olsun istiyorum hedefi olmayan bir yolculuğun. Belki yanımda Ali Rıza da olur...
Yol halini özledim sanırım. Uzun zamandır gemilerde, trenlerde ve otobüslerde yol almadığımı farkettim. Yol almadığımdan olsa gerek, istasyonlarda, limanlarda ve dinlenme tesislerindeki adını koyamadığım karmaşayı özlediğimi farkettim. Belki sonunda kavuşmak olduğu içindir. Belki sonunda yeni başlangıç olduğu içindir. Bilemiyorum...
Yine bir yol hali olsun istiyorum Mücella!
Hangi yolu tercih etsem bilemedim. Deniz çok uzak gibi duruyor. Otobüs yolculuğuna da gönlüm yok gibi. Belki bir tren yolculuğu iyi gelir. Tanıdık olur mu olmaz mı bilemiyorum. Bir vagonda, adını bilmediğim beyefendinin kitabına gözaltından göz gezdirirken son istasyona kadar amaçsızca gitmek istiyorum. Son istasyona vardığımda ise " yeni bir başlangıç " hikayesinin ilk şaşkınlığını yaşamak istiyorum.
Zaman sarmalı dönüyor duruyor. Takvimlerden her gün yeni bir yaprak koparılıyor. İçinde bulunduğum dünyama amansızca dönüyorum. Bir anlık düşten uyanıyorum.
Tahayyül ettiklerimle yaşadıklarımın ne kadar da bir birbiriyle zıtlaştığını görüyorum. Bir yanda yol hayali var bir yanda yirmi metre kare oda gerçeklerle yüzleşmek.
Zaman geçiyor Mücella!
"Kırkıncı yıl kutlamasına" hoş geldiniz demek ne büyük bahtiyarlık olurdu. Yorgun argın günü tamamlarken bir köşede mutluluktan sızma hayalleri başka bahara kaldı sanırım. Şimdiyi düşünüyorum. Günün yorgunluğu bedenimin üzerinde öyle hoyratça hissedilirken gece 01:23 ’ü gösterirken bile gözlerime neden uyku damlaları düşmüyor anlamıyorum. Uzun zamandır gözlerimdeki uyku da firarda.
Nedenini niçinini sorma!
Belki ön görülmezlik hapsediyor ruhumu ve bedenimi. " Git" " Git" diyor ya! Ben de gitmek istiyorum buralardan. Tutkalını koparmak istiyorum hayatın en acımasız yerinden. Nereye gidilecekse gideyim...
Kim bilir ben de birileri gibi kendi adıma bir yol hikayesi , bir yön hikayesi en önemlisi de sevgi hikayesi yaşarım ve yazarım.
Ne dersin Mücella!
Başarabilir miyim?
YORUMLAR
Ne güzel bir yazı imiş… görmemişim güne düştüğü an.
Yürekten tebrikler
Saygılarımla
Serkan BOL
Merhaba Serkan BOL üstat,
öncelikle güne gelen öykünüz daha çok taktiri hak ediyor.
Kutlarım.
Beni de 17 yaşımın başımda kavak yellerinin estiği yıllara, o güzel kaygısız olduğum günlere götürdünüz.
Kaygısızdım çünkü ülkem adına daha çok özgürlük, tam bağımsızlık hayalleri günlük olayların akışında etkisiz kalıyordu.
Yıllar geçti. "kamyonlar karpuz taşıyordu" duyguları yaşamın acı gerçeklerine evrildi.
Yazın yolculuğunuz yol türküleri güzelliğinde geçsin.
Selam ve saygılarımla esen kalın.
Serkan BOL
Değerli yorumunuz ile onur verdiniz üstadım. En derin saygılarımla...
Belki ön görülmezlik hapsediyor ruhumu ve bedenimi. " Git" " Git" diyor ya! Ben de gitmek istiyoum buralardan. Tutkalını koparmak istiyorum hayatın en acımasız yerinden. Nereye gidilecekse gideyim...
Kim bilir ben de birileri gibi kendi adıma bir yol hikayesi , bir yön hikayesi en önemlisi de sevgi hikayesi yaşarım ve yazarım.
Ne dersin Mücella!
Başarabilir miyim? Sonu çok içten bitmiş akıcılığına da bayıldım hak edilmiş çok güzel bir yazı tebrikler.
Serkan BOL
Saygılarımla...
Belki ön görülmezlik hapsediyor ruhumu ve bedenimi. " Git" " Git" diyor ya! Ben de gitmek istiyoum buralardan. Tutkalını koparmak istiyorum hayatın en acımasız yerinden. Nereye gidilecekse gideyim...
Kim bilir ben de birileri gibi kendi adıma bir yol hikayesi , bir yön hikayesi en önemlisi de sevgi hikayesi yaşarım ve yazarım.
Ne dersin Mücella!
Başarabilir miyim? Sonu çok içten bitmiş akıcılığına da bayıldım hak edilmiş çok güzel bir yazı tebrikler.
Serkan BOL
Saygılarımla...
Çok sıcaktı çok içten ve su gibi akıp giden.
Güne yakışan yüreklere kazıdığımız.
Selam ve saygılarımla dost yazarım
Serkan BOL
Saygılarımla...
Bence sizin arzu ettiğiniz bir yol hikayesinden öte, hayatın size getirdiklerinden ya da sizden götürdüklerinden kendinize kaçış hikayeniz.. Fikrimce ihtiyacınız olan bu.
Kutlarım güne gelen yazınızı..
Saygılar..
Serkan BOL
Değerli yorumunuz ile onur verdiniz. Sağ olun var olun.
En derin saygı ve selamlarımla...
Serkan BOL
Saygı ve selamlarımla ..
Sevgi doktordur , sevgi reçetedir , sevgi ilaçtır ,sevgi hoş görüdür, sevgi , başarmaktır kutluyorum
Serkan BOL
Teşekkür ederim. saygılarımla...
Sizin yolculuk genelde geçmişe olmuş. Geri geri...
Ama hangimiz yapmıyoruz ki bunu. Zira günümüzde pek güzel bir şey kalmadı.
Kutluyorum güne gelen yazınızı.
Güzel yolculuklara açılsın hep yolunuz.
Serkan BOL
Değerli yorumunuz ile onur verdiniz. Çok teşekkür ederim. Var olun.
Saygılarımla...
Anlatamamaktan yakınarak çok şey anlatmak.
İşte yazı, işte sanat, işte, ustalık, işte Tecahül-i Arif .
Tebrikler...Yürekten kutluyorum.
Selamlarımla...
Serkan BOL
En derin saygılarımla...
"Hangi yolu tercih etsem bilemedim. Deniz çok uzak gibi duruyor. Otobüs yolculuğuna da gönlüm yok gibi. Belki bir tren yolculuğu iyi gelir"
Uzun bir tren yolculuğu ve yolculuğa dair yansımalar. İyi gelirdi herhalde yazmak isteyen bir kaleme.
Okurken dinginleştiren ve düş dünyasını zenginleştiren güzel bir yazı okudum. Kelimelerin düşlerle dans ettiği yazı hak ettiği yerde duruyor.
Saygım ile
Serkan BOL
Yorumunuz ile onur verdiniz. Çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Koyu Mavi
Kendimize yaptığımız uzunnnn yolculuklarda kendimizi bulabilmemiz dileğiyle.
İçimizde yaşadıklarımız çoğu dile geliyor, dışa akmıyor içimizde kalıyor. Öyle masum bir şeydi ki anlatınca tılsımı bozulacak zannediyoruz…
Sevginin rengi katışıksız, saf ve dupduru. Yazı, o boşlukları turuncu renkle doldurmuş dile gelerek dışa akmış, yola çoktan düşmüş...
Saygılarımla.
Serkan BOL
Değerli yorumunuzla yazıma güç kattınız Ümmühan Hanım. Çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Serkan BOL
Yorumunuzla güç verdiniz. Onur verdiniz. Teşekkür ederim.
Saygılarımla...