- 486 Okunma
- 1 Yorum
- 7 Beğeni
KAYNAKÇAM AŞK, UMUT VE HÜZÜN...
Bağnaz bir iklimdiniz, bayım belki de bağımsız ve sizi severken esefle söylendiğiniz oysaki ben daha da büyük bir aşka kanat açmıştım elbet en sevdiğim: şah damarımdan yakın olan şahlanan devasa büyüklükteki bir aşk.
Hırpanidir mevsim: az evvel kırptım yıldızları.
İnsanidir içimden geçen ve dışa yansıttığım.
İzzeti ikramda bulunur yüreğim illa ki en çok da iffetimle yaşamanın verdiği o ağırlık ve o gurur ve ben endamlı sessizliğimde dikiş tutturamadığım şu ömrün pervazına konan kuşlar gibi sekiyorum da bir pencereden diğerine ve sadece gagalıyorum bulutları hem de uzaktan biliyorum da tuzağa düştüğümü ve minnet etmeden sevip de geçiyorum insanların hayatlarından…
Hayta olsam ne ki.
Hesapta olmayan ne varsa gelir de bulur beni.
Bense Bağdat’ı dahi bulamadım bir ömür üstelik kime sorduysam bana beni işaret eden.
İçimdeki o izdiham ve köpüren dalgaları ruhumun bense seyyah bir derviş endamıyla üstümde kaftan yüreğimde rugan siyahtan bir kuşak ve sırtımda heybem kuş pazarında yayılıyorum tezgâhın üstüne ve beylik tabiriyle kuluçkaya yatıyorum.
Şafağım da atıyor durmaksızın ve sayıyorum illa ki sayıyorum soldan sağa…
Seyrelen saç tellerimi sayıyorum.
Şafakları sayıyorum.
Sayfaları karışlıyorum ve izafi bir mutluluk bekliyorum Tanrıdan üstelik O biliyor içimden geçeni ben sadece transa geçiyorum ve tarıyorum saçlarını gök kubbenin.
Bir vasfım var ya da yok.
Binlerce vasfım varsa misal…
Bin dereden su getiriyor şafağın kumruları ve gün henüz doğmuşken kuş sesleri eksik olmuyor evimizin penceresinde ve gün yüzlü canım anneme yüzünü yıkar yıkamaz pencereye koşuyor ve eliyle besliyor kuşları.
İçimdeki devasa sarkaç aralıksız çalışıyor ve aralıksız kayıt altına alıyorum duygularımı.
İçimdeki dikiş makinesi ile dikiyorum da dikiyorum sökülen dikişlerimi gerçi yeryüzünde hiçbir işte dikiş tutturamamışken bunca telaş niye ki?
Aslı astarı olsun olmasın sözcüklerin yaslıyorum başımı her birine aslında tavaf ettiğim bir evren saklı içimde dile gelmeyen belki de dilemması ömrün kat çıktığım hayaller ve hidayet öncesi yanıp tutuşuyorum.
Bir ikramsa geceye eşlik eden ilham perim ve tası tarağı toplayıp göçüyorum uzaklara zar zor geçindiğim içimdeki çocuk mızmızlanıyor her seferinde ve elimle kapatıyorum ağzını:
‘’Ses etmek yasak, sevgili kendim.’’
Sonunda bunu söylemeyi başardım ya…
Yaftalar yağıyor kimi zaman ve zamansız gidişler ve dönüşler.
Ruhun sapamadığı yol, yokuş yok ve sıvazlıyorum kendi kendimi: yalnızlıkla baltayı taşa vurup bir d başıma gelen taşlarla artık tasalanmıyorum da sadece ömrün taslağını çiziyorum ve ansızın soluyor feri içimdeki alacalı bulacalı mevsimin.
Kıt kanaat sevenlerden haz etmezken bir de üstünkörü sevdiğini söyleyip sırra kadem basanlar yok mu?
Zencefil kokuyor bazen hazan.
Hüzün yüklüyor cüce sözcükler.
Tarifi yokken ektiğim acının bazense insanların çekemediği hangi vasfımsa artık vakıf olduğum nice açılım hürmet ettiğim insanlık bazense imha etmek istediğim içimdeki yorgun yokuşlar dik yamaçlar ve her sapakta kar yağıyor saçlarıma ve ben asla üşümüyorum ve üşenmeden sevip insanları yazıyor onlarca sayfa bazen yüz verdiğim ilham perim çekip gidiyor ve beni bir düşüncedir ki alan içimden verip veriştiriyorum gidip de gelmeyenlere.
Tek yönlü bir uçuş benimki gecenin vakıf olduğu benimse idrak edemediğim genelde ve ansızın beynime saplanan bir düşünce ile kendime geliyorum ve her irkildiğimde damağımı kaldırıyorum sonra da dağa kaldırıyorum yazmaya durduğum şiirlerimi ve misafirperver sözcükler ihya ediyor yalnızlığımı.
Kâinat orkestrası arka fonda çalan.
Bense kâinatın bestesini yapıyorum.
Hayatın güftesi iken yazdıklarım gürül gürül de ç/ağlıyorum ve içimin parmaklıklarından firar ediyor cümlelerim ve cahil c/esareti ile sevebildiğimden de fazla insan sayısı ile mest oluyorum ve tünediğim boşluğun resmini çiziyorum belki de yaşamaya fırsat bulamadığım ve de bulamayacağım hayatı yaşıyorum kalemi her elime aldığımda.
Gönlün rotası aşikâr.
Hazanın da muhtevası iken kara bulutlar…
Karaladığım yüzlerce sayfa ama yetmiyor beni karalayanlara laf yetiştiremiyorum artık ve sadece iman gücümle sekiyorum günden geceye ve gecede tüten yalnızlığın eşliğinde darmaduman edilmiş varlığımla el yordamı buluyorum yolumu ve doğaçlama yaşar ve severken ve de yazarken bakıyorum ki müptelası olmuşum hayallerin ve umudun ve işte uğurum dediğim iç sesim ansızın can bulan: bazen bir şiirde ağırladığım bazense yarım kalan hikâyelerimi tamamladığım…
Bir yitimse dünde kalan, ne gam.
Bir yalansa yüzüme söylenenler ve bingo.
Ruhumu tetikleyen binlerce duygu ve işte başını bağlıyorum sözcüklerin bazense boğazına yapışıyorum yazılmayan ne varsa aslında benden bir parça ve renkten renge giren doğayla kurduğum göz temasında içimden geçenleri alt yazı olarak sunuyorum solan güne ve gecenin talaşlı yollarında sökün eden yüzlerce cümleyi bir bir söküp de içimden kâğıda yaslıyorum da başımı elbet kaynakçam aşk ve umut ve hüzün iken…
YORUMLAR
Hüzün yüklüyor cüce sözcükler. !!!Bu güzel eserin ismi bile olabilirdi
Misafirperver sözcükler ihya ediyor yalnızlığımı.
tünediğim boşluğun resmini çiziyorum belki de yaşamaya fırsat bulamadığım ve de bulamayacağım hayatı yaşıyorum kalemi her elime aldığımda.
Ruhumu tetikleyen binlerce duygu ve işte başını bağlıyorum sözcüklerin bazense boğazına yapışıyorum
doğayla kurduğum göz temasında içimden geçenleri alt yazı olarak sunuyorum
İlhamın bol olsun ki biz bu güzel yazılarına doyalım,,GÜNÜME gelmeyi hak eden bir eser yine,,
GÜNAYDIN
Gülüm Çamlısoy
Sonsuz selamlarımla
İyi akşamlar dilerim
Gülüm Çamlısoy
Sonsuz selamlarımla
İyi akşamlar dilerim