- 367 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
SEVGİNİN DEĞERİNİ BİLİR MİSİNİZ?
Kuru dalı ağacın
Artık çok yaşlı, beli solgun
Ve yok tomurcuklanmak umudu…”
Cahit Zarifoğlu
“İhtiyarım, hazan yaprağı gibi kuru;
Karım yok, yalnızım,
bir ayağım çukurda;
Belim bükülmüş,
Tanrım, mezarıma doğru,
Nasıl eğilirse suya, susuz bir boğa…”
Victor Hugo
“Yaş da geldi yaşlılığa erdi ya, herkese her şeye bir veda gözüyle bakıyorum artık… Eskiden gördüğüm, duyduğum dokunarak geçtiğim her eşyadan, her insandan, her yerden son bir kez daha görerek, duyarak, dokunarak geçeyim istiyorum.”
Ali Asker Barut
***
Var olan günlük toplum düzeni; çoğu zaman delileri, sakatları olduğu kadar kimi yaşlıları da umutsuz kıldı. Ayakaltında gezinmemeleri, hayatın akışında bir sekteye yol açmamaları gereken, bu nedenle buharlaşan, silikleşen unsurlara dönüştüler. Mal mülk; bir yük, bir ayak bağı, yaşamı umutsuzlaştıran ve yavaşlatan bir tasa unsuru oldu.
***
Erzin Hattuşa Termal günlerinde iken Amanas dağ yolu boyu yürüyüşümüzde arabalarını yol kenarına park ederek baharın güneşini içselleştiren ve temiz havayı soluyan, çay kenarında çaylarını yudumlayan bir aile görüntüsü iki gözüme yansıdı!
Dönüşte yol kenarında bunlarla yüz yüze selamlaşıp kısa söyleşimiz sürdü. Elindeki bastonunu arkadaş eyleyen, kısa boylu, zayıf yapılı 82 yaşında olduğunu belirten ve yıllar önce eşini kaybettiğini de ekleyen, Hacı Memiş Özgen, beraberinde torunu İsmail Özgen ve İsmail’in iki bacısı
Sorular üzerine Hacı Memiş, bastonuna yaslanarak, umut umut parlayan mavi tişörtüne bakarak ve boynunu da bükerek ilginç yanıtlarını sıraladı. Yıllardır bekâr olduğu halde evlenmek istemediğini, evlendiğinde gözü gibi koruduğu ve canı gibi sahip çıktığı malı ve mülkünün eşine kalacağını nedenledi!
Asıl önemli olan: Evlensen sana bakar, ihtiyaçlarını giderir, seni sever. Dediğimde, bilinçsiz olarak elini yüzüne götürerek okşamada bulunup sevgiye olan gereksinimini jest ve mimiklerle görüntülediğini göstermesiydi! Torun İsmail, babam istediği halde dedem evlenmeyi istemedi, demesi üzerine Hacı Memiş’in yüzünde garip renklerin yer aldığı ve seyrekçe aksakalı üzerinde elini gezdirdiği gözlerimize yansıdı! Kendi kendime dedim ki: İşte sevgi böyle bir şey!
O sırada internet ortamında bir yazı görüntülendi. Empatik bulduğumu yazıyı biraz da değiştirerek okurlarımla paylaşmak için ekleme gereği duydum.
Sevginin gücü
Pek çoğu duygularının sevgi mi, yoksa daha farklı, daha heyecanlı kıpırtılar mıdır, bilemediklerini söylerler… Gerçekten de hoşlanma, sevgi, aşk birbirinden çok farklı duygular…
Genellikle gençliğin hoşlanma ile sevgiyi, cinsel çekim ile aşkı birbirine karıştırdığı bir gerçek… Haksız değiller aslında. Çünkü akıl karıştıran duygular bunlar.
Bana sevgiyi tanımlamamı isteyenlere diyorum ki; şairler, yazarlar, filozoflar bile tam anlamıyla açıklayamamışlar. Tam olarak tanımlayamamışlar. Çünkü herkesin sevgi anlayışı çok farklı…
Bana göre sevgi, elbette ki yürek çarpıntısıdır; o inanılmaz heyecandır; sevgiliyi uzaktan gördüğünde bile bacaklarının titremesidir. Coşkudur, mutluluktur. Kendini, onun için dağları devirecek kadar güçlü hissetmektir! Kendini unutmak, kendini silmek, sanki o olmaktır. Onunla bütünleşmektir.
Kimi zaman bu sevgi ilk bakışta çarpar. Kimi yerde yavaş yavaş gelir ve yüreğine yerleşir. Karşındaki bu sevgiyi hak ettiği için gelir. Hak etmediği halde yüreğine hükmedemezsin.
Her ne olursa olsun aşk, sevgi insanı yüceltir. Bulutlarda uçurur. Anten Çehov’un sevilen sözleri var:
“Aslında önemli olan âşık olduğun değil, âşık olabilmendir.” Bir başka filozoftan sevginin tanımı şöyle: “İçimizdeki kapıları sevgi açar. Yaşamdaki temel ders sevgidir. Sevgi sahiplenilemez; o rüzgâr kadar özgürdür ve nereye gitmek isterse oraya gider. Sadece sen ona kapılıp sürüklenirsin. Sevgi sınır tanımaz, engel tanımaz. Bir ruhu sınırlayan ve zincire vuran korkudur; sevgiyse özgürleştirir ve tüm zincirleri kırar.
Sevgi tüm kapıları açar, yaşamları değiştirir ve en katı kalpleri bile yumuşatır. Sevgi yaratıcıdır; yapılandırır, birlik ve uyum içinde güzelliği yaratır. O, her şeyi mümkün kılar. Sevgi öyle bir neşe getirir ki, bastırılamaz. O neşeli bir yaşam şarkısıdır. Kanatlandırır uçurur insanı. Senin yüreğinde sevgi var mı? Başkalarına sevgi duyabiliyor musun? Ne mutlu sana! ” Yeter ki gerçeğe dönüş yaparak sevginin kıymetini bilmek aklın gereğidir..
Sevgi konu olunca Can Yücel’i anmadan geçilir mi? İşte o ünlü şairimizin aşk tanımı: “Aşklar da ayakkabılar gibidir. Bazıları çamur yağmur, toz toprak, kar buz gibi her türlü kötü hava koşullarına dayanıklıdır. Bazıları ise ummadığınız kadar kısa zamanda çabucak yamulur. İlk yağmurlu havada altı açılır veya güzel havalarda bile iki günde bozulup eskiyip gider. Aşkları da ayakkabılar kadar itinayla seçmezseniz, tıpkı ayağınızda olduğu gibi yüreğinizde de nasır oluşabilir. Evet, aşk ayakkabıdır. Aynen ayakkabınıza bakım yapmayıp hor kullandığınız zaman kolayca eskittiğiniz gibi, aşkınıza da dikkatli davranmayıp özen göstermediğiniz zaman kısa sürede eskitirsiniz.”
Hiçbir zaman yüreğiniz sevgisiz kalmasın.
Sevgi, insanı insan yapan tek duygudur. Yeter ki değeri bilinsin!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.