- 242 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ekmel olana koş...der akıl ve nakil...ve esma tefsiri
Ekmel olana koş...der akıl ve nakil...ve esma tefsiri
Şeytan eksiktir kaç der ekmel olana koşmak daha hızlı koşmak için şeytandan yani az ululayandan esmaya az önem verenden esmaya az önem vermekten de kaç ekmelleş yani...
Ekmel olana koş...der akıl ve nakil...
Evet TAGUT boş Ekmel olana koş...der akıl ve nakil...
İmansız amelden kaç der..çok amel mi imanlı ihlaslı az aamel mi desen Kur’ana imanlı ise az amel der...bilinçliliğin zirvesinde az amel ağır basar ödülde...
Ekmel olana koş...der akıl ve nakil...
Keşişlik kötüdür deme...Ruhbanlık kötüdür deme ölçümüz belli...ekmel olmaksa keşişin son hedefi...çünkü...Ekmel olana koş...der akıl ve nakil...ve esma tefsiri
Keşişlik hem iyidir hem kötüdür der hem akıl hem nakil...Rıza için ruhban da ol der...rıza için keşiş de ol der...ama bazı ilahiyatçılar ramazan ayındaki ibadetlere aşırı bulurlar yüklenmemizi...İslam ibadet dini değil derler eylem hal fikir inanç duygu İslamın birer parçasıdır...Namaz kılan oruç tutan müslüman gibi düşünmeli ekmelleşmek istiyorsa ve namazın namaz olmasını ekmel olmasını istiyorsa...ekmel ibadete ekmel keşişliğe yerinde yani rıza ve hikmet gerektirdiğinde yani esmaya hadimlik olduğunda ölçü esmadır çünkü keşişlik de ruhbanlık da güzeldir..ölçü esma çünkü keşişlik ruhbanlık namaz oruç diye bir ölçüsü yok Kur’an insanının ölçü kur’an ölçü esma tefsiri...Kur’an tefsiri...
Ölçü esma tefsiri olunca namazı da eleştirisin keşişliği de ruhbanlığı da hem översin hem eleitirirsin tek ölçü eleştirilmez yani esma eleştirilmez yani ölçü eleştirilmez..Kur’an tefsiri ölçüdür övülür sadece ama ruhbanlık ölçü olmadığı için övülmez keşişlik de övülmez...ama Allah övülür ululanır çünkü ölçüdür esma da övülüür ama eleştirilemez kırmızı çizgimizdir...ama namaz kırmızı çizgi değil keşişlik de ruhbanlık da...yani ölçüye uymayan keşişliği eleştir ölçüye uyan ruhbanlığı da öv...yani ölçüyü övmüş oluyorsan ruhbanlığı..namazı ibadeti öv eylemi hali fikri duyguyu öv...
Evet adam tuvalete başı bağlı gir bu sünnettir dedi...ama binlerce ilahiyatçı eleştirdir...öncelikli sünnetlerden değildir günümde ama eleştirilemez...sidik asit yakıcıdır başı korumak için ört...el Hafız sıfatına hadimliktir bu...
Evet..ben de o eleştiren ilahiyatçıları eleştirdim...evet...Tuvalete baş örtülü gir çünkü Allah adl sıfatlıdır...Arabistanda başımı yüzümü örtmedim sıcak rüzğar yaktı...idrar da zarar verir...dedim...
Keşiş ne mi...
Evet...Keşiş ne mi...yaşamını manastırda geçiren, hiç evlenmemiş papaz...esma mı senin ölçün hem övülür hem eleştirilir bu kişi...Kutsal kişi ölçü olarak esmayı seçendir...cihaddan kaçmıştır bu kişi...ya cihad mağlubiyet doğuracaksa bu adamı akıl da över esma da över ama cihad az da olsa fayda sağlayacaksa sömürüyü önleyecekse...bu hal korkakların seçimidir.. hainlerin seçimidir...
Evet... Başta Hıristiyanlık ve Budizm olmak üzere birçok dinî gelenekte keşişlik önemli bir yer tutar.
Evet...Hayat tarzı açısından keşişliği iki sınıfta ele almak mümkündür. a) Tek başına çöle, dağa ya da ormana çekilerek hiç kimse ile görüşmeden münzevi hayat yaşamayı tercih edenler (hermits). Bunlar arasında bir direğe, sütuna veya bir ağaç tepesine çıkarak ya da bir hücreye kapanarak insanlarla iletişim kurmadan tefekkürle meşgul olanlar da vardır. Günümüzde fazla yaygın olmayan bu keşişlik türüne daha ziyade Hindu ve Jainist geleneğinde rastlanmaktadır. Ayrıca hıristiyan literatüründe hermitler denilen Aziz Antony gibi gezgin keşişler de bu gruba girer. b) Umumiyetle manastırlarda bir tarikat disiplinine bağlı olarak cemaat hayatı sürdürmeyi ilke edinenler (cenobites). Genelde Hıristiyanlık’taki uygulama için kullanılan “monastisizm” terimi yanında Budizm’deki “sangha” ve Hinduizm’deki “samnyãsin” bu tarz bir keşişliği ifade etmektedir.(TDV.İslam ansiklopedisi)
Tefekkür Allahta yok olmaksa güzeldir peygamberimiz de HİRA mağarasına girdi...ama eksikliktir keşişlik...ilk vahiyle peygamberimiz örtülere büründüğünde Allah uyardı kalk uyar dedi...sadece kendine müslüman olma dedi yani...bir ekmel görevdir tebliğ...tebliğden de üst görev devletleşmektir...daha ekmel görev ise tek devlet olmaktır dünyada...
Evet...Buda gibi manastır keşişliği kurucularının kadınlara keşişlik için izin vermesine rağmen keşişler genelde erkeklerden oluşur. Kadın, kişiyi günaha sevkeden bir varlık olarak kabul edildiği için keşişlerin evlenmesine izin verilmez. Yunanistan’da Athos dağında bulunan manastıra kadınların girmesi yasaktır. Bununla birlikte hem Hıristiyanlık’ta hem Budizm’de kadın keşişler ve kadın manastırları var olmuş, ancak kadınlarla erkeklerin birbirine karışması yasaklanmıştır. Keşişliğin ömür boyu sürmesi esas olmakla beraber farklı geleneklerde geçici olarak keşiş hayatı yaşama gibi uygulamalar da mevcuttur..(TDV.İslam ansiklopedisi)
Keşişlik ekmelleşmenin ilk adımıdır...evet...ilk adım keşişliktir ekmelleşme de kamilleşme de sonra gelir mürşidlik ve devlet adamlığı...ve yer yüzü halifeliği...evet...Manastırlarda yaşayan keşişler belirli bir disiplin içerisinde kutsal metinleri okuma, kopyalama ve araştırma çalışmalarını da yürütürler. Ayrıca dinî esasların manastır içinde ve dışında öğretilmesi, tebliğ edilmesi işini de üstlenirler. Bu konuda Budist viharaları önemli öğrenme merkezleri olmuştur. Belirli kurallara bağlı olarak keşişler normal halkla da ilişki içerisinde olabilirler. Keşişler inanan insanlara çeşitli dinî hizmetler yanında eğitim, sağlık ve tarım gibi alanlarda da yardımcı olur, inanmayanlara ise tebliğ faaliyetlerinde bulunurlar. Hıristiyan keşişleri, Ortaçağ’dan itibaren birer misyoner olarak Hıristiyanlığın yayılması amacıyla dünyanın en ücra köşelerine kadar her yere gidip faaliyet göstermişlerdir.(TDV.İslam ansiklopedisi)
Evet...Keşişlik kurumu Batı hıristiyanları arasında IV. yüzyıldan itibaren yayılmaya başladı. Jerome (ö. 420), Roma’daki aristokratlar içinde zühde dayalı hayat tarzını benimseyen gruplar meydana getirdi. IV. yüzyılın sonlarına doğru İtalya, Fransa ve İspanya’da çeşitli keşiş toplulukları oluşmuştu. Batı Hıristiyanlığındaki keşişlik kurumunda, Monte Cassino’da tesis ettiği manastırında keşişlik disipliniyle ilgili bazı kurallar belirleyen Nursialı Benedict’in (ö. 543) ayrı bir yeri vardır. Benedict sonrası dönemde Batı’da keşişlik hızla yayıldı. Papa I. Gregory’nin (ö. 604) bizzat kendisi bir keşişti. Ortaçağ’da birçok kralın keşişleri ve keşişlik teşkilâtını himaye etmesiyle keşişlik önemli bir kurum haline geldi, manastırlar hızla zenginleşti; ancak bunun tesiriyle keşişliğin temel öğretilerinden de uzaklaşılmaya başlandı.(TDV.İslam ansiklopedisi)
Evet...Keşişlik kötü değil...ama esmaya göre kötü keşişler de var...dilencilikse işleri bu kötüdür İslamda dilencilik yok...alnının terini ye...der Allah çünkü Allah adl sıfatı...sana da el ayak verdi sende çalış der adl sıfatı ve diğer esma...Budizm’de keşişlik uygulamasının Buda tarafından başlatıldığı kabul edilir. Geleneksel inanca göre Buda tahtını terkedip münzevi zâhid olarak yaşadı ve etrafında birçok talebe toplandı. Buda sonrası dönemde keşişlik Budizm’in temel kurumu haline geldi; zira keşişler doğru inancın gerçek temsilcisi olarak kabul edildi. Başlangıçta Budist keşişler gezgin zâhid görünümündeydiler. Dilenme bu keşişlerin önemli özelliklerinden biriydi. Buda devrinde gezici keşişler ve yardım toplayıcıların bir araya geldiği bahçeler (aramalar) daha sonra manastır vihara halini aldı; mağaralardan oluşan basit ikamet yerleri de zamanla muhteşem mağara manastırlarına dönüştü, cemaat şeklinde bir arada yaşama yaygınlaşt-(TDV.İslam ansiklopedisi)
Evet...hz Ademden beri ölçü belli...RUHBANLIK VE KEŞİŞLİK kötüdür diyemezsin bu ölçüye göre evet...Ekmel olana koş...der akıl ve nakil...ve esma tefsiri...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.