- 424 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Farkındalık
FARKINA VARAN OĞLUM
Sevgili oğlum,
Uzun zaman sana mektup yazamadım. Bugün hem aklıma gelip hem de fırsatı bulunca bazı farkındalıklarımı seninle paylaşayım de yarınlara not düşelim dedim.
Sevgili oğlum,
Son zamanlarda okumaya ayırdığım zamanı artırdım. Şunu anladım ki, insan okumaya zaman ayırınca boş konuşmaya fırsat bulamıyor. Her ne kadar konuşmayı seven insanlar boş konuşmadıklarını söyleseler de, ülkemizin iletişim psikologları konuşmaların yüzde 80-90’ ının boş konuşma dedikodu olduğunu tespit etmişler (Var mısın* Doğan Cüceloğlu) Ben bunun daha da fazla olduğuna inananlardanım. Ancak okumaya zaman ayıranlar ve bunu daha da artırmak için çaba harcayanlar tabii ki faydalı olmadıkları konuşmalara girmez ve tartışmalara da dahil olmazlar. Boş konuşmalar sadece çene yorar.
Sevgili oğlum,
Çok insan “kitap okumayı” boş olarak algılasa da okumalar çok şeyin daha güzel farkına varmamızı ve bugün yazdığım mektubuma ve ilerde sana ve dostlarımıza yazacağım mektuplara güzel kaynak oluyorlar. Bugün kitap okumalarımızla alay edenlerin belki de torunların yarınlarda en iyi okurlar ve okurlarımız olacaklar.
Sevgili oğlum,
Sana bakacak olursak sen de Üniversitenin ilk yıllarının kolay olacağını düşünerek Üniversiteyi lise gibi sanmanın bedeli olarak sonraki senelerde tatil bile yapamayacak kadar çok çalışmak zorunda kaldın.. Başarı çok çalışmakla elde edilir. Ortaokul ilkokuldan, lise ortaokuldan zordur. Anadolu’dan bir lise biter ve Ankara’nın en güzel Üniversitesinin en güzel bölümünü kazanırsan lisede gösterdiğin çalışmanın en az 3 katı çalışmayı göstermen gerektiğini sana anlatmıştım. Bunu ciddiye almayınca sonraki senelerde çok ciddiye alarak daha çok çalışmak zorunda kaldın. Hayat ta böyledir. Koşu yaparken düşersen geride kalırsın ayağa kalınca da daha hızlı koşmak zorundasındır.
Sevgili oğlum,
Ben de okudukça “keşke genç iken daha çok okusaydım, şimdi zorlukların üstesinden daha iyi gelirdim” diye düşünüyorum. Hal böyle iken benden daha yaşlı insanlar gelerek “ okumak güzelde kimi 10 sayfa okur kimi 100 sayfa az okuyanı ayıplayamayız “ diyebiliyor. Gerçek manada okumanın önemini anlayan insan okuduğu sayfa sayısını her geçen gün artırır. Ben okumaya daha çok zaman ayırdıkça, boş konuşan insanlardan daha çok uzak kaldığımın farkına varıyorum ve bu da bana huzur veriyor. Faydalı olmayan her konuşma sen ne kadar istekli anlatırsan anlat boş konuşma oluyor.
Sevgili oğlum,
Bunlara sana yazdığımı gören “ aklı yok mu oğlunun da bunları yazıyorsun “ diyebilirler.” Akıl akıldan üstündür” demişler. Ama bu yazdıklarım bir “akıl verme” değil ki. Sen de biliyorsun. Bir babanın oluna “bildiklerini hatırlatma” sadece. Farkında olma da bu değil mi? Birbirimize farkına varamadığımız şeyleri hatırlatmak da babalık görevi değil mi?
Sevgili oğlum,
Mektuplar gelecek nesillere mirastır. Edebiyatımızda mektup yazmanın önemi büyüktür. Duygularımızı sevgi ve bilgi dolu mektuplar haline getirerek paylaşmak ve onlardan faydalanmak isteyene sunmak hem bizim rahatlamamızı sağlıyor, hem de okuyanlar yorum yaparak bizleri motive ediyor. Yorum yapmayanların duygularını da hissedebiliyoruz.
Sevgili oğlum,
“Farkındalık oluşturmak” başkalarının aklına gelmeyeni hatırlatmak. Ben öyle algılıyorum. Bizde unuttuklarımızı hatırlamak ve “farkına varmak “için daha önce okuduğumuz kitapları yeniden okuyarak hem zamanın güze geçmesine hem hayatımıza renk katmasına, hem bilgi ve sevgi katsayımızın artmasına sebep oluyoruz. Biz okudukç a burun kıvıran, alay eden insan çok olsa da onların “farkına varma katsayısının düşük olduğu” nu hatırlayarak hoşgörü ile karşılıyoruz. Bize düşen bu değil mi? Sataşan olduğunda selam deyip geçmek Tanrı buyruğu değil mi?
Sevgili oğlum,
İnsanlara faydalı olmasa okumak, Yaratan ilk “ oku” emrini vermezdi. Tanrı buyruklarını okumayı emretmezdi. Bizde ise Kur’an okumak nerede ise az derecededir. Kur’ana saygı onu kılıflara koyarak duvarlara asmak ona saygı sanılmaktadır. İçindekileri anlayarak okumaya çok az insan yani “farkındalık içinde olan” insanlar gayret etmekte, faydalı şeyleri de “farkındalıklarını artırmak için çaba sarf edenler” gayret etmektedir. Ben derim ki, Okumak her kişinin, Okuyanla alay etmek ve okuyanı anlamamak şer kişinin, okunmaya gayret eden, bunu artırmaya çalışan, anlamaya gayret eden ve yaşamak için niyet eden ve adım atmak da er kişinin işidir. Er kişi olmak da her kişinin harcı değildir değil mi?
Sevgili oğlum,
Senin sevginle sana yazarken gene o kadar daldım ki satırların nasıl aktığını unuttum. Mektubumuzun sonuna gelirken fark ettim ki, yazılan mektupları çok zaman hitap ettiğimiz insanlar bile okumayabilir. Zaten mektubun amacı da gelecek nesillere bırakmak değil mi yazılanları. Bazen bakıyoruz ki yazıldıktan 50,100 yıl sonra yayınlanıyor mektuplar ve insanlar merakla okuyorlar. Bugün merak eden olmasa bile yarın bizler ömrümüzü doldurunca merak ederek okuyanlarda olur. Vefat eden Ünlü yazar ve şairlerin kardeşlerine, eşlerine çocuklarına yazdıkları mektupların kitap olarak yayınlandığını görünce bu aklıma geldi.
Sevgili oğlum,
Mektup yazmak benim çocukluktan gelen alışkanlığım. İnternet yok iken mektup yazar ve dostluklar edinirdim.40 yıl öne mektuplar ile dostluk kurduğumuz bugünlerde tesadüfen yüz yüze tanışarak 40 yıl önceden gelen dostluklarımızı devam ettirdiğimiz insanlar var Remzi Özkan, Gökhan Gülkan, bunlardan sadece ikisi. Sanrım onlarda mektuplarımızı okuyunca faydalanıyor, sevgileri artıyor ve bize aynı duygulara mektuplar yazıyorlardı. Frakına vararak ve severek hissederek. Geçmişe baktığım zaman mektup yazmanın beni ne kadar geliştirdiğini de görüyorum. Kitaplarımızın, köşe yazılarımızın, şiirlerimizin, hikayelerimizin temelini o zaman atmışız. Bu temel üzerine yaptığımız güzel dostlukların faydasını ilerde de göreceğimiz farkındalığı ve umudu beni her zaman diri tutar.
Sevgili oğlum,
Sana yazdığım bu mektupların temelinde de 40 yıl önce başlayan “mektup yazma sevdası” yatıyor. O zamanlar ” ilerde çocuklarım olursa onlara da yazarım” diye hayal edemiyordum ama bu sevda hayal bile edemediklerimiz gerçekleştirdi Farkındalıklarımızla.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.