- 2387 Okunma
- 23 Yorum
- 25 Beğeni
Mezarı Açık Kaldı
Telefondaki ses,
"Alo Laz kızı turşuluk fasulyelerin hazır, ne zaman gelip alırsın"
"29 Ekim’de tatiliz, öğleye doğru gelirim amcacığım"
"Allah’a emanet ol "
"Sen de amcacığım"
29 Ekim sabahı kardeşimi erken saatte işine bıraktığımda hâlâ gözlerimden uyku akıyordu. İçimden, eve geçip biraz daha uyuyayım, nasıl olsa bugün tatil dedim ama yarı yolda gözlerim tamamen açılmıştı. Fikrimi hemen değiştirdim. O zaman sahilde yürüyüşe çıkıp, uygun bir yerde kahvaltı yapacak oradan da 29 Ekim kutlamalarına katılacaktım.
Ve bu kez, kardeşlerim olmadan tek başıma hem gezme amaçlı hem de alışveriş yapmaya Recep Amcaya gidecektim. Hava da güzeldi. Gökyüzünün berraklığı içime tarifsiz mutluluk bırakıyordu. İstanbul’un kalabalık trafiğinden kaçıp, huzur veren yeşilliğin ve sessiz dinginliğin içinde olmak insana yüksek sesle türkü söylemek hissi veriyor bir yandan da hışırdayan yumuşacık yaprakların esen rüzgârın tatlı sesini dinliyordum.
Yol boyunca etrafımda ki sonbaharın renklerine hayranlıkla iç geçirip bakarken, göğsümde tepinen kıpırdamalar büyümeyen küçük bir çocuk olduğumu; gördüğüm en ufak güzelliklere keyif alarak yorulmadığımı hatırlatıyordu bana.
Güzergâh boyunca kurulan tezgâhlar, belediyenin ortak Halk-Köylü Pazarı alanı yapmasıyla bir araya toplanmıştı.
Amcamın olduğu bölüme doğru yürüdüm, tezgâhında değildi. Etrafındaki satıcılara amcamın nerede olduğunu sordum. Cuma namazından sonra Cenaze namazına gittiğini iki gün arayla kayınvalidesi ve kayınpederini Korona’dan kaybettiğini söylediler. Tam geriye dönecekken bir ses duydum.
"Amcan beni beklesin ben geleceğim "
Arkama baktım, yaşlı bir teyzenin bana doğru geldiğini fark ettim. Durup bekledim, tezgâhın yanındaki tabureyi çekip uzattı oturdum. Bu arada gözüm tezgâhtaki kestanelere takılmıştı. Teyze benim bakışımı yakalamıştı.
"Kestane de alır mısın oğlum Kastamonu’dan topladı" heyecan ve çekingenlikle.
Sonra da ekledi.
"Sakın söylemeyin diğer pazarcılara Kastamonu’dan geldiğini. Burada satılan tüm ürünler sadece bu yörenin ürünleri olacak, yoksa satışa izin vermiyorlar"
"Söylemem teyzecim rahat ol, oğlun öğrenci mi? "
" Hayır, oğlumun pandemi sebebiyle iş yeri kapandı, şu an işsiz. İşsizlik maaşıyla geçinmeye çalışıyor, ben de yetiştirdiğim sebzelerimle, onun topladığı kestaneleri satarak geçimine katkıda bulunuyorum. "
"İnşallah iş bulur. "
" Eski patronu ’’birkaç ay bekle, yeni dükkân açınca seni işe geri alacağım’’ demiş, onu bekliyor "
" Çok sevindim, kaç tane çocuğun var teyzem "
" Dört çocuğum var, büyük oğlumun kolunda ufacık bir yara çıktı doktora gitti bir ay içinde kötü hastalıktan öldü. Oğlum ölür ölmez gelinim bir torunum vardı alıp babasının evine gitti."
Hadi gel gülümse Ümmühan!
Yol boyunca hayata dair türküler söylüyordun. Şimdi ise öylece kalakaldın değil mi dedim kendime. Yüzümde renk atıp, kanımın çekildiğini hissedip oturup kaldım taburenin üstünde. Teyzenin bembeyaz yüzündeki o masmavi kan çanağı gözlerine baktım. Dilimden o an güçlükle tek cümle çıktı.
" Eşin yaşıyor mu? "
" Öldü "
Cılız sesi üzüntüyle doluyor ve güçsüzleşiyordu, şimdiye kadar rastlayamadığım bir durumdu bu.
"Ne zaman?"
"On altı yaşındaydım eşime kaçtığımda. İki kız iki oğlan dört çocuğumuz oldu. Birbirimize destek olup, ilk günkü heyecanla sevgimizi koruduk. Biraz kıskançtım eşim çok yakışıklıydı, kıskançlığımla söylenir ara sıra üzerdim onu. On gün boyunca küstük birbirimize. Eşim yanıma gelip ’’hakkını helal et, denize balığa açılıyorum’’ dediğinde, ’’hakkım sana helal-i hibe olsun’’ dedim.
Özlemini, yansıtmak istemiyordu. Yüreğinin sıkıştığını hissettim, sesi titriyordu. Elini sıkı sıkı tuttum, ikimiz arasında acılı hatta ağrılı bir sessizlik oldu, sustuk bir müddet. Sonra ağlamaklı devam etti.
Kocam,
"Güler, bu gece bir rüya gördüm. Denize düşüp ölüyordum"
Eşime döndüm,
" Bende çok kötü rüyalar gördüm Ramazan. Erkek kardeşin salonumuzun ortasında mezar kazıyordu. Ben de niye mezarın üstünü örtmüyorsunuz değip ağlıyordum.
Ayrılık vakti geldiğinde alçak sesle duamı ederek okumaya başladım, sarıldık birbirimize. Son sarılışımız olduğunu bilmeden hem de hasretle.
Kötü haber tez ulaşır köye. Balığa üç arkadaş birlikte çıkmıştılar. Fırtınada tekne alabora olup battı. İki arkadaşının cesetlerine ulaştılar. Eşimin cesedini bulamadık.’’
Teyze yorulmuştu anlattıklarından. Biraz soluklandı en zor yerine geldiğini hissediyordum.
"Mezarı açık kaldı’’ deyip tekrar susup devam etti.
’’Yaşım yirmi sekiz dört çocukla kimsesiz kaldım. Kimsen olmadığında yanında da kimse kalmıyor. Bir tek senin ’’amcacığım’’ dediğin kardeşim Recep yardım etti. Eşim yirmi sekiz yaşında delikanlı kaldı, bense yaslı ve yaşlı"
O an gökyüzünün güzelliği, etrafımızdaki orman, ağaçların üstündeki kırlangıçlar, üzerimizde esen rüzgârlar bu kez türkü değil ağıtlar yakarak ağlıyordu.
Güle oynaya gittiğim yoldan arabamda bir kasa kestane, bir çuval fasulye ve diğer sebzelerle dönerken hiç kımıldamaya hâlim olmaksızın deyim yerindeyse taşlaşmış vaziyette ’’Allah’ım hiç kimsenin mezarını açıkta bırakma’’ deyip dua edip ağlıyordum.
"Mezarı açık kaldı..."
YORUMLAR
Merhaba Ümmühan hanımefendi,
Anadolu insanının bir iç acıtan, yürek burkutan öyküsünü okudum.
Doğa betimlemeleri böylesi hüzne dönüşünce ve de insanlığın üzerine kara bulut gibi çoken corona da karışınca işte böylesi öyküler dökülüyor duyarlı yüreklerden.
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.
Hayatın çok kısa olduğunu fark ettiğin an kuşlara ve gökyüzüne daha sık bakıyorsun,
büyüyorsun ve yetişemiyorsun en çok da hayata…
Çünkü hayat kısa…
Çünkü kuşlar uçuyor…
Cemal Süreya
Çünkü sen güzel insansın duyguları naif olan üzülen düşünen.
Kardeşime sevgilerimle.
Ümmühan Yıldız
Seviyorum seni
Allaha emanet ol.
Çok acı bir olay duygulu bir şekilde dökülmüş gönül dilinden.
Rüyaların şuur altında kalanlardan yansıdığı söylenir. Şahsen inanmıyorum.
Bazen hiç akla gelmeyecek şeyleri ben de rüyamda görürüm. Bu yüzden eskiden beni çok etkileyen rüyalarımı yazıyordum.
Etkili duygularla yazdıklarınızı hüzünle okurken yaşanmış benzeri bir olay aklıma geldi.
Memleketim Trabzon'un Tonya ilçesinde yazlar çok yağmurlu geçer.
Öyle bir yağmur olmuştu ki her yan sele gark olmuştu.
Kalınçam Köyünden birisi Fol deresine düşüp kayboluyor. Olayın ardından hanımı beyini
rüyasında görüyor. Kalkıp heyecanla rüyasını anlatıyor. Beyinin cesedi, Kalınçam Köyünden
yirmi kilometre aşağıda Hoşarlı Köyü mevkiinde büyük taşların arasında o ırmakta yatıyormuş.
Yakınları, kadını da yanlarına alıyor, rüyasında gördüğü yere gidiyorlar. Aynen gördüğü şekilde
adamı buluyorlar.
Çok etkili, hazin bir hayat hikâyesi okudum. Tebrik ediyorum, saygılarımla.
Ümmühan Yıldız
Ben de sizin gibi düşünüyorum, başımdan geçen olayı anlatayım yeri gelmişken.
Kasa sayımı yapıyorum kasamda büyük bir açık var. Anahtarımı kimseye de teslim etmedim. Üstelik de çalınma olasılığı sıfır. Evrakları tekrar tekrar kontrol ediyor, topluyorum. Yok yok kesinlikle bulamıyorum. Ya Rabbi, hayırlara yoralım dedim ve akşam o sıkıntıyla dua ederek uyudum.
Rüyamda finans müdürüm elinde ödeme makbuzuyla gelip ''bunu da al kasandan çıktı'' diyordu.
İşe gittim, müdürüm aynı zamanda akrabamdı. Ona dedim ki,
- Dün ödüm koptu, öldüm dirildim. Kasa sayımı yaptığımda ikinci makbuzu kesmediğim için kasamda açık çıktı. Aradım bulamadım. Bugün size haber verecektim. Fakat gece rüyamda makbuzu elime uzatıp bana, ''Kes bu tutarı yoksa kestin mi? diyordun.
Uyandığımda hemen hatırladım.
Hasan Abim, tipik Laz şivesiyle gülümseyerek ‘‘Sen unutsan da ben unutmazdım.''
Çok teşekkür ederim varlığınızla sayfama gelişinize, bu güzel yorumunuza.
Saygılarımla selamlar…
Zor bir durum.
Yaşayan bilir ancak bunu.
Acıyı tarifte hiç bir kelime de bulunmaz.
Sabreden Güler Ablan, ahirete göçmüş ve muradını alamamış eşine Rabbim cennetinde beraber yaşamayı nasip eylesin inşallah....
Bir ay önce bana anlattığında hâlâ etkisindeydin. Hatta giyabi cenaze namazı kılma olayını konuşmuştuk.
Geçen iki hafta öncesi sınavım sebebiyle iki günlüğüne geldiğim İstanbul'da beni oraya Recep Abine götürdün, Güler ablan yoktu.
Yüreğin hep sevdiklerinle dolu olduğu kadar, yüreğine yakın gelenleri, manevi olarak da ihtiyacı olanları sevginle kuşatıyor kol kanat geriyorsun Ümmüm. Vefakâr, cefakâr ve asilsin her daim. Babanın ve annenin kızı olduğunu hiç ama hiç unutmuyorsun.
Bana, hatta bizlere, yeğenlerine de örnek oluyorsun. Senin olduğun yerde hep kendimizi mutlu hissettik. Gönlünden geçenlerden birini gösterip 10'unu saklamandan, veyahut söylemek istemediklerinden, naif yüreğinden Allah razı olsun, ihya eylesin seni benim güzel has bacım...
Seni kocaman kucakladım....
Ümmühan Yıldız
Bazen düşünüyorum da, anne ve babalarımız döneminde görevleri varsa yoksa çocuklarını geleceğe hazırlamaktı. Herkeste ise evlerinden tarlalarına, tarlalarından evlerine doğru geçen bir ömürdü.
Dillerinden dua hiç eksik olmazdı, başkası ne almış, ne giymiş ne yapmış, ne konuşmuş bunlara takip etmezlerdi…
Onlar, bizleri zor şartlarda okuturken, bizden daha zor şartlarda olan adını vermek istemediğim teyzenin dört çocuğuna yuva vermekle kalmayıp, yediğimiz ekmeğe varıncaya kadar paylaşmasını hiç unutamam.
ve annemin unutamam fırından yeni çıkmış sıcacık ekmek ile koltuğunun altında ahıra doğru koşuşunu. Anasından sağdığı süte doğrayıp eliyle yemesi için buzağın yanına diz çöküşünü….
Şu an belki onun eziyetli, meşakkatli, hiç kurumayan terinden bize uzak bir hayat sağlasa da hep söylüyorum.
-Ellerim toprak kokuyor. Her bir çizgide iki gülümseme olacak. Biri anneme benzediği için. Diğeri de nereden geldiğimi unutmadığım için.
Çok güzelsin ablam, sesini günde bir kaç defa duymadan yapamam. O kadar bilgili, öğüt verici zarafetle konuşuyorsun ki içimden her seferinde diyorum ki;
-keşke senin kadar sakin ve senin kadar uysal olabilsem.
Değilim.
Göğün boşluğuna doğru annesine bekleyen turnalar gibiyim… Öyle de ömrümü tamamlayacağım.
Seni seviyorum....
Emeğinize sağlık.İnsan yaşamının hüzünlü yanlarını içeren bu yazınızı bir solukta okudum.Allah kimseyi böyle ağır acılarla imtihan etmesin.
Ümmühan Yıldız
Bircan Şahinkaya ,
Resminize baktığımda yüzünüzden süzülen o naif güzelliğinizi hissedebiliyorum.
Teşekkürlerimle, huzur veren güzelliğinize mavi bir gül dalı bırakıyorum.
Sevgilerimle....
ALLAH ÖLÜMÜN BİLE HAYIRLISINI NASİP ETSİN.
Beklemek zor hele de böylesi....
Yazı güzeldi ama "İçinde hüzün olmasaydı ya" diyesi geliyor insanın.
Yüreğinize sağlık
Ümmühan Yıldız
Çocukken büyüklerimiz ‘‘Rabbim baş yastıkta ölümü nasip etsin’’ diye dua ederlerdi. O zamanlar ölümü tam idrak edemediğimizden kelimenin büyüklüğünü de anlayamazdık. Böylesi sıkıntılı zamanlarda ve bu pandemi döneminde bazı hesaplaşmalar yapınca ister istemez, o zamanki kulağımıza küpe olan sözlerdeki kelimenin büyüklüğünü anlıyorum. Ve dua ediyorum ki “Rabbim, bizler Müslüman olarak dünyaya gelmişiz, sana gelişimizde bizleri cemaatle birlikte namazla helalleşerek gömülmeyi nasip et.”
Sayfama hoş geldiniz, sizi görmek güzeldi.
Çok teşekkür ediyor sevgiyle selamlıyorum…
Ümmühan Yıldız
Çocukken büyüklerimiz ‘‘Rabbim baş yastıkta ölümü nasip etsin’’ diye dua ederlerdi. O zamanlar ölümü tam idrak edemediğimizden kelimenin büyüklüğünü de anlayamazdık. Böylesi sıkıntılı zamanlarda ve bu pandemi döneminde bazı hesaplaşmalar yapınca ister istemez, o zamanki kulağımıza küpe olan sözlerdeki kelimenin büyüklüğünü anlıyorum. Ve dua ediyorum ki “Rabbim, bizler Müslüman olarak dünyaya gelmişiz, sana gelişimizde bizleri cemaatle birlikte namazla helalleşerek gömülmeyi nasip et.”
Sayfama hoş geldiniz, sizi görmek güzeldi.
Çok teşekkür ediyor sevgiyle selamlıyorum…
Yazının başlığını görünce kaçamak geliş gidişler yaptım
Her geldiğimde kısa kısa bölümler okudum...
Aslında hiç gelmek istemedim başlığı okudukça
Ama size gelmemezlik de içime sinmiyordu...
Yığın yığın acı, öbek öbek gözyaşı,
Bir telaş yüzüme yerleşmiş bir hüzün ile okudum
Kaleminize sağlık olsun da,
Güzellikler görüp
Güzellikler yaşayıp
Güzellikler yazmanız dileği ile
Gönül dolusu sevgiler bırakıyorum
Gözyaşlarımın yanı sıra...
Ümmühan Yıldız
Öylede oldu ve manevi bir abla kazandım.
Hayata sevgi dolu bakıyorum ve daha çok insanların gözlerinin içine esirgemez bakarak gösteriyorum ruhumu…
Umursamıyorum kimin ne düşündüğünü….
Rüzgar yıprandığı an kopar dağılır kaybolur…
Biz rüzgarı avuçlarımızda tutalım ki, incecik sinsin kokusu ve hiç kaybolmasın....
Yüreğimde çok güzelsin, yüzün gibi berrak
Yetkin kalemden boğazımı düğümdüğüm eden hisli ve güzel bir yazı okudum.
Kaleminize sağlık
Saygılarımla.
Ümmühan Yıldız
Ben sizleri okuyarak daha doğruyu daha iyiyi yapmaya çalışıyorum…
Duruşu güzel olan insanları takip etmek ve onların yorumlarını okumak nasıl muhteşem bir duygu anlatamam.
Kalbi sevgilerimle salamları gönderiyorum
Çok sağolun
"nasıl muammaydı bu sordum vakti gelince
Her konuda bilene sade biz miyiz fani
Dedi düşün tart tanı aklın duvarı ince
Say kısıtlı zamanı yoksa olmazsın kani
İnsan kendinden aciz gidenlerde hani“
N. Y. K.
Gidenler nerede hani
.
D/Okundu
.
Rabbim gidenlere rahmet
Kalanlara iman selameti ve afiyet versin
.
Allah a emanet ol/un/sun "Eyy-Hayat"
Ümmühan Yıldız
O an Güler ablamın orada olması rastlaşmam, kalbe dokunuş ânı olmaya gitmişimdir. Bilemiyorum.
Bildiğim ofisimize işçi olsun, kargocu olsun ödeme veya evrak bırakmaya gelenlere oturun soluklanın çayımı için derim. Aileden gelen alışkanlıkla olsa gerek. Bu yüzdendir ki iyi insanlarla güven duygusu o an kuruluyor ve her gelişlerinde başka bölümde işleri olsalar da mutlaka yanıma uğrayıp selam veriyorlar.
Hayat kısa, Rabbim kötü ruhlu insanlardan bizleri korusun, ömrümüze güzel insanları nasip etsin. Amin....
Saygılarımla çok çok selamlar
duyarlı yüreğiniz hep yaşatır da hissedilenleri
sizle bir olduk
içime akıtırken yaşımı serbest bıraktım.
sayfaya dolmadan göz yaşlarım gidiyorum
ama yine geleceğim.
iyi ki varsınız asil yürekli arkadaşım.
sizi seviyorum
Ümmühan Yıldız
Nasıl kötü talih bu, insanlar rahatlık içinde bile sürekli mır mır ederken vakur duruşuna görmek ve şükretmek elde değil…
Rabbim hiç kimseye böylesine acılar vermesin.
Muhteşem yazılarını okuyorum bu günlerde iş yoğunluğum çok, hafiflediğinde daha sık geleceğim
Gönül yüreğinden öpüyorum
Bende sizi kocaman seviyorum
Ümmühan Yıldız
Teşekkür ederim
Saygılarımla Selamlar
Bu hayat böyledir
Kiminin mezarı açık gider
kiminin gözü.
Acıttı ama
Öyle dağlamış ki yüreğimi yaşanmışlıklar ancak böyle durumlarda kendime geliyorum.
Kulaklarımda
Bu hayat böyle mi olur
Düsen hep yerde mi kalır
Gün olur belin dogrulur
Çınlar her defa
Kalemine kelamına bereket
Elem uzak olsun yüreğinden toprağım
Ümmühan Yıldız
Oysa nice ablalarımı tanırım, o yirmili yaşlarda eşini toprağa koyup babasının evine dönmeden çocuklarına babalık analık eden.
Dillerinde şükür ve sabır…
Toprağım seni kocaman seviyorum
Sağ ol...
Allah yardımcıları olsun inşaallah tabiki Allah taşımayacak yükü yüklemez insanın üzerine, sabrın acı olduğu kadar meyvesinin de tatlı olduğu söyleniyor. Ümmühan hanım içtenlikle dinlediğiniz insanlar ın hikayeleri ni bir Halide Edip edasıyla aktardığınız için teşekkür ederim
Ümmühan Yıldız
Ahhh ona benzemek için kırk fırın değil kırk bin fırın ekmek yapmak lazım.
Bir kelimeyle mutlu etmeyi başardınız, hep mutlu olun saygıdeğer Muammer KARS Bey,
Sevgiyle, saygıyla selamlar
DADAŞIM
DADAŞIM
DADAŞIM
DADAŞIM
DADAŞIM
Ümmühan Yıldız
Her daim saygıyla sevgimdesiniz.
Ümmühan Yıldız
Geçmişi bitirmeyen bir hayatı taşımak çok zordur.
Çok teşekkür ederim,
Saygılarımla selamlar
Oğğğ harikasınız şairem çooook duygulu bir hikaye boğazıma bir düğüm oturdu yüreğinizden öpüyorum, sizin kaleminizi çok seviyorum varolun
Sevgimle esenkalın
Ümmühan Yıldız
Sağ ol
Sevgiyle selamlar
Yüreğinize sağlık, üşenmeyip yaşadığınız böyle acı bir olayı kaleme alabilme cesaretini gösterdiğiniz için yürekten kutluyorum. Hayatlar vardır bilinmeyen, nice hayatlar. Ve ne çoktur halbuki çevremizde. Oysa, yüreğine saplanmış bir okun ızdırabıyla yutkunmaya çalışır da kelam, kağıda erişemez o acı ve keder içinde son nefesini verirken. Ve duygu gerekir hele. Dinleyip geçmeden, hissedip kağıda dökebilmek için. Gönülden saygılarımı yolluyorum. Ne iyi ettiniz de, bir Pazar günü bir yüreğin ızdırabında, kendi ızdıraplarımızı bize hatırlattınız. Saygı ve dualarımla.
Kenanfaik tarafından 19.12.2021 14:02:07 zamanında düzenlenmiştir.
Ümmühan Yıldız
Güler ablamın kara sevdasının çığlığını bastıran etken olmasam da selâmın unutulduğu günümüzde o benim artık manevi ablam.
Çok teşekkür ederim,
Saygılarımla selamlar
Kenanfaik
Ümmühan Yıldız
Teşekkür ederim, bir mukabil
Saygılarımla, Allah'a emanet olunuz
Kenanfaik
Yine geldim..Yine boğazım düğümlendi.Engel olamadığım göz yaşları içinde yazıyorum çala kalem.Duyarlı yürekten yine gerçek bir kesit ..Muhteşem bir yüreğin muhteşem izdüşümü.Hayat bu işte.. Bir kaç teneffüs..Göz açıp kapayana geçen zaman.Bir kaç parça anı..Kaleminiz daim olsun.Sağlıcakla..Saygıyla..
Ümmühan Yıldız
Öyleyse kendimizi niye bu karmaşada bitmek bilmeyen isteklerimizle yoruyoruz demeden kendimi alamıyorum
Çok güzel bir insansın varlığın her zaman mutluluk veriyor bana.
Sağ ol
Daima sevgimle teşekkürler
Benzer yaşamları okumak beni hüzünlediriyor ve üzüyor olsada ben bunların sanatsal yönünü heycanla okuyorum kutlarım
Ümmühan Yıldız
Tek kelime edemedi evrene bile bağıramadı eşinin ismini…
Günlerce tesiri altında kaldım..
Çok teşekkür ederim,
Saygılarımla selamlar
Bilmediğimiz kaç garip var mezarı açık kalan kaç minnacık çocuk kaç baba kaç ana kaç eş
farkında olmadığımız azgın sulara kapılan kaç sevda var yarım kalan
kaç umut var sönen kaç sönen ocak var görmediğimiz
kaç ufuk var batan kaç ayrılık var hüzün ve göz yaşı dolu
yazınızı baştan sona irdeleyerek okudum çok mükemmel olmuş
bana bunları hatırlattı iç dünyama gittim birden ah o farkında olmadığım acılar
Ümmühan Yıldız
Yaşadığım her olay daha bir insan olmam gerektiğini öğretiyor.
Çok teşekkür ederim.
Saygılarımla selamlar.