- 259 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
STAR SİSTEMİNE ''DELİ'' İTİRAZI
Yıllar önce haberlerde izlemiştim. Recep Bülbülses bir inşaatın tepesinde, aşağıda meraklılar ve polis vardı.
Yine bir adam inşaatın tepesinde intihara kesin kararlı. ’’Hayatım boyunca kimse beni ciddiye almadı. Hep alay ettiler benimle, eğlendiler.’’ diyerek gözyaşları içinde kendini boşluğa bırakan adam, itfaiyecilerin gerdiği bırandaya düşüyordu. Eh, gergin bırandaya düşen bir kütle hafif yaylanır tabi.. İtfaiyeciler, meraklılar, basıyordu kahkahayı: ’’Nasıl zıpladı ama !’’ İntihar sebebiyle sonuçlanıyordu.
Bülbülses’in trajedisi de aynıydı. Şöhret olamadığı için giriştiği intihar eyleminde baş rolü yine Aydın’a kaptırmıştı. ’’Aydın nasıl kurtardı ! ’’Bıraktığı bütün iz buydu, ’’haber’’ in bu kadarı bile çoktu aslında...
Bülbülses, Taksim-Bostancı dolmuşunda oturuyordu, yol boyu Türk Sanat Müziği konseri vermişti, oflayıp puflayan yolculara. Yanında oturan gence: ’’Ben Recep Bülbülses’im. Şarkıcı, film oyuncusu. Yakında kasetim çıkacak, piyasayı kasıp kavuracağım. O zaman gel beni bul, ’’Ben dolmuştaki gencim’’ de diyordu inerken.
Yakında kasetim çıkacak...Hiç değişmeyen, zaman kipi hep ’’yakın gelecek’’ bir cümle kalıbı oldu bu Bülbülses için yıllardır.
Sonra onu, herkesin deli gözüyle bakmasına yol açan; şöhret olmak, sesini dinletmek için olmadık şeyler yaparken gördük. Kah konserde Ajda Pekkan’ın dizlerine kapanırken; kah İstiklal de çıplak dolaşırken , kah ’’Duvar’’ filminin galasında; kah İbrahim Tatlıses’in televizyon şovunda...Deprem sonrası, Adapazarı sokaklarında çıkacak kasetini kimlerin alacağına ilişkin bir referandum bile düzenlemiş canını zor kurtarmıştı...Kameranın, insanların, mikrofonun olduğu her yerde, hançeresini yırtıyordu. Olmadık hikayeler uydurarak medyanın gündemine girmeye çabalıyordu. En hafifi ’’malum manyağa’’ gülüp geçilmesi olan tepkilerdi elde edebildiği...Dayaktı, hakaretti, aşağılamaydı...
’’Çeşit çeşit garabe’nin fink attığı İstanbul sokaklarında ’’işte o da öyle’’ bir figür olarak gezdi durdu...Bir kaç magazin haberine malzeme olabildi, eyvallah...
Recep Bülbülses, şöhretin, paranın ne kadar ucuz yollarla elde edilebildiğinin gözlere sokulduğu bir ’’piyasa’’ dan payını almak istiyordu, hepsi bu. O renkli şatafatlı dünyanın bir ferdi olmak...Olanca kadarıyla aklı, sistem tarafından özendirildiği şeylere, yine sistem tarafından neden ulaştırılmadığına aklı ermiyordu bir türlü. Neden o değil de, başkaları nasipleniyordu hep? Bunun yanıtını, ’’fark edilmemişlik’’ veriyordu besbelli ve bu eksiğini gidermek için, her yola baş vuruyordu. Eksik buydu ona göre. Geçebilse tamamdı...
Geçti de. Fark edildi. Ama yukarıda sıralanan nitelemelerle. Kimse sesiyle ilgilenmedi. Kimse, jeneriğinde, ’’bar müşterisi’’ rolüyle adının geçtiği filmlerdeki ’’oyunculuk yeteneğini’’ göremedi...
Belki de böyle bir noktada, ’’allegorik bir eylem’ e kalkıştı Bülbülses. Şöhretin değilse de inşaatın zirvesine çıktı.
İsyanında haklıydı. Sesi usul bilgisi fena değildi
Şimdi Bülbülses’in eylemini yazmaya dudak kıvıran ne çok entellektüel canlanıyor gözümün önünde...Değer mi hiç psikopatı yazmaya !
Değer ! Eğer iktidar, erk o camiada, Bülbülses’in aklını yitirten bir mekanizmayla elde ediliyorsa, bu trajediye, sadece ’’pazardan aldığı payı’’, ’’nemalandığı’’ sistemi sorgulamaktan korkanlar ilgisiz kalır...Güle oynaya sineye çektikleri aşağılanma, Bülbülses’inki kadar açıktan yaşanmıyor, üzeri hurufatla örtülüyor diye alay konusu olmaktan kurtulanlar...