- 502 Okunma
- 5 Yorum
- 5 Beğeni
YİRMİ BEŞİNCİ SAAT...
Düşlere mahal veren ritmi düzensiz kalbin teklediği o dik yokuşun başında saklıyorum da yüzümü ve hüznümü.
Metanet yüklü olsam ne ki dirayetimin sınandığı o iklim senin bu hüzün benim, sekiyorum bir bir düş kaldırımlarında ve içine düşülesi son aşkın firarisiyim elbet en olağan eylem sevmek aslında duygunun infilakı ve eyleme dönüşen sessizliğimi bozup da şiirlere sığındığım bir o kadar yere göğe sığamadığım…
Sıra dışı bir özlemin dilemması.
İçimden nice obruk.
Obur yüreğim obez duygularım bedeniminse önemi yok artık ölüme yakın durduğum şu kısacık zaman aralığında bazen tüten bir soba gibi bazense solan göğün neferi devasa kanatları ile pencereme konan martının şaşkınlığına eşlik ediyorum.
Bir uyruğum yok.
Bir buyruğum da.
Buyur ettiğimse ilham perim adı üstünde bir var bir yok.
Meali olmamalı derken duyguların meramım illa ki sevmek ve yazmak.
Atıl bir düş’ üm ben.
Nadasa alınmış ömrün kırık sayacı ve hala lisedeki o kırmızı saçlı kızım şimdilerde yüreğim yangın yeri kırmızının da dik alası yeşeren göğün kızıl şafağında saklı bir türküyüm ben…
Tünediğim her dal kırık.
Turladığım gök kubbe buruk.
Tunç kafiyeler esir alan bense bir n/esirim aşka hükmeden.
Rotası kayıp bir mısra ve mecali kalmamış bir şair.
Tutsaklığımsa hayata oysaki gözüm yok dünyanın malında mülkünde.
Uyduruk bir sevinç ansızın peyda olan ve göz pınarlarımdan taşan bazense dalkavuk bir kuş şakıyan pencereyi istila etmiş bir kuş sürüsü tünediğim kadar sandalyene kuşlara öykünüyorum.
İnce sesli bir acı.
İnce ayar yapıyorum ve maviye düşen ekranı bilinmezin.
Ötenazi yaptığım mazi ise hortluyor yeniden yaşarken benzer acıları ve yitimler.
Mecazi bir firar olsa olsa.
Muadil olduğumsa yaşayan ölüler dörtlüsü.
Meali bilinmedik bir ayraç tükendiğim ve tükettiğim iç sesim her alt yazı geçtiğimde dünü alıntı yarını çalıntı addettiğim ve haydan gelen her duygu huya giderken bir o kadar huzursuz ve huysuz sersem çocuğun kulağımı çınlatması ile yeniden başlıyorum ben de şarkı söylemeye ve eşlik eden karşı kilisenin çanları ansızın duyduğum ezan sesi ve huzurun da ta kendisi ve kısıyorum iç sesimi transa geçtiğim sessizlik bir ömür sürsün istiyorum yeter ki…
Yetemediğimse cihan yetindiğim her gün bir önceki günün de öğretisi iken yanına çentik attığım anılar.
Latife yapmıyorum.
Lütfeden evren sadece lütfetmekle kalmıyor ve yeni bir şans daha tahsis ediyor içimdeki yetime yetemediğim kadar yatıya kalan her düş ayrıca çekiştiriyor beni yakamdan oysaki ben üçüncü yakasıyım da şehrin ve titrinde mevsimin sadece rüzgâra öykünüyorum savursun diye beni başka bir zaman ve mekâna ve acıyla örtüşen düş gücüme ihanet edip gerçekleri tutanaklara geçiriyorum ve işte yeniden yazıyorum hikâyemi her atıl günde saklı iken yirmi beşinci saat ve ben yeniden telaffuz ediyorum ismimi öldürdüğüm nefsimin yanında ne ki içime attıklarım…
Gökdelenler deliyor gök kubbeyi.
Delişmen rüzgâr uçuşturuyor saçlarımı ve delici gözleri iblisin yan bahçede seken bir acıyı eliyle okşuyor yalnızlık ve tanrısal bir içgüdü ile ölüp yeniden yeşeriyor göğün çiçekleri.
Yeryüzüne uzağım.
Kendime yakın.
Acılara yatkın.
Hüzünler ise ruh ikizim tıpkı yedi tepeli şehrin de sekizinci hüzün harikasıyım da dünyanın ferinde sönen ışığım ve mum gibi eridiğim belki de mimlendiğim bir günün ön sözü.
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
sözcüklerden cennet inşa ettik bizler
maviye düşen ekranı bilinmezin.
Ötenazi yaptığım mazi ise hortluyor
acıyla örtüşen düş gücüme ihanet edip gerçekleri tutanaklara geçiriyorum
Delişmen rüzgâr uçuşturuyor saçlarımı ve delici gözleri iblisin yan bahçede seken bir acıyı eliyle okşuyor yalnızlık ve tanrısal bir içgüdü ile ölüp yeniden yeşeriyor göğün çiçekleri.
Harikaydı,,Günaydın dost kalemim
Gülüm Çamlısoy
eksik olma.
tek yorum geldi o da senden
sağlık olsun
varlıklarınız yeter ve aranızda olmak.
sonsuz selamımla