- 230 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Aralıkta yaşanmışlar
Dört saatlik rahat geçen bir uçak yolculuğundan sonra kendimi ,AKdeniz’in ufak sahilinde ,sevdiğim ve huzur duyduğum kasabasına geldim. Yurdun çoğu yerleri karakışa teslim olmuş yalnız buraları unutmuşsa benziyordu. Kasaba torosların eteğinde ,denizle kucak kucağa,büyük ayaklarını denize sağlam daldırmış durumundadır. Kış günleri eksilmeyen rüzgarı kuvvetli esiyordu. Bulutların kaybolup güneş doğduğunda otomatik olarak iklimi değişen,sanki baharı andıran havası vardı.Yirmi kilometre dağlara çıkınca karı görmemek mümkün değildi.
Portakal, limon bahçeleri düz arazilere yayılmış , Çukurova’nın taşı toprağı altın olmuştu. Toroslarda yetişen organik sebzeler,kesim için yetişen hayvanların etlerinin lezeti hiç bir yerde bulunmazdı. Halkın çoğunun geçim kaynağı narinciye ile geçiniyordu.
Gece gördüğüm rüyanın derinliğini kavramak istiyormuş gibi düşünceli ve şaşkın halde gözlerimi güne açtım. Pencereye doğru yarı uykulu şekilde etrafa bakınıyordum. Tam karşımda sonsuz bulutların ötesinde Akdeniz köpük köpük beyaz dalgaları şakır şukur kıyıya vuruyordu. Öfkeli kükremiş arslanlar gibiydi.Hırçın o dalgaların sesi sanki bana hoşgeldin diyordu. Günaydın deyişinide duyar gibiydim. Bej renkli mantomu alarak ,yarını beklemeden sabırsızca sahile koştum. Deniz ağustostaki maviliğini yitirmiş ,içindeki kırılmışlıkları ,artıkları kusuyordu. Neydi onu coşturan sevecen düşünen beynimle anlamaya çalışıyordum. Gökyüzüne baktığımda gri bulutlar birbiriyle sarmaş dolaş kucaklaşmış durumda sek sek oynuyordu. O portakal sarısı kocaman güneşi kanatlarının arasına almış kimden kaçırıyordu. Güneşsiz benim nefes alamadığımı hiç bilmiyor muydu? Gün geldi güneşe mektup yazdığımı ,gün oldu gurbetin ıslak sokaklarında canomla gezerken konuşup dertleştiğimi bulut unutmuşsa benziyordu. Nerdesin ? Ruhuma güç veren güneşim.
Yazın sokakları insan kaynayan bu kasabayıda sisli bir hüzün sarmıştı. Yakındaki kabızlı kampında koyun sürüleri birden gözüme çarptı. Boz ve kara koyunlar birbirine sokulmuş ne güzel otlanıyorlardı. Başında siyah sarık ,gri bir kabanı olan çoban başlarındaydı .İri yapılı beyaz bir kangal köpekte yanlarında eşlik ediyordu. Sahilin mis gibi temiz oluşu ,boy atmış çimenler ilk dikkatimi çekendi. Yazın ki pilastik şişeler ,atılan kağıtlar ve mısır söpcükleri yoktu. Yakından geçen sürüler halindeki kaplumbağalarda nereye gitmişti. Ekmek kırıntılarını vermek için gittiğimde yok olduklarını görmüştüm. Yazınki o cıvıl cıvıl kalabalık anlaşılan hiç buralara uğramamış gibiydi. Deniz dik başlı ,asık suratla beni karşıladı.
Dün alışverişe gittiğimde ilk işim köpek maması satın almak oldu. Onlara köpek demeye dilim varmıyordu. Gerçek insan dostlarıydı. Sevgiyi ,vefayı on üç sene beraber yaşadığımız ve üç yıl önce kaybettiğimiz dumandan görmüştüm. Duman siyah tüylü ,sadık,torunlarımı bir baba gibi koruyan Labrador cinsli can dostumuzdu. Beraber çok güzel anılarımız oldu. Üç defa Türkiye’ye geldi. Bu denizde yüzdü, bu sahilde gezdiydi.
Zaman öğle vaktini geçmiş görünürken aldığım kuru mamaları ,pembe renkli bez torbaya koyup ,içi tüylü siyah çizmelerimi giyinip kendimi sokağa attım. Biraz yürüdükten sonra ikinci sokağın başında siyah tüylü,yaşlı bakışları olan ,zayıf , çelimsiz dört ayaklı dostumun biri yere uzanmış yatıyordu. Üşümüş elimle torbadan çıkardığım mamaları önüne koydum. Gördüğüm kadarıyla mamanın yüzüne hiç bakmadı. Karnı aç değil mi acaba? diye düşündüm. Yandaki dükkandan başı örtülü bir kadın beni seyrediyordu. Elindeki uzun değnekli süpürgesiyle dükkanın önünü süpürüyordu. Allı yeşilli rengarenk giyinmiş bir yörük kadınıydı. Yörük kadınlarının çok çalışkan ve hamarat olduklarını duyuyordum. Kalın mantomun içinde olduğumdan ,hayvanın üşüdüğünü ,melül melül çaresiz baktığını geç farkına vardım. Köpeğin hüzünlü bakışında mamadan önce ,sahip aradığıkitap gibi okunuyordu. İnsanlığımdan utanarak “tok açın halinden ne anlar” sözünü hatırladım. Hayvanın sefil yalvaran bakışları içime hokka gibi oturmuştu. Kalbimin duvarları çatır çatır kırılıyordu. Bu sahilin hayvanlarıda onurlu ve gururluydu. Boğazıma bir düğüm oturmuş yutkunmakta zorlanırken buruk bir şekilde ,kabahatli bir çocuk gibi oradan ayrıldım. Evrende her canlının kendine has zor yaşam savaşı verdiğini görüyordum. Düşünçeler saçlarımın dibinde uçuşurken cebimdeki anahtarı çıkarıp evin kapısını açıp içeri girdim.
14-12-2021
Atakent
Mersin