- 512 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
BORDO GÜL
Mezar taşında ölüm tarihi yazmayanlardan ...Geçirdiği bir kemik hastalığı ruhunda derin yaralar açıp sağ bacağında karar kılmış. ’’ güzel bir topallığı çirkin sağlamlıklar’’ a yeğ tutturan ve ’’hiç çocuk olmamış’’ bir çocuk. Bu nedenle de şiirlere sığınan bir yalnız, bir umut sever. Bir eşcinsel ve yine bu yüzden de yalnız bir umut sever. Adını Arkadaş’a çevirip Zekai’yiz ! de sıkıştırarak dönemin bu önemli kavramına yaşanırlık kazandıran bir şair ve yaşadığı ’’tereddütler’’ nedeniyle bir dönem dışlanmış bir devrimci.
Arkadaş Z. Özger’in duraksadığını şiirlerden korktuğunu mektuplardan, ama bir korkak olmadığını yaşamının tümünden öğreniyoruz çünkü. Her şey bir yana, salt 1971’de’’SBF baskını’’nda yediği dayak ve bu baskın sırasında başına aldığı darbelerden ileri geldiği kabul edilen, aradan yıllar geçtikten sonra 5 Mayıs 1973’te Ankara’da bir sokakta ölü bulunması bunu anlamaya yeter de artar. Ama asıl sorun bu değil. Asıl sorun, ipuçlarını yazabildiği şiirlerde bırakmış bir şairin ’’itibar’’ ve hakkının bi türlü teslim edilememesinde gösterilen anlamlı gayretkeşlıktedir.
İlginçtir ve acıdır, ölümünden sonra bütün şiirleri bir araya getirilerek yayımlanan kitabı ’’Sevdadır’’ da yer alan ve kendisi ve şiiri hakkında taa yıllar önce yazılmış yazılar önemli ölçüde bu yanlı, yanlış haksız yaklaşımların izini taşıyor. Daha da acı tarafı, Özger’in şiirini ’’bireyci’’ şiir kategorisine sokanlar, bugün ’bireyci’ şiirin en ’’süzülmüş’’ örneklerini yazıyorlar...
Evet, eşcinsel ve bunu daha 1967’de ’’Soyut’’ dergisinde yayımlanan ilk şiirinin başlığından-’’Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası’’ndan anlıyoruz. Kitaptan devam edersek, izleyen şiirlerde ve ’’Hüzün Mevsimi’ nde de alttan alta süre giden bu temayı Cavit Kürnek’in özetleyerek aktardığı mektuplardan da doğrulayabiliyoruz. Mektuplar bu yılda yazdığı ’’Büyütürken Bir Gülü’’, ’’Hüzün Mevsimi’’, ’’Karınca Fil’’, ’’İğdiş Beden’’ şiirlerinde altyapısıdır aynı zamanda. Bireysel tragedyasını içeren bu bu tema sonraki şiirlerinde toplumcu dünya görüşüyle yazdığı ’’Tamirat’’ ta, ’’gördüm ki bir cuma gecesi ertesi’’ der, babamın eskimiş bürokrat ayakkabılarının tamiratına/ nefretle vurduğu örsü ve çekici/ öfkesini köseleden ayırdığı bıçak/açılmış bir gül gibi duruyor önümde.’’
Sonra ardı ardına ’’Pencere’’ , Yusuf Aslan için yazdığı ’’Orman’’ ’’Müfreze’, ile eş temalı ’’Aygın’’, Deniz Gezmiş’e yazdığı ’’Sözcük’’ adlı şiirler gelecektir. ’’Kan reçetesi’’,’’Ferfat’’, ’’Günler Perişan ve ’’Sevdadır’’ adlı şiirler Arkadaş’ın , ölümünden sonra diğerlerinden daha bir öne çıkacak şiirleridir ve başlı başına toplumcu öz taşıdıkları için öne çıkarılmışlardır. Arkadaş Z. Özger, bütün şiirleriyle birlikte ele alındığında yaygın yanlış yaklaşımların tersine. ’bireyci’’ değil toplumcu bir şairdir, parçalanamaz. O, toplumcu şiirimizin bordo gülüdür.
Edebiyatımızda sol için, sol adına ve sola rağmen tutum takınan, Arkadaş’ın şiirini ’’bireyci şiir’’ diye adlandırdıkları bir kategorinin içine hapsedenlerin bugün ’’bireyci’’ şiirin hemde eşi benzeri görülmemesini yazıyor olmaları ise, işin bir diğer ilginç ve acı olan tarafıdır.
Şiirimizin Bordo Gülü Arkadaş’ın şiirleri ’’arkadaşları’’nın yanlı değerlendirmesinin dışında toplumcu- bireyci gibi toptancı yargıların dışında incelenerek değerlendirmeye muhtaçtır.
şairi ’’ Pencere’ adlı şiiriyle selamlıyorum:
pencereyi kapama
gök dolabilir içeri
sen neyi görebilirsin
ıslak bir bulutun ağışını mı
pencereyi kapama
kuş dolabilir içeri
sen neyi taşıyabilirsin
kırık bir dalın yükünü mü
Pencereyi aç
soluğun çıksın dışarı
sen büyütmedin mi ciğerinde onu
Kokusu hayatı yıkasın diye
Pencereyi aç
sesin sarsın dünyayı
duyulur elbet ta ötelerden
Yürek kendini tanır
YORUMLAR
kaç gündür aklımda şu cümle var: Anne, ölünce Allah’a soracağım, beni neden böyle yarattın?
bu cümleyi kuran, henüz lise çağında, çaresizliğin dibine vurmuş bir çocuk.
yazının konusu bu değilse de, yakın zamanda arkadaşımdan dinlediğim hikayede beni en çok sarsan bu cümle oldu.
keşke inkar etmek, görmezden gelmek ya da daha kötüsü hor görmek yerine, anlayış göstermeyi başarabilsek…