- 301 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
İKİ KÖYLÜ KIZIN MUHABBETİ:
“Ben de her mekana gidip yemek yemek isterim, sürekli her şeyin en ucuzunu almak, pazarlık etmekle uğraşmak…sıkıntı. İçim azimle doldu, zengin kız anlatıyor, havuza girmiş filan, karides, ıstakoz yiyor, ahtapot filan, hiç bilmediğim yemek adları sayıyor. Oysa kuru bir sosis kokusu duysam içim gider. Kız öyle anlatıyor ki…, içim gitti. Ezik damarım patladı. Kariyerim müthiş olmalı. O an hemen jet hızıyla okudum, öğretmen çıktım, mecburi hizmet çıktı, ücra bir ilçeye gittim, orada biri bana aşık oldu, yanıt vermedim, yani aşkına kibarca hayır dedim, karanlıkta evime gideken kafama sıktı ve öldüm.”
“Dur bir dakika. Hayalin içine o manyak neden girdi?”
“O an girdi ne bileyim. Doktor olmak zor. Puanı yüksek. Azmedersem kazanırım canım. Gözü karayımdır, ahırda kemre kokusu çektiğim aklıma gelince dağı taşı sıksam suyunu çıkarırım. Tamam, tuğla gibi kitapları devirdim hatmettim, doktor oldum, üç yıl zorunlu hizmet var, her halde o da üç yıldır, giderim dağa taşa sevinerek, sonra belediye bir çukuru kapatmaz, düşer ölürüm ya da bir hastam gelir beni baltayla öldürür.
“Hikaye yine karanlığa saptı, neden?” dedi Emine
Bu ülkede parlak ve yürekli insanlar hep bir karanlık zihniyete toslayıp heba olur ya, bu yüzde hikaye böyle bitti…
(“SARI SAÇLI KIZ” ADLI ROMANIMDAN)