- 271 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
YOLCULUK
Daha çok gençti. Bıyıkları yeni terliyordu. Bu anı senelerdir hep hayal etti.İlkokul birinci sınıfta karar vermişti öğretmen olmaya. Ali öğretmeni,sınıfa girdiği ilk gün büyülemişti. O güne kadar ne işe yaradığını bilmediği kravatı beyaz gömleğine takılı görünce, sessizce,”bende bunu takacağım. Takmam için öğretmen olmak gerekiyorsa büyüynce bende öğretmen olacağım.”gerçekten o gün Ali öğretmen, çok şıktı. Kılığı kıyafetiyle dikkat çekiciydi. Her gün bir başka işledi içine. Çocukça tutulduğu öğretmen sevgisi giderek içine yer etti. Bir gün öğretmen olacak ve bir köye atanacaktı.İşte o gün bu gündü.İçinde büyütmekten bıkmadığı usanmadığı hayalinin gerçeği şimdi ellerinin içinde.ceketinin iç cebindeydi.Mustafa öğretmeni de öğretmen okulunda köye nasıl gideceğini anlatırken sanki bugünü kendi elleriyle yazmış gibiydi. “Atandığınız köylere yol olmayabilir. O zaman yayan veya atla, katırla, eşekle gidebilirsiniz. Çok şanslıysanız, traktörle yeni açılan toprak yollardan köylere yolcu taşıyor olur. Sizde onlarlar gidersiniz. Traktörle geldiğine göre demek ki şanslıydı.
Köylüydü. Ayağı çamurlu, eli nasırlı bir anne babanın çocuğuydu. Babasının muhtar olması böyle köylerde öğretmenlik yapmasına engel değildi.Yolcu ederlerken sıkıldılar zorlandılar ama alışacaklardı.Köy nedir, köylü nedir bildiği halde bu akşam içine bir yalnızlık çöktü. Meydandan, karanlığa açılan kapının arkasında ne var ne yok bundan sonra yaşadıkça görecekti. Öndeki çocuğu takip etti.
Konuşarak, evlerin arasında yürüdüler. Etraf karanlıktı, çocuk yolları öyle ezberlemişti ki, gözleri kapalı bile olsa ayağını nereye basacağını biliyordu. Birkaç taşa takıldı ayağı. Parmağı acıdı bir an, çabuk geçti.
“Aha geldik” dedi. Küçük pencerenin camına çekilmiş tülden, lüksün ışığı sızıyordu.”Amcamın misafiri var her halde. Başka türlü lüksü yakmaz. Muhtar oldu ama cimriliği bitmedi.”Konuşmasını bitirdi. Kapının tokmağını vurdu.
“Emmi,”dedi. Misafir var bizim köye yeni tayin olmuş. Öğretmen.”
Kapı açıldı. İhtiyar bir kadın elindeki lambayı kapıya doğru tuttu.”geç misafir”dedi. Elinde ki valizi kapının önüne koyarken, az önceki ses yanına al. Odana koyarsın sonra,”dedi. İçeri neredeyse kapının ağzına kadar erkek doluydu.
Kapıdan girdi. Arkasına baktı. Buraya kadar eşlik eden çocuk yoktu. Lüksün yandığı odanın kapısını işaret etti Muhtarın oğlu. Bismillah deyip attı ayağını eşikten içeri. İçerisi adam doluydu. Yaşlı genç, her yaştan erkek vardı içerde.
Daha ayağını odanın kapısından içeri atar atmaz, odanın içindeki erkeklerin yaşlısı genci ayağa kalktı. O kadar ani oldu k,i bir an girip girmemekte tereddüt etti. Muhtar olduğunu sonradan öğrendiği kişi, “gir, gir, hava soğuktu sen şimdi çokta üşümüşsündür,”dedi.”Motorla yolculuk zor.” İçlerinden biri kolundan tuttu. Önlere doğru çekti. Oturması için yer gösterdiler. Öğretmen oturunca tekrar oturdular. Yorgundu. Açtı.
Sırayla hoş geldin derlerken muhtar, kendini tanıttı.
“Hoş geldin. Muhtar benim.”
Muhtar oturduğu odanın tahta duvarına birkaç kez vurdu. Sonra kesik kesik söyledi.
“Yemek. Misafir. Acele. Uzaktan. Belli.
Karnını doyurduktan sonra, muhtara, döndü. Konuşmamızı sabaha bıraksak ta ben yatsam nasıl olur?” Dedi.”Çok yorgunum.”Gerçektende çok yorgundu.
Yumuşak yün yatağı diken olup batmaya, binicisini sırtından atmaya çalışan acemi tay misali, onu üzerinden atmaya çalışıyordu. Sağına soluna döndü. Karanlık oda altından kayıyor gibiydi. İçinde ki heyecanı kendi de yadırgadı. Bir an önce sınıfa girmek, kafasındakileri çocuklara aktarmak istiyordu. Beyinleri, insan sevgisi ile doldurmanın heyecanıydı içinde taşıdığı.
Çok olmazdı. Fakat bu gece yorgunluğu uyumasına engeldi. Ne kadar gözlerini kapatsa, uykusu o kadar uzağa düşüyordu geceden. Sırt üstü uzandı. Gözlerini tavana dikti. Karanlık, O’nun, tavanı görmesini engelledi. Birden geriye doğru düşünceler yapıştı yakasına.
Hiçte kolay olmamıştı öğretmen olması. Şimdi atandığı gibi bir dağ köyü idi kendi köyü de. Babası muhtardı ama yoksuldular. Altı kardeşin en büyüğüydü. O büyüdükçe, hem annesi hem babası için küçükler içinde umut olması artıyordu. Ortaokulu köyden uzakta okudu üç yıl. Gidişi gelişi zordu. Çoğunlukla yayan gidip yayan gelirdi hafta sonları. Yedikleri ekmek kuruydu. Haftada bir kez arkadaşlar arasında kendilerini ödüllendirmek için fırından sıcak ekmek alırlardı.
Öğretmen okuluna sınav kazanarak gitti. Yatılı okuyacak olması nedeniyle annesi çok merak etmeyecekti. Nede olsa devlet her akşam yemeğini verecek yatacak yeri gösterecekti. Öylede oldu. Tek endişeleri vardı anne babasının. Memlekette yaşanmaya başlayan olayların içine girmesi. Büyüyordu. Ya bir tarafın tarafını yutarsa.
Öğretmen olarak atandığı köye gelmesi için yolcu ederlerken de nasıl yalvardılar. Okul da bir şey olmamıştı. Ya öğretmenlikte. Endişeliydiler. Okulda olan olayı hiç anlatmadı. Hiç öyle olaysız bitmemişti.
Döndü durdu yatağının içinde. Döndükçe daha çok sabun koktu yorgan. Dışarıdan köpek havlamaları, hırlaşmaları geldi. Anlaşılan köyde çok köpek vardı. Karanlıkta güç gösterisi yapıyorlardı. Sabah olunca başlayacaktı öğretmenliğe.
Okullar açılalı, iki hafta olmuştu. Ama Kılavuz köyünün okulu kapalıydı. Eski öğretmenleri geçen yıl karneleri verdikten sonra köyden ayrılmış bir daha dönmemişti. İlçe merkezine oldukça uzak, yaşam şartları çok zor bir köydü. Köylüler kar yağmadan önce kışın ürettiklerinin dışında ne varsa hepsini alıp depolarına dolduruyor, sonra kendi aralarında komşuluk ilişkileri içinde baharı bekliyorlardı.
Düşünürken uyudu. Derin uykunun içindeydi.Düşünde yem yeşil kırlarda koşuyor şarkılar söylüyordu. Çocukluk arkadaşları girdi düşünün içine. Ellerini uzattılar. “Kalma burada,”diyorlardı.”Sana göre değil burası. Ne yapacaksın. Bu dağ başlarında. Bak köpekler havlıyor dışarıda. Kar yağacak. Soğuklar gelecek. Fırtınalar kopacak. Yapamazsın. Hadi ver elini. Gidelim .”
Uyanır gibi oldu. Gözlerini açmaya çalıştı. Yeniden uykunun içine gömüldü. Uyanmaya niyeti yoktu. Uykunun en derin yerinde geldi okulda yaşadığı o gecenin kabusu. Olay vardı okulda. Kavga çıkmıştı öğrenciler arasında. Oysaki kardeşliğin örneği anlatılıyordu birkaç ay önce. Büyük sınıflar ağabey abla idi. Küçük sınıflar kardeş. Karşılıklı sevgi saygı işleniyordu her eğitim evresinde.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.