- 268 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
K A V U R G A
KAVURGA
ABD’nin Marşal Planı çerçevesinde ülkemizde buğday, sanayağı ve süt tozu yardımı yapıldığı yıllar. Tekerleğin değmediği yörede yaşayan insanlar, mahru miyetin engeliyle ekonomik kalkınmadan nasiplenmediği için günlük beslen me ihtiyaçları temin ederken bile zorlanmakta. “Bedava sirke baldan tatlı’dır” sözünü onaylarcasına şehir ve köylerin ileri gelenleri yardım alabilme teleşı i çinde. Zemheri ve Hamsin ayazında toprak damlı taş evlerin çeleni diplerinde ellerini nefesiyle ısıtarak oynayan çocukların pantolan cepleri tamtakır. Zira babanın cepkeni, çocuğun cebi bomboş. Bir kıdım kavurgaya hasret büyüyen yeni bir nesil yetişmekte.
Ailesi fakirlikle boğuşan çocuklar, buğday ve mısır gibi tahıl tanelerinin meşe külünde kavrularak oluşan atıştırmalık kavurgayı ne bilsin. Yokluk ve yoksul luktan üç öyününde yiyecek ekmeği bile çok zor bulan garibanlar çocuğun ce bine atıştırmalık koyarken zorlanmakta. Eti, Kurban bayramından bayrama yediği gibi kavurgayı da yıldan yıla yiyor çocuklar. Varlıklı aile çocukları arka daşlarının ikramından tadını aldıkları kavurgayı yemeyi çok özleyip damak ta dın asla unutamıyor. Bu atıştırmalık kuru yemiş besinler ancak, ekmeği pekme zine denk gelen ailelerin misafire ikram sofralarını süsler ve çocuklarının cep lerinde buluınur. Fakir fukara kavurganın adını duyarken tanesiyle tanışmaz.
Kırk Adem, Zemherinin soğuk günlerinden birinde köyünün ileri gelenlerinden ve uzaktan akrabası Ahmet Ağanın grip rahatsızlığından evinde yorgan döşek yattığın duyar. Tüm cesaretin toplayarak ailesinden habersiz tek başına geç miş olsun ziyaretine gider. Öğle namazı vaktinden sonra ağa evinin borda kapı sın çalar. Ahmet Ağa hanımı Şerifeyle toprak damlı taş duvar evinde oturmak ta. Meşe kütüğüyle sessizce derinden derine yanan teneke soba dışarıda buz kesen havayı oda içinde hamama çevirmekte. Ahmet ağa sıcaktan mayışıp mis kinleşmiş vaziyetteyken kapı sesini duyunca aniden irkilir. Kapıdan girenin ak rabalarından yeğeni küçük Adem olduğunu görünce iç huzuru rahatlar.
Dışarıda ayaz soğuğundan kurtulup sıcak havayla karşılaşan Kırk Adem, soğuk tan üşüyen elleri ve ayaklarını sobaya yaklaştırarak biran evvel ısıtma telaşın dayke dillerinden;
“-Ahmet dayı çok geçmiş olsun. annem konuşurken duydum, Hastaymışsın. Çok üzüldüm” sözleri dökülür.
Ahmet ağa, Kırk Ademin başını okşarken,
“- Kıymatlı yeğenim, sen var ol. Heç üzülme. Acı patlıcanı kırağı çalmaz. Bu günler gelir geçer. Allah yeterki büyük dert vermesin. Rahmetli baban sağlığı na biraz dikkat etseydi, bu gün aramızda olurdu. Sen üzülme, biz varız” der.
Kırk Adem;
“- Ahmet dayı. Çokca Kavurga, kız kardeş, tahrana yersen hemen iyileşirsin. Bir şeyciğin kalmaz. Bu hastalık tez uzaklaşır. Babam gibi sende ölmeyesin. Çok üzülürüm.” diye konuşur.
Çocuğun verdiği mesajı alan Ahmet Ağa;
“-Hanım, bu yegenin bir cebini kavurgayla, öteki cebi kuru üzümle doldur. Bir torbayada bolca kesme tahrana koy ve sahanda pekmezi bol kız kardeş yap getir. Yeğenimiz afiyetle yesin” diye söyler.
Ahmet ağanın söylediği gıda adların duyan Kırk Adem’in gözü mutluluktan fal taşı gibi açılır ve Kutup Yıldız gibi parıl parıl parıldar. Şerife’nine bulgur irmi ğiyle üzüm pekmezini karıştırarak yaptığı bir sahan Kızkardeş’i kaşığıyla birlik te Kırk Adem’e teslim eder. Adem bol pekmezli Kızkardeşe kaşık salladıkça;
“-Ahmet dayı sen neden yemiyorsun, Kız kardeş her derde devaymış” derken nefes almakta zorlanır.
Ahmet Ağa, Ademin saçlarını okşarken bir çocuğu sevindirmenin, yüzünde a çan gülücükleri görmenin mutluluğu içinde Rab’bine şükreder.
Ocak- 2022
Süleyman Lemos YILDIZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.