- 656 Okunma
- 3 Yorum
- 5 Beğeni
FİLE
Orta okul yıllarında iş ve teknik bilgisi adında bir dersimiz vardı öğrencilerin el becerilerini artırmak belkide bilmedikleri yeteneklerini ortaya çıkartmak amaçlı bir ders diye düşünmüştüm hep ama benim için eğlenceli ve oldukça dinlendiriciydi. Bir seferinde bize file örmeyi öğretmişlerdi. Bunu hiç unutmam öyle çok sevmiştim ki file örmeyi evde boş zamanlarımda en önemli uğraşım olmuştu mekiği elime aldığımda zaman su gibi akıp gidiyordu. Ben ise kendimi öylesine kaptırmıştım gözüm başka bir şey görmüyor renk renk fileler örüyordum. Hepsi bana birer sanat eseri gibi geliyordu. Bir zaman sonra başka uğraşlarla karşılaşınca yavaş yavaş o da silinip gitmişti gitmesine ama nerde file görsem aklıma o günler gelir bütün anılarım tazelenir. Ancak bu kez öyle olmadı.
Kırklı yaşlarda sarışın kirli saçları yüzüne doğru dökülmüş karışık sakallarının gizlediği yüzünde cam gibi masmavi bir çift gözün yüzüme dikildiğini neden sonra fark ettim. Gırtlağımı yırtan çatal bir sesle merhaba dedim. Dostça yaklaştığımı belirtmek istercesine. Ne güzel bir iş bulmuşsun kendine dedim. Bunu örebilmek ustalık ister halen isteyenler var mı dedim. Nerde be ağabey dedi günde bir tane satsam bana yetiyor karnimi doyuruyorum birde sigara alıyorum bana yetiyor dedi. Ne güzel dedim. Bir tane ister misin dedi. Gözleri merakla dudaklarımdan dökülecek sözlere kilitlenmişti. Belli ki bugün henüz satış yapamamıştı. Yok dedim şimdi değil. Az ilerde seyyar arabada köfteci vardı ona yöneldim. İki tane yarım köfte ekmek yaptırdım tekrar yanına döndüm. Tamda düşündüğüm gibi kabul etmek istemedi. Belliki bilmediğim hangi acı bir olay onu bu yola düşürmüşse kimseden hiçbir beklentisi yoktu. Bir şeyler kazandığı gün tok yoksa aç geçiriyordu gününü. Uzaktan gören zaten yanına uğramaz evsiz sokakta yasayan bir adam kim bilir ne kötülükler yapar diye düşünür. Öyle bir adam ona ikram ettiğim basit ve ucuz yemeği bile karşılıksız kabul etmek istemiyor. Allah’ım sen ona dayanma gücü ver diye geçirdim içimden. Bak dedim sen bunu yersen bende senden file alacağım tamammı. O zaman olur dedi ezile büzüle. İştahla yedi yemeğini arada bir de beni süzmeyi ihmal etmeden. Bir sigara uzattım bu sefer karşı koymadı. Hikayesini öğrenmek için inanılmaz derece meraklanıyordum ama ürkütmek yada yanlış anlaşılmak istemiyordum. Önce kendimi tanıttım Ben Abdurrahman bende Hakan dedi. Ne güzel bir isim dedim hakan bu ismi koyanlar senden iyi bir gelecek beklemiş olmalılar. Acı acı gülümsedi doğru dedi ismi koyanlar öyle düşünmüş. Acını depreştirdim dedim kusuruma bakma. Yok ağabey dedi. Onları kaybettiğimde daha çok küçüktüm. Konuştukça aslında kültürlü sosyal deneyimleri yüksek biri olduğu ortaya çıkmaya başlıyordu. Akrabalar mı büyüttü sizi diye sordum sayılır dedi. O yıllarda abim askerden gelmiş ve evlenmişti bende ortaokulu yeni bitirmiştim. Hikâyeni bana anlatır mısın merak ettim böyle bir insan neden sokakta yaşar. Nedir seni buralara sürükleyen. Anlatayım abide vaktin var mı dedi, var dedim. File alacak mısın dedi. Alacam tabi dedim. Hem unutmadan alışverişi bitirelim. İkisini ver bana dedim ne kadar ağabey tanesi on beş ama sana ikisi yirmi
Olmaz öyle şey dedim hakkin neyse onu alacaksın kısa bir pazarlıktan sonra ikisini yirmi beşe aldım parasını verdim. Parayı alır almaz yerinden kalktı bekle ağabey geleceğim dedi. Beş dakika sonra elinde iki çayla geldi kendisine bir pakette sigara almış abi yak dedi bu da benden. Bir anda bütün vücudumda karıncaların amansızca dolaştığını hissettim gözlerim yanmaya ve dolmaya başlamıştı. Belli etmemek için ne gerek vardı buna diye söylendim. Daha ne olsun ağabey dedi adam yerine koydun merhaba dedin. Bana günde kaç kişi selam veriyor biliyor musun? Merakla yüzüne baktım! Hiç ağabey hiç dedi. Anlatacağım sana dedi bende biraz rahatlarım.
Sigarasından üst üste derin nefesler çekti öyle derinlerden üfürdü ki sanki volkan püskürmesi gibi belli ki çok cani yanmıştı.
Annem babam ben okuldayken yangında boğularak öldüler. Beni abimler yanına aldı.
Babam mobilyacılık yapıyordu. İki tane imalathanemiz vardı. Abim yalnız olmuyor iki dükkân birden yetişemiyorum diyerek okulu bırakıp kendisine yardım etmemi istedi. Baba mesleğine işimize iki kardeş sahip çıkacaktık. İşlerimiz oldukça iyiydi. Birkaç yıl içinde imalathanelere ilave iki tanede satış mağazası açtık. Mahallemizden çok sevdiğim orta okul dan bir kız arkadaşım vardı işten arta kalan zamanlarımı hep onunla geçiriyordum geleceğe dair planları birlikte kuruyorduk. Çok güzeldi be ağabey dedi derin bir iç geçirip. Sevgili sevene güzeldir dedim ne mutlu sana. Ağabey öyle deme oda beni çok severdi. Abime söyleyip istetecektim vermezlerse birlikte kaçacaktık. Askerliğim yaklaşmıştı konuyu abime açtım. Sen önce hayırlısıyla askere git gel isteriz dedi. Biraz üsteleyecek oldum ama
İsteriz deyince rahatladım. Hiç itiraz etmemişti kızın ailesini sevmemesine rağmen bende peki dedim. Askerden dönmeme kısa bir süre kala kızdan bir mektup aldım zorla bir başkasına nişanlamışlar kan beynime sıçradı dedim firar edeyim bölük telefonundan şirketi ağabeyimi aradım. Durumu anlattım. Merak etme sen aslanım hele bir gel gereğini yaparız dedi bir sürü de nasihat ikna oldum tabii ki günüm doldu eve döndüm. Ve gerçeği öğrendim. Abim bir şekilde kızın babasıyla görüşmüş durumu anlatmış ve kızın başını ben dönmeden bağlamışlar nikahı yapmışlar düğün kalmış. Geçtim onun karşısına söz verdiği halde neden böyle yaptığını sordum. Kızla on yıldan fazla zamandır görüştüğümü onu her şeyden çok sevdiğimi onunda beni sevdiğini, eğer hayatımda sevdiğim olmayacaksa yaşamanında bir anlamı olmadığını bütün detaylarıyla anlattım. Verdiği cevapsa daha can acıtıcıydı. Ben yasadığım sürece bu aileye giremez dedi. Son sözün bu mu dedim. Başka ne bekliyordun diye cevap verdi. Onun olmadığı bir yerde bende olmam dedim. Para mal mülk hepsi senin olsun. Dedikten sonra kapıyı çarpıp çıktım. Kilitlenmiştim. Bir sabah kendimi gazi Antep garında buldum. Buraya ne zaman geldim kaç gündür buradayım bilmiyordum. Yıllarca sürecek o uzun yolculuk başlamıştı. Birçok şehri gezdikten sonra tekrar İzmir döndüm…yaş ilerledi yük taşırken ağır bir sandığın altında kaldım belim incinmiş o yüzden yük taşıyamıyorum artık. File örmeyi mersinde bir balıkçıdan öğrenmiştim. İzmir’e neden geri döndün. Artık yaşlandık burda ölmek istiyorum annemin babamın yanına olmasa bile aynı şehirde olmak istiyorum. Her hafta mezarlarına gider temizlerim. Onlarla dertleşirim. Onlara ağlarım. Bak kimse beni ağlarken görmedi ağabey …. Uzun bir suskunluktan sonra sigarasından derin bir nefes daha çekti. Ağabeyin dedim burada olduğunu biliyor mu? Tabii ki biliyor çok yalvardı gel eve gidelim diye ama ben duymadım öyle biri yok hiç yasamadı. Duraladı bir süre neden sonra ağabey yaşasaydı kardeşine böyle bir şey yapmazdı değil mi dedi ve o soran gözlerle gözlerime baktı. Yapmazdı dedim titreyen bir sesle böyle bir kardeşe bunu yapamazdı. Belli ki hakanda ağabeyini seviyordu ama yaptığını bir türlü içine sindiremiyordu. Nasıl bir sevda dedim kendimce insanı mecnun eder. Hangimiz buna cesaret edebiliriz. Söz söylemek kolay sevgimiz için dünyaları yakarız lafla. Hangimiz hakan kadar cesur ve kararlıyız, hangimizin sadakati hakandan daha büyük.
Seni seviyorum demek ne kadar kolay ama yaşamak bir o kadar zor, kendi yarattığımız kavramların içini ne çabuk ve kolayca boşaltabiliyoruz. Düşünüyorum da seven bir kalbe saygı duymayan ne kadar saygın merhametli ve dürüst olabilir…
Kendisinden başka neyi kimi sevebilir.
Bence bu dünyada gereksiz kocaman bir yalandan başka bir şey değildir. Ederi ise basit bir file kadar bile değildir.
Abdurrahman Güleç
YORUMLAR
Ne doğru tesbitler Abdurrahman bey ,kaç kişi acaba böyle sevdasının arkasında durur herşeye sırtını döner
Kayıp hayatlar kayıp sevdalar acımasız düzen içirisinde çaresiz hakanlar ellerinden tutulası ,ama kulaklar sağır gözler kör olmuş kendilerinden başkasına , yozlaşmış insanlığın
Kutluyorum kaleminizi ne güzel anlatmışsınız
Saygılar selamlar
Abdurrahman GÜLEÇ
ben hep sorarım kendime, onlardan daha mı temizim acaba diye...
Harika bir yazı,hüzünlü bir hikaye :(
Ancak anlatımdaki ustalık dikkatimi çekti.
Sanki orda sizinle birlikte çay sigara içtim ve Hakan'ın hikayesini kendinden dinledim.
Sizin ciddi yazı denemeleriniz olmalı.
Gerçek bir hikayemi bilmiyorum ama son derece etkileyici anlatmışsınız...
Tebriklerim ve saygılarımla...