- 479 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
BULUTLAR KOYU GRİYDİ
Bulutlar koyu griydi, şimşekler ardarda çakıyor, her çakışında kulaklarımı parmağımla tıkıyor, pencerelerden uzaklaşıyor, tavuk gibi yere tünüyordum.Bu durum çocukluğumdan beri devam ediyordu.Evde olduğum zaman önemi yoktu. İşte, sokakta yakalandığım zaman çok zor durumda kalıyordum.Yakınlarım, arkadaşlarım bile bu duruma anlam veremiyorlardı. Korkularımın yersiz olduğunu söyleyenler, kahkahayla gülenler, "Koskocaman kadınsın, ne ödleksin" diyerek dalga geçenler de vardı.Hatta bir seferinde, bir arabanın tekeri patlamıştı ve ben çığlık çığlığa kalmıştım.Arabadaki herkes tuhaf tuhaf bana bakmışlardı.Herkes için güzel bir seyirlik olan, rengarenk havai şimşeklerin benim için ne kadar kabuslu dakikalar yaşattığını bir tek ben bilirim.
Gürültülü sese karşı, korkularımın ve çığlığımın bir türlü önüne geçemiyordum.
Bugün de öyle sıkıntılı bir gündü. Hafta sonuydu, alış veriş için çarşıya gitmem gerekiyordu.Şimşek sesleri kesilmişti.Rahat bir nefes almıştım.Bir müddet sonra yağmur da dinmişti.Hemen bir kazak bir pantolon ve bir mont giyinerek evden çıktım. Vakit epey geçmişti, akşama doğru ancak eve dönebilirdim.Neyse o kadar önemli değildi, kendi arabamla gidip gelecektim.Evimiz biraz merkeze uzak mesafedeydi. Yolu yarılamıştım.Sık sık kırmızı ışığa yakalanmıştım. Birinde kaldırımda duran yedi sekiz yaşında, kumral, biraz kavrukca bir kız çocuğu hızlıca arabama yaklaşarak, anlamadığım bir şiveyle mendil uzattıyordu ki tam o sırada şimşek cakmaya başladı.Küçük kız, cığlık çığlığa elindeki mendilleri atıp, tıpkı benim gibi kulaklarını parmaklarıyla tıkıyarak hızla kaldırıma doğru ve ordan da caddeden aşağıya koşmaya başladı.Ben ilk defa korkmamıştım ya da çocuğa neler olduğunu anlamaya çalışırken, kendimi unutmuştum.Yardım etmek için, yeşil ışığın yanması gerekiyordu.Işık yanınca müsait bir yerde arabamı durdurup, çocuğun koştuğu caddeye doğru bakındım ancak çocuk kaybolmuştu.Belki de benim gibi bir zulaya saklanmıştı.
Yağmur yeniden başlayacaktı, hemen en yakın kavşakta dönüş yaparak eve dönüş yapmaya karar verdim.Zira şimsek çakmaya devam ediyordu ve ben bu durumda bir yere gidemezdim.Arabamı sitenin park yerine park edip, hızlıca eve doğru koşmaya başladım.Eve geldiğimde hâlâ şimşekler çakıyordu ve ben bir kenara tavuk gibi tünmüştüm.Aklım fıkrim o küçük kız çocuğundaydı.İkimizin de korkusu aynıydı ve sebebi belliydi.(Gürültü)
Uzun bir müddet oturduğum koltuktan kalkmayarak, küçük kız çocuğunu ve kendimi düşündüm ve kendime sorular sordum. Sorularımın cevabı bende değildi.Tanımlanması çok zor olan bir duygu ve verdiği tepkiydi.Bir ara korkuyla ilgili bir kitap almıştım.Aceleyle o kitabı bulup okumaya başladım.Her korkunun altında bir yaşanmışlık var yazan yerin altını çizerek kitabı kapatıp, uzun uzun düşündüm...Yaşadığım hiç bir korku yoktu.Bugün o kız çocuğuna çok üzülmüştüm ve benim için değil de onun neden korktuğunu anlamak için bir psikoloğa gitmeye karar verdim.Zira korkusu, çığlığı benimkine o kadar çok benziyordu ki!
Derhal ertesi güne bir randevu aldım.
Haftanın ilk günüydü. Sırada hasta beklemdiği için sekreteri "Buyrun hanimefendi doktor hanım sizi bekliyor" dedi.
Kapıyı çalarak içeriye girdim.
Doktor"hoş geldiniz Handan Hanım, buyurun oturun sizinle uzun uzun sohbet edelim"dedi.
Yaklaşık bir saat o sordu ben cevapladım ve küçük kız çocuğundan bahsettim.
"Handan Hanım her korkunun altında yatan bir neden veya nedenler vardır.O kız çocuğunun korkusunun nedeni büyük olaslıkla top tüfek, uçak sesleri... Yavrucak demek ki bunlara maruz kalmış.Ancak sizin korkunuzun nedenini tespit edemedim.Şimşek veya herhangi bir gürültülü sese sizin anlattığınız kadar tepki verilmez.Sizi takip edelim.Bu arada siz de kendinizi takip edin.Tepki verdiğiniz olayları bir bir yazıp getirin" dedi.Teşekkür ederek oradan ayrıldım.Biraz yürüyüp eve öyle gideyim dedim. Yürürken çocuğu ve doktor hanımın dediklerini düşünüyordum.Top, tüfek,uçak seslerine maruz kalmış olabilir demesine o kadar üzülmüştüm ki gözyaşlarımın yanaklarımı ıslattığının farkına varıp, derin bir of çekerek, yaşadığımız çağın, çıkar ilişkileri nedeniyle ışıksızlığından , mutsuzluğundan en çok da çocukların etkilendiğini düşünüp lanet okuyarak evimin sokağına yöneldim.
Aradan iki ay geçmişti doktor hanımın dediği hiç bir şeyi yapmamıştım.Gitmeye de gerek duymadım.
O aralar izine ayrılarak memleketim olan Malatya’ ya gitmeye, ordan da köyüme gitmeye karar verdim.
Köyde doğup, ilkokulu orada bitirmiştim. O sene içinde ailem şehre taşınmıştı.Yıllar sonra annem köye geri dönmüş, bir müddet sonra vefat etmişti.Abim hâlâ o köyde yaşıyordu.Köyümüz düzlük alanda, kayısı ağaçlarının çiçek açtığı zaman adeta bir gelin gibi donanırdı.Genelde her bahar gider, birkaç gün kalır, gönlümün gözlerimin hasretini giderirdim.
O gün yengem geleceğimi öğrenince, hamur yoğurmuş, ıspanaklı iç hazırlayıp, sacın uzerinde sıcak sıcak yemem için, ocağı yakıp katmer yapayım demiş.
Köye geldiğimde sabah saat sekize geliyordu.Kardeşimle, yengemle hasret giderdikten sonra biraz dinlenmek istemiştim.
Yengemin sesi geliyordu."Haydi millet kalkın öğlen oldu.Biraz da ezan okunacak" Görünürde kahvaltı filan yoktu, yengem abimle bana bahçeye gelmemizi söylemişti.Elimi, yüzümü yıkayıp bahçeye giderken yufka ekmeğin kokusu mis gibi geliyordu.Çay ve katmer hazırdı.Yengeme "Ellerine sağlık, çok zahmet etmişsin" dedikten sonra iştahla yemeye başladım.Çay bardağı elimdeydi, tam da içtiğim sırada kulağıma gelen korkunç bir gürültüyle, cığlık atarak, kulaklarımı tıkadığımı hatırlıyorum.Yengem espiriyle karışık" sakin ol uçak geçiyor dedi."Ney" diyerek bağırdım ve yengemin boyuna sarıldım."Ben, yıllar yılı her gürültülü sesten korkuyordum. Bu hiç aklıma gelmiyordu yenge!
Demek ki küçükken uçak seslerine maruz kalmışım.Yıllar yılı çektiğim ızdırabın sebebi buymuş " dedim.Evet, bizim köyümüz Erhaç Havaalanına çok yakın.Hatta tarlamız tam da yanındaydı.Annem ve babamla giderdik.Çok yakın mesafede Amerikan savaş uçakları uçardı. Ben bunu nasıl unuturum diye kendi kendime sitemde bulundum.Üstelik her sene memlekete giderim.Bu sesleri duymamak mümkün değil. Belki de eskisi gibi gürültülü uçmuyorlardır.Sanırım Amerikalılar İncirlik gibi bu havaalanını aktif kullanmıyorlar. Bugün maruz kaldığım ses bir istisnadır.Yoksa duymamanın mümkünatı yoktur. Doktorun küçük kız çocuğunun korkusu top, tüfek, uçak sesleri olabilir demeseydi ben hâlâ farkedemeyecektim.Yine kendime sorular sormaya başladım.Ancak bu sefer cevabı bendeydi.
Acaba o çocuk unutur mu olup bitenleri ?
Ben kurtulur muyum korkularımdan?
Tabii ki kurtulamayacağım
küçük kız da kurtulamayacak.
Ne yazık ki çıkar kavgaları hiç bitmeyecek, ne yazık ki dünya her vakit çok çok gürültülü olacak.
Handan Uçak Tunca
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.