- 308 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KUDDUSİ, Tarik-ul Kur'an Tefsiri (Zariyat)
KUDDUSİ, Tarik-ul Kur’an Tefsiri
ZÂRİYÂT SÛRESİ
24-هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ الْمُكْرَمِينَ
"ibrahim’in şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?".
“Sana geldi mi?” İfadesi haberi yüceltmek ve onun Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ilminden olmadığına ve onu vahiyle bildiğine dikkat çekmek içindir.
İbrâhîm (aleyhi selam)’a gelen bu konuklar, on iki melek,
diğer bir görüşe göre ise, dokuz melek idiler ve onuncuları da Cebrâîl idi.
Bir diğer görüşe göre ise, bunlar üç melek idiler, Cebrâîl, Mikâil ve onlarla beraber diğer bir melek.
"Mükremiyn” Allah katında yahut İbrâhîm (aleyhi selam) katında azîz (şerefli) demektir.
Allah katında şereflidir, "Bilakis onlar mükerrem (şerefli kılınmış) kullardır." (el-Enbiya 26) ayetiyle ifade edilmiştir.
İbrâhîm (aleyhi selam) katında azîz (şerefli) idiler, Çünkü onlara bizzat ve zevcesi ile hizmet etmişlerdir.
تفسير الماوردى
{ هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ الْمُكْرَمِينَ } قال عثمان بن محسن : كانوا أربعة من الملائكة : جبريل وميكائيل وإسرافيل ورفائيل .
وفي قوله { الْمُكْرَمِينَ } وجهان :
أحدهما : أنهم عند اللّه المعظمون .
الثاني : مكرمون لإكرام إبراهيم لهم حين خدمهم بنفسه ، قاله مجاهد .
25-إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ
"O melekler İbrahim’in yanına girerek "Selam" demişlerdir. İbrahim de onlara; "Selam size, siz, tanınmayan bir kavimsiniz." demişti."
Allahü teâlâ bu âyetlerde ve bundan sonra gelecek âyetlerde Hazret-i Lût (aleyhisselâm)’ın kavmini helak etmek için gelen ve Hazret-i İbrahim (aleyhisselâm)’a da bir oğlu olacağını müjdeleyen melekleri ve tebliğ ettikleri ilahi emirleri beyan etmektedir.
Aynı zamanda Kureyş kavmine de bir uyarıdır. Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’e uymadıkları takdirde onlarında burada zikredilen kavimlerin akıbetlerine uğrayacaklarını bildirmektedir.
"Tanınmamış bir topluluksunuz” sizi tanıyamadım, dedi. Tanınmaması şundandır, çünkü onları âdemoğulları sanmıştı, o sebeple tanımamıştı ya da selâm lâfzı o zamanlarda yoktu, çünkü o, İslâm’ın şiarıdır, böyle demekle onları tanımak ister gibi olmuştur.
-تفسير القشيري
قوله جلّ ذكره : { إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلاَماً قَالَ سَلاَمٌ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ } .
أي سلَّمنا عليك { سَلاَماً } فقال إبراهيم : لكم مني { سَلاَمَاً } .
وقولُهم : { سَلاماً } أي لك منّا سلام ، لأنَّ السلامَ : الأمانُ .
{ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ } : أي أنتم قوم منكرون؛ لأنه لم يكن يعرف مِثْلَهم في الأضياف ويقال : غُرَبَاء .
-تفسير البغوي
{ إذ دخلوا عليه فقالوا سلاماً قال سلام قوم منكرون }، أي غرباء لا نعرفكم، قال ابن عباس
قال في نفسه هؤلاء قوم لا نعرفهم.
وقيل إنما أنكر أمرهم لأنهم دخلوا عليه من غير استئذان.
قال أبو العالية أنكر سلامهم في ذلك الزمان وفي تلك الأرض.
26-فَرَاغَ إِلَى أَهْلِهِ فَجَاء بِعِجْلٍ سَمِينٍ
"Hemen ailesinin yanma giderek semiz bir dana (kızartması) getirmişti.
Misafirlerinden gizli bir şekilde ailesinin yanına gitti. İşini gizli yapması ve misafirin onu menetmesinden korkarak ona hissettirmeden ikram sofrasını acele ile getirmesi misafire ikramın adabından ve misafiri ağırlamanın da edebindendir. İbrâhîm (aleyhisselâm)’in malının tamamı sığır cinsiydi.
-تفسيرالبيضاوي
{فراغ إلى أهله} فذهب إليهم في خفية من ضيفه فإن من أدب المضيف أن يبادر بالقرى حذرا من أن يكفه الضيف أو يصير منتظرا
{فجاء بعجل سمين} لأنه كان عامة ماله البقر
27-فَقَرَّبَهُ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
"Onu onlara yaklaştırdı, "Yemez misiniz?” dedi.
Bu âyetler, Hazret-i İbrahim’in, misafirlerine nasıl davrandığını bildirmekte ve bizlere misafir ağırlama âdabını öğretmektedir. Zira Hazret-i İbrahim, misafirlerine sormadan hemen gidip en değerli mallarından bir buzağıyı kızartıp getirmiş ve onlara ikram etmiş ve nâzikçe "Yemez misiniz?" diye buyur etmiştir.
تفسير الماوردى
{ فَقَرَّبَهُ إِلَيهِم قَالَ أَلاَ تَأْكُلُونَ } لأنهم امتنعوا من الأكل لأن الملائكة لا يأكلون ولا يشربون ، فروى مكحول أنهم قالوا لا نأكله إلا بثمن ، قال كلوا فإن له ثمناً ، قالوا وما ثمنه ؟ قال : إذا وضعتم أيديكم أن تقولوا : بسم اللّه ، وإذا فرغتم أن تقولوا : الحمد للّه ، قالوا : بهذا اختارك اللّه يا إبراهيم .
28-فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً قَالُوا لَا تَخَفْ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ
"Derken onlardan içine bir korku düştü. Onlar da: "Korkma!" demişlerdi ve ona bilgin bir oğul müjdelemişlerdi."
Hazret-i İbrâhîm (aleyhisselâm), onların bir fenalık için geldikleri vehmine kapılarak endişe etmeye başlamıştı. Onlar bu durumu anladılar.
"Korkma" dediler. Ve geliş sebeplerini anlattılar. Geliş sebeplerinin, Hazret-i İbrahim (aleyhisselâm)’a "Alim"(çok bilgin) bir oğul müjdelemek, bir de Lût kavmini helak etmek olduğunu söylediler.
Cumhûr’un kanaatine göre doğacağı müjdelenen çocuk İshak (aleyhisselâm)’dır.
Tek başına Mücahid ise, o İsmail (aleyhisselâm)’dir, demiştir,
- {وَبَشَّرْنَاهُ بِإِسْحَقَ نَبِيًّا مِّنَالصَّالِحِينَ} (saffat 112) "Ve ona... İshak’ı müjdeledik."
Bu ayeti kerimeden dolayı bu görüşün pek değeri yoktur.
-تفسير الماوردى
{ فَأوْجَسَ مِنهُمْ خِيفَةً } لأنهم لم يأكلوا ، خاف أن يكون مجيئهم إليه لشر يريدونه به .
{ قَالُواْ لاَ تَخَفْ وَبَشَّرُوهُ بِغُلاَمٍ عَلِيمٍ } فيه قولان :
أحدهما : أنه إسحاق من سارة ، استشهاداً بقوله تعالى في آية أخرى { وَبَشَّرْنَاهُ بِإِسْحَاقَ } الصافات : ١١٢
الثاني : أنه إسماعيل من هاجر ، قاله مجاهد .
{ عَلِيمٍ } أي يرزقه اللّه علماً إذا كبر
-تفسير القشيري
{ فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً قَالُواْ لاَ تَخَفْ وَبَشَّرُوهُ بِغُلاَمٍ عَلِيمٍ } .
تَوَهَّمَ أنهم لصوص فقالوا له : { لاَ تَخَفْ } .
{ وَبَشَّرُوهُ بِغُلاَمٍ عَلِيمٍ } : أي بَشَّروه بالوَلد ، وببقاء هذا الوَلَدِ إلى أن يصير عليماً؛ والعليم مبالغة من العلم ، وإنما يصير عليماً بعد كبره .
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.