- 631 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Psikolojik Edebiyat
PSİKOLOJİK EDEBİYAT
Sevgili dostum,
Son yıllarda toplumumuzun psikolojiye olan alakası arttı. Bunun sonucu olarak da, psikolojiyi zemin alan hikaye ve romanların sayısı arttı. Kitapçılarda çok da talep gören kitaplar, kütüphanelerde de çok aranan kitaplardan oldu. Bu kitaplardan en çok arananlar ise Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitapları. Bunun sebebi de hemen hemen kitapların çoğunun hemen dizi ya da film olması. Bende merak ederek Budayıcıoğlu’nun 5 kitabını peş peşe okudum. Bu kitapları bir mektupla sana anlatmaya karar verdim. Bu mektup bu düşüncenin eseri.
Sevgili dostum,
”Madolyonun İçi” kitabı uzun ve kısa bir çok hikayeden oluşuyor ve gerçekten de Budayıcıoğlu kalemini bir edebiyatçı gibi usta ve güzel kullanıyor. Kişilik analizleri ve kişi tasvirleri çok ustaca. Uzun zamandır Trt 1 de Salı günleri yayınlanan “Masumlar Apartmanı” kitapta yayınlanan “ Çöp Apartmanı” hikayesinden uyarlanmış. Farklılıklarla uyarlansa da dizi de başarılı bence zaman zaman seyrediyoruz. Kitaptan da diziden de almasını bilene güzel hayat dersleri var. Esasen her dizi ve kitap bence hayat dersleri veriyor almasını ve anlamasını bilene.
Sevgili dostum,
En son çıkan kitap olan “Camdaki Kız” romanı Budayıcıoğlu’nun bence en usta ve başarılı kitabı. Anlatımın arasına kendi pskiyatri görüşlerini de konusunun iyi anlaşılması için güzelce yerleştirmiş. Zaten aynı adla uyarlanan dizinin da başarılı olması bunu gösteriyor. Hayatta çok yaşanan sevgisizlik, sevgi olmayınca lüks hayatın anlamsız olması, insanın gerçek sevgi için yapamayacağı şey olmayacağı, bazen sevginin insanın hayatına bile mal olacağı, kadınların bazılarının aldatılmayı sineye çekerken bazılarının da can alabileceğini açıkça gösteriyor. Sevgisiz kalmış ve gerçekten sevgiye ihtiyacı olan bir kadının gerçekten kendini seven insana rastladığında nelerden vazgeçebileceğini ve sevdiği insanın mutlu olması için nelere katlanabileceğini görüyoruz.
Sevgili dostum,
“Günahım 3 rengi” de hikayelerden oluşuyor ve insanın hayatta her türlü sürprize hazır olması gerektiğini gösteren hikayelerle dolu. Bunalım geçirince insanın her türlü saçmalığı yapabileceğin çok zaman buna zenginliğin veya yakışıklılığın engel olamayacağını anlayabiliyoruz. Değişik insan hikayelerinin anlatıldığı bu kitap da bizim severek okuduğumuz ve dilinin sürükleyici olmasından dolayı kısa zamanda okuyup tamamladığımız bir kitap . Çok insanın çekinerek geldiği ve dertlerini anlatınca rahatlayarak çıktığı bir oda Gülseren Budayıcıoğlu’nun muayene odası. Bu hikaye kitaplarının esin kaynağı da yakın zamanda final yapan” kırmızı oda” dizisine konu olmuş. Samimiyetle dinlenildiği zaman insanların dertlerini rahatça anlattığı psikiyatristlerin başarısının “samimiyetle, empati ile dinleme” olduğunu anlıyoruz.
Sevgili dostum,
“Kral Kaybederse” kitabında zenginliğin ve yakışıklılığın her zaman insana huzur getirmediğini “her kuşun eti yenmez” misali “her kadının her zaman erkeği sevemeyeceğini”, “beni terk etmez” yaklaşımı ile güvendiğimiz insanların en umulmadık yerde terk ederek insanı hayal kırıklığına uğratacağını görüyoruz. Bu kitapta da erkek ve kadın psikolojisini güzel anlatan yazarımız, insanın işine çok bağlı olması ve gayret etmesi ile başarılı olacağını ve kendini aldatan insanlara asla hoşgörüde bulunmaması gerektiğini görüyoruz. “İnsanlara faydalı olmak, insanları mutlu etmek” için uğraşan insanların da mutlu olacağını bu romanda görüyoruz. Romanların ve hikayelerin 200 sayfa 300 sayfa boyunca bizlere anlatmak istediği mesajlar çok aslında. Bazen okuyan bunları göremeyebilir ama farkındalık içinde okuyan insan çok şey öğrenebiliyor. “Farkındalıkla okumak” burada önem kazanıyor. Ben Farkındalıkla okumaya gayret ediyor ve gene sana “farkındalıkla ve özetle” anlatmaya çalışıyorum.
Sevgili dostum,
“Hayata Dön” sevgisiz büyüyen bir kızın mesleğinde gösterdiği başarı hikayesinin yanında “gerçeklikle tamamen bağının kopabileceğini” görüyoruz. Sevgi ile anlayışla ve tamamen hastasına samimiyetle yardım eden doktor sayesinde hastanın iyileşerek hayata dönebileceğini bu kitapta anlıyoruz. Kitabın adı zaten “ Hayata “Dön” Bunalımda olan ve gerçeklikle bağı bitmiş insanın sadece samimiyetle ve sevgi ile hayata dönebileceğini buradan anlıyoruz. Sevecek hiç kimsesi olmasa da insan kendini severse ve çevresinde gerçekten kendini seven insanların kıymetini bilirse bunalımı atlatacağını görüyoruz. “İstanbullu Gelin” dizisine ilham olan bu kitabı da severek. Öğrenerek ve düşünerek okudum.
Sevgili dostum,
Toplum olarak ne kadar konuşmayı sevsek de iletişim kurmasını bilmiyoruz. Dedikodu yapmayı, arkadaşlarımızla seviyor bahanesi ile alay etmeyi, dalga geçmeyi çoğunlukla iletişim zannediyoruz. Bu Kitapları okumak bana bunu gösterdi. Sevilmek, ziyaret edilmek istiyoruz ama sevmekte ve ziyaret etmekte cimrilik yapıyoruz. Çoğu zaman bizlere faydalı olandan uzak kalarak faydası olmayan boş insanlar ile muhabbet etmeyi iletişim sanıyoruz. İnsanları baştan savmayı marifet, engellileri aldatmayı sevap sanıyoruz. Bunları belki farkına varmadan ama çoğu zaman farkına vararak yapıyor ama kabullenmek istemiyoruz. Kabullenirsek küçük düşeceğimiz kompleksine kapılıyoruz. Maddi zenginliği zenginlik sayarken manevi fakirliğimizi artırdığımızın farkına varamıyoruz. Bunları nereden öğrendin sen derseniz “bu kitaplardan” diye cevap vereceğim.
Sevgili dostum,
Kitapları okuduktan sonra bu kitapların çok okunmasının ve satmasının sebebini de “insanlarımızın anlatılan hikaye ve romanlarda kendilerini görmeleri” ni anlıyorum. Kendi sevgisizlikleri, bunalımları ile roman ya da hikaye kahramanlarını özdeşleştirmelerini okuyarak kendilerini bir nevi tedavi etmeye çalışmaları olarak da görebiliriz. Ya da bana öyle geliyor. Çok zaman muhabbet ettiğimi insanların bana cevabı budur” Gerçek öyle değil sana öyle geliyor” demeleri. Okumayı sevmeyen ama kendini bilgili gören insanların tutumudur bu genellikle. Onları da ya böyle kabullenmeli ya da aramıza bir mesafe koymalıyız. Kendini küçük gören insanlar küçük gördükleri insanlara böyle yaklaşmayı severler çoğu zaman
Sevgili dostum,
Okuduğum bir psikiyatrisin 5 kitabı bana bunları düşündürdü ve seninle paylaşmamış ağladı. Ben seninle paylaşıyorum ama okuyan ne düşünecek onu kestirmek zor. Ama biz sadece okumuş olmak için okumadığımızdan paylaşmak da bizim görevimiz bildiğimizden paylaşımı en sevdiğimiz ve en çok okuyacak olan sen dostumdan başlıyoruz. Varlığınla nelere kadirsin dostum…….
YORUMLAR
Annemin en sevdiği dizi "kırmızı oda" olunca bir dönem izlemiştim...Sadi tiplemesi epey dilimize dolanmıştı söylediği şarkıyla...Kitaplarını okumadım ama geçenlerde kendime kitap alırken annem için "Günahın üç rengi" kitabını aldım, okuyor.
Bir dönem psikoloji ağırlıklı Erich Fromm, Irvin yalom , yerliler çok okuyordum..Belli yaşlarda oluyor sanırım bu...Benim okuduğum yaştaki insanların elinde kişisel gelişim ve psikoloji kitapları görüyorum şimdi.
Yazılarınız beğeniyle okuyorum, kaleminize sağlık.