- 307 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
TÜRKÇENİN LOKMAN ŞAİRİ
Ülkü Tamer bir şiirinde onun için şöyle diyordu:
’’Atlas Okyanusu’nda Fırat’ın salı’dır Cemal Süreya...Zap Suyunda Alp çiçeğidir, boydan boya göçebe.’’
Kendi içinde de bir göçebeydi Cemal Süreya...Pülümür-Erzincan-Bilecik-Ankara-Kars...On yıl maliye müfettişliği yaptı.İki yılda Darphane Müdürlüğü. ’’Mülkiyeli Şairler Antolojisi’’ hazırlamak ancak onun aklına gelebilirdi. Dünyanın öbür ucuna da gidebilirdi. Dünyanın öbür ucu, göçebeliğin içini Cemal Süreya gibi dolduran biri için, Yalova’da olabilirdi, Kuzguncuk’da,evin öteki odası da...
Göçebelik işte, kendi evinde hissetmediği her yerde yabancı...Davetleri ve kokteylleri bu yüzden hiç sevmedi. Yüzeysel kalan gelip geçici ilişkilere girmedi. Derinlik ve çalkantı arayan bir imge için , Atlas Okyanusu yurt, Zap Suyu korunak olabilir: Yoksa buda mı annesini araması? Ama sevdiği kadınlarda fırtınayı ve sükuneti aynı anda ve birlikte aradığı kesin. Cemal Süreya hep sevdiği kadınları yazdı ve sevdiği bütün kadınlar doğurgan birer tanrıça olarak çizildi,ler:
’’Annem ben küçükken öldü
Beni öp
Sonra doğur beni.’’
Şiirimizdeki, kadını en gerçek yerine oturtarak, her türlü yapaylık duygusundan uzak bir tapınç bilinci geliştiren onun şiirleridir. Şiire geçirilmesi mümkün olmayacak ölçüde gerçek ve yaşayan kadınlardır Cemal Süreya’nın şiir kadınları. Nasılsalar öyledirler, tıpkı adları gibi. Kadınlara bakışı ve yaklaşımında, şiirleriyle gündelik yaşamı arasında en küçük bir boşluk bulunmaz. Yaşamda nasılsa şiirde de öyledir.
Şiirindeki ironi yaşamında da vardı. Yaşar Kemal’e Türk edebiyatının İbrahim Tatlıses’i dedi. Latife Tekin’e Kibariye. Adalet Ağaoğlu, İnci Çayırlı’ydı. Tomris Uyar ise Madonna. Kendisi içinde yakıştırmalar yaptı. Şiirlerinden birinde ’’Lokman Şair’’ dedi kendine; yedi kırlangıcın hayatı kadar ömür biçti hayatına. Altısını ardı ardına yaşamıştı...
’’Ağır ol bay Düz yazı...Sen uçağa binemezsin ’’ dedi ama, şiirden çok düz yazıda yoğunlaştı, çıtayı yükseklere çıkardı. Portreler yazdı. Portre şiirleri de...Türk edebiyatında bir kaç fırça darbesiyle, resim çizer gibi portre yazabilen tek şairdir. Alışılmış portre yazımını yerinden etmekle kalmadı, kullandığı her sözcüğü bir de imgeleştirdi. Bir ’’aksesuvar’’ olarak kullandığı şemsiyeye ek anlamlar kattı.
Hiç şemsiyesi olmadı, ama otobüse her zaman ’’biletsiz’’ bindi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.