- 320 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KONFÜÇYÜS.
KONFÜÇYÜS KİMDİR?
Konfüçyüs; (M. Ö. 551-479) Çin’in yetiştirdiği en ünlü filozoftur. Çinliler Kung Fu-tse (Kung Hoca) derler. Bu ad Lâtince yolu ile Batı dillerine Confuzius (Konfüçyüs) olarak geçmiştir.
Konfüçyüs bütün ömrü boyunca insanları iyiye, doğruya, şerefli yaşamaya yöneltmek için çalışmıştır. Felsefesini en iyi özeti iyen söz, onun, «kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına yapma» demesidir. Konfüçyüs, çağında, çevresindeki insanlar üzerinde en çok etki yaratabilen filozoflardan biridir, koyduğu ilkeleri bugün bile milyonlarca insan benimsemiş bulunmaktadır.
Konfüçyüs’ün babası, asil bir aileden gelen cesur bir askerdi, Lu eyaletinde bir bölgenin komutanıydı. Konfüçyüs üç yaşına geldiği sırada babasını kaybetti. Annesi onu iyi yetiştirebilmek için elinden geldiği kadar uğraştı. Konfüçyüs daha 6 yaşındayken, fedakârlığı, yardımseverliği, zekâsıyla dikkati çekti. 15 yaşında okumaya, öğrenmeye büyük bir merak sardı, eski çağlarda yaşamış bilginlerin eserlerini incelemeye başladı.
Konfüçyüs, 19 yaşındayken evlendi. Bu sırada memur olarak çalışıyordu. 22 yaşında kendisine her bakımdan daha uygun olan öğretmenliği meslek olarak seçti, bir okul açtı.
Konfüçyüs’un devlet memurluğundan ayrılmasına, onun düzgün işler görmesini, kendisine verilen görevleri lâyıkiyle yerine getirmesini kıskanan bir dük sebep olmuştu. Konfüçyüs, kendisine yapılan bu haksızlığı anlatmak için bütün devlet büyüklerine başvurmak üzere şehir şehir dolaştıysa da onu kimse anlamıyor, sözlerine aldırış eden olmuyordu. Bunun üzerine, Konfüçyüs anladı ki, bir devlet için en önemli konu, idareyi elinde tutanların şerefli, bilgili kimseler arasından seçilmesini sağlamaktır. İşte Konfüçyüs açtığı okulda öğrencilerine her şeyin başında, ahlâklı olmayı aşılıyor, onlara namuslu insanlar olarak nasıl yaşayabileceklerini, iyi bir devlet idaresinin sırlarını öğretiyordu,
Konfüçyüs, kendisi için, «Ben yaratıcı değilim, aktarıcıyım» derdi, çünkü ömrünün çoğunu kendinden önce yaşamış bilginlerin, yazarların eserlerini incelemekle, şiir, müzik, tarih hakkında daha önce yazılmış yazıları derlemekle geçiriyordu. Bu eserlerin ortaya konulduğu eski çağlara «Altın Çağ» adını vermişti.
Konfüçyüs, okulunu, varlıklı Öğrencilerinin yardımlarıyla idare edebiliyordu; yalnız, parası olmayan öğrencilerin de okumasını sağlıyor, onlardan buna karşılık çok az ücret alıyordu. Onun asıl önem verdiği mesele, öğrencilerinin kabiliyetli, zeki olmaları, derslerine istekle çalışmalarıydı. Çalışkan olmayan çocukları okulundan çıkarırdı.
Konfüçyüs, annesi ölünce büyük bir acıya kapıldı, 27 ay tek başına bir köşeye çekilerek yas tuttu. 52 yaşına geldiği sırada uzun bir yolculuğa çıktı. 13 yıl şehir şehir dolaştı. 69 yaşındayken, doğduğu yerleri özlediğinden, Şantung’a döndü, burada yerleşti, üç yıl sonra da Öldü. Arkasında biri oğlan, ikisi kız, üç çocuk bırakmıştı. Bugün Çin-liler’in çoğu, onun torunları olduklarını, ya da onunla bir akrabalıklarının bulunduğunu ileri sürerek övünürler.
Konfüçyüs’un öğretmenliği elli yıla yakın sürdüyse de, öldüğü zaman, onu öğrencilerinden, müritlerinden başka tanıyan, değerlendiren yoktu. Ölümünden sonra felsefesi «Beş Klâsikler» adlı bir kitapta toplandı. Bu eser Konfüçyüs’a inananların kutsal kitabı olarak Çin okullarında okutuldu. Daha sonra yaşayan imparatorlar bile Konfüçyüs’un hâtırası önünde saygıyla eğilerek ona «öğretmenlerin öğretmeni» ünvanını verdiler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.