- 360 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kapasite Yeti Yetenek Yaratıcılık 9-10-11
9
Oysa diğer varyasyonlar ve girişmeler de en az hayat kadar önem, düzey ve düzlem olanaklarıydı. Olanaklı olmanın şu veya bu gibi bir amacı ya da sebebi olacağı türden bir sonuca kilitlenmesi yoktu.
Eğer etkiyi bir neden olarak belirtirsek, nedene karşılık olarak konan tepki de amaçtır. Cevaptır. Yanıttır. Dönüttür. Su, sebebi olacağı hayat için var değildi. Su hayata amaç değildi. Su hayattan önce vardı. Zaten hayat ta su değildi.
Ama suyun mekanik hal dolaşımı doğa içinde türlü biçimle vardır. Örneğin, doğa içinde suyun bir kullanım şekli de iklim düzenlenmesidir. Su biyo hayatın içinde yağış olarak değil de hayatın içinde ve hayatın iletim gibi, çözücü gibi özel kullanımıylaydı.
Çeşitli türden mekanik durumlar, moleküler seçilime tabii bileşimler girişmesi, bileşime dek yeni özellikler vs. olmadan canlanma olmazdı. Kimi moleküllerdeki moleküler üssü durum içinde kendi eylemli özne olmanın üssü durumu da vardı.
Işık üssü durumlaydı. Fotosentez girişmesini verecek olan ışığın bu tür özelleşmiş üssü durumu. Mekanik bir yalıtmadır. Fotosentez girişmesini verecek olan yansıma bir üssü durum, ışığın dıştaki girişici yansımalarından sadece birisiydi.
Işık suyla girişir. Bu girişmede su ısınır, su buharlaşır, su ayrıştırılır vs. Suyun ayrışma işi (elektroliz) bir indirgenme yükseltgenme Tepkimesidir.
Porfirin türü bir biyo moleküler bileşim ile ışığın, suyun girişmesi fotosentez bileşimli bir girişme enerji sağlamanın bir sürecidir. Yine saydamlık, ortamla ışığın girişmesi içinde bir durum olmakla saydam oluş üssü durum yansımasından biriydi.
Fotosentez yalıtım içine alınan en temel mekanik seçiliş özelliğiyken, mekanik bir elektron hareketi transferiydi. Göze dek "optik kapasiteli bir yetisi olan işlev durum", organizmanın aslında davetsiz misafirlerinden biriydi.
Işığa yönelme de ışıktan kaçınmada hayatın üssü durumlarından biriydi. Göz hayatın bir unsuru, ama göz çekirdeğe dek atoma dek hayatı oluşan bir inşa içinde yoktu. Saydamlık başka şeydi. Göz başka şeydir. Göz moleküler kimyanın bileşimle birikim ile öğrenme ve en alt bir algoritmik düzenlenmenin sürecidir.
Kendinden eylemlilik özdeğin en temel özelliklerinden biriydi. En basit kendisinden eylemli mekanik durumlar bileşimleri de bir ağırlık merkezine bir çekim ve denge merkezine göre kendinden eylemli özne bileşimli özne davranışıdırlar.
Mekanik eylemlerin eylem merkezi kendi üzerlerindeyken bileşimle olan eylemlerin denge merkezleri eksantrikti (dış merkezliydi). Yani bileşimi ortaya koyan her bir bileşenin biraz dışındaydı.
Bu nedenle her bir bileşenin kendi ağırlık çekimli denge merkezli kontrol eksenli bileşimin ortalama merkezi "özne" olmakla kendisini bilen ben olmakla korunan bileşimin (yalıtımın) bilincidir.
Eylemli ben sınama yanılma yapar. Sınama yanılma özel bir düzenek ve önceden hazır ediş değildir. Bir ortam zaten inişiyle, çıkışıyla; engebelikle, düzlükle; eğri büğrü ve düzgün olmakla; az ve çokla; sıcak ve soğukla vs. birçok niceli durumlarla zaten aynı anda karşılaşmadır (sınamadır).
Bu karşılaşma dediğimiz kendiliğinden sınamalar içinde en az dirençle olan akış yönü, sizin eğim alanınızdı. Eğim alanları da sizin seçme ayıklamanıza denk düşen konulardı. Yani özne yine bir seçme ayıklamayı çağrışmakla bilen bene dönüşüyordu.
Kapasite, yeti, yeteneği öğrenmek için bunlar çok önemliydi. Fotosentez bileşimli enerji düzenleme süreçleri hayatlaydı. Ama böylesine bileşimle olan çekirdek bir göze sahiplikle değildi. Atoma dek üssü durumla, moleküler üssü durumlar çok farklıydı.
Hayat mekanik bir eğim yönünden çok yokuş yukarı durumun zorlukları üzerine kendisini inşa eder. Bu nedenle hayat mekanik oluşa göre daha çok enerji maliyetlidir.
Hücresel bileşimler, enerji sağlama gibi saydam olup olmama gibi kimi üssü durumların baskılanması olmakla bileşimin denge merkezlerine (karar merkezlerine) bağımlı hale geliş içinde kazanılan özelliklerin "alan açmasıyla" bir devinme şekliydi.
Göz: sınama yanılma karşılaşmalarıyla, ışıktan kaçan; ışığa yönelen enerji düzeniyle hayattan enerji payını alan moleküler öğrenme özellikli bir yeti sel düzenlenişti.
Işık üssü durumlarıyla ve çevreden yansıma olan kendi yansıtmalarıyla bir bilgiydi. Işığın nasıl bir bilgi kaynağına dönüştüğünün teknik ayrıntılara burada girmeyeceğim.
10
Ama ışıktan kaçınma örneğin, göz içinde fotosentez yapmayacak olma, kendilik bilgiden kaçınma olucu filtre işlevin gerekliliğidir. Oysa ışığa yönelme işi de bilgiye ister istemez maruz kalmanın kendilik bir gerekliliğiydi.
Bir hayatın bileşimli süreçlerinin fotosentez yeteneği, ya da fotosentez düzenlemeyi inşa edici olmanın yeteneği kuantum düzenli elektron sıçramasından gelen yansımadır. Göz de ancak ve ancak birçok mekanik tutumlarla bileşimin özelliğidir.
Gözün birikimli seçilimler düzenlemesine doğru giden birçok mekanik etki tepki süreçli bileşenler; giderek hayat içinde yer almakla, işlev göz hayatiyet kazanacaktı.
Yine ışığın ya da manyetik dalganın kuantum durumla mekanik manyetik radarı oluşan işlev durumları, vücut içinin patlak çatlak ve davetsiz misafir rastlantısallarıydı. Hem de rastlantılar aynı türden olmamakla, o hayata bağlı yalıtım içinde farklı farklı rastlantılar olacaktılar.
Doğanın yansıma özelliği, yansıdığı şeyler üzerinde değişik durum, nicelik ve niteliğiyle değişik direnç alternatifleriydi. Bu tür dirence bağlı uzama kısalma vs. türü seçenekler; çoktan seçmeli tepkisel alternatif durumlar ortamın arzı endamıydı.
Bu arzı endam girişmesinin mekaniği; bileşimle, bileşimin özelliği olan geri çağrışımlı yansımayı tekrarlayabilir bir karşı reaksiyonu yalıtıp düzenlemeydi. Organize etmeydi.
Makro düzenli ilk yalıtıma düzenleşim, atomlardı. Molekül atom bileşimli yalıtımlar olmakla, daha bir üst seviye düzey ve düzenleşimlerdi. Hayat mekanik düzeyi aşkın, bileşim ve bileşime dek yepyeni özelliklerle mekanik düzeye indirgenemez.
Sosyo toplumlar da kendi öncesi hazır oluşlar içinde moleküler birey oluşa dıştan yalıtıma bir kapasite olmakla; kontrolce in put ve aut put yapan düzenlenişe yeni bir yeti ve yetenek durumdu.
Üreten toplumlar organize oluşun kolektif tepki yansımasını ortaya koydu. Toplum sadece özne hareketi değildi. Kolektif özneli, kolektif kullanımlı; özne-nesnel olanakları da içeren bir bileşimleydi.
Kolektif bileşimli bu tutum kişi için, kişinin bireysel tutumla kalmamasıydı. Kişinin, kişisi eylem ve davranış düzeyi ile kalmaması oluştu. Bu da kapasite artırımı demekti.
Doğa dışında, kişinin içine yansıyan kapasite artırımı kişiye başka nereden geliyordu? Hiç kuşkusuz toplumsal kapasiteden geliyordu. Zaten insan ön ittifaklı sentezin yansıması içinde ittifakın (ittifakı kapasitenin) insanı değil miydi?
Ön ittifaklar bileşen totem meslekli ittifakı bir kolektif kapasite değil miydi? İnsan ön ittifakın kolektif kapasitesini kullanan bir süredurumun "belirlisi" olan tanımla ortaya çıkmamış mıydı?
Toplumsal kapasiteye bağlı belirli giriş çıkışlar, kişisi kapasite anıklığına bağlı giriş çıkışların, alırlıkla beslenme kaynağı oluyordu. Tekil kişilere dek bağlanım yasasıyla (ihtiyaçlar hiyerarşisiyle) oluşan kişi-kişi birleşimleri kolektif tutumu doğuruyordu. Kolektif tutum da kişiler de bir kapasite artırım yansımasını içermekteydi.
Kolektif tutum da, tekil ya da sürü davranışlı kişinin değişen etkin çevre koşuluydu. Çevre kendi üssü durumlarıyla her bir olgu ve olaylara davetli ya da davetsiz misafirdi. Değişen çevre koşulu da yeni bir üssü durum olmakla yeni bir davetli ya da davetsiz misafir olukla şeyler üzerine yansımaydı.
Değişen çevre koşullu ortam içinde bir önceki çevrenin kimi yansımaları olabileceği gibi kimi yansımaları da olmayacaktır. Fakat canlı cansız her olgu ve olay bir önceki yansımanın izlerini, izlemişliğini, imajını türlü biçimlerle taşır.
Olmayanı varmış gibi taşıma işine fosil kayıtlar ya da birikim niceliğine bilgi veya imaj diyorduk. Bu tür davetli ve davetsiz yansımalarla, fosil kayıtlarla; yeni çevre koşullarının yeni denge durumlarına uyum sağlayacak olan da; uyum sağlayacak karşılığı bulup, bulamamak ta; bu davetsiz rastlantısal koşulların yalıtım içindeki çeşitliliğine bağlıydı.
Hayat bu rastlantısal tepkilerini oluşturma nedeniyle, o türden değişen dış çevrenin yeni dengesi içinde bu kopya tepkileri çoğaltıyordu. Kuantum dünyanın olam ve olasılığı; atomla olan makro dünyanın bileşimle olanaklı ve olanaksız durumlarına dönüşen bir kişisi kapasitenin yeti ve yeteneği oluşmakla; kolektif etki yeteneği kolektif yaratıcılığa dönüştürmüştü.
Yaratıcılık mutlaka bir kolektif yeti ve yeteneği alt yapı olarak içerir. Kolektif yeti ve yetenek te kişisi anıklıklar üzerindeki kişisi yeti ve yeteneği, kolektif kullanımla aktive etmekti.
Çevrenin koşulları neden değişiyordu? Çevre koşullarının değişmesini kim istiyordu? İkinci soru daha kuruluşunda yanlış bir soruydu. Bir türden olmamakla kendinden eylemli değişme dönüşme ve akışla olan potansiyel (durumlu) enerji ve birçok üssü durumla çevresel belirlenmeye tabii olan sayısız failin sürece katıldığı ortam da süreci kimin istediğini söylemeniz olanaksızdı.
11
Süreç bileşimleydi. Bileşimin özelliği de kendi üzerindeki denge merkezleriyle ve bileşime tabii eksantrik (dış merkezli) denge merkezlerine göre karar almaydı. Oluşum ve oluşma ya da inşa (buna kişi de dahil) bileşimle olduğu nedenle karar tekil kişili bir eylem değildir.
Sizin yönelimle olan kararlarınızın kolektif ya da bileşimle olan kararlar karşısında bir hükmü yoktur. Kolektif bileşim zaten sizin korunan özneniz üzerine bina olmakla bir mecmuaydı.
Şu halde ikinci soruya verilecek cevap şuydu. Çevre koşullarının değişmesini hiç kimse istemiyordu. Bileşimin eksantrik denge merkezinin eğimi karar almanın yönüydü. Siz de bu kolektif yeti ve yetenekle olan kararlara göre kendi içinize doğru enerji girdi ve çıktısı yapmanın seçimli kararlarını alıyordunuz.
Çevredeki değişmenin kararını kim alıyordu diyen böyle bir öznel ifade doğa içinde yoktu. Çevrenin bileşimle olan derişimin, çevrenin karışımını vs. veren derişimler ortalama eksenle genel eğim ve türlü saçılışlarıyla genel eğilime bağlı özel yalıtımlar vardı. Kısacası çevresel değişme kendilik derişim, girişim ve geçişmeyle eylem ve değişmeydi.
Değişmeyi dönüşmeyi ortaya koyan şey enerjiydi. Her şey enerjiden biçim ve işlev alıştı. Enerji potansiyeldi (durumluydu). Manyetik ve elektrikleydi. Azdı-çoktu. Az olan çoğa göre indirgenmiş nötr gibi bir başlangıç durumdu.
Girişmeler de bir türden değildi. Makro dünyada iç içe geçen ayna içi ayna görüntü gibi yansıma ve manyetikti elektriksel girişmeden tutun da su ve tuz gibi karışıma, bileşimlere dek girişmelerdi. Bileşimin, karışımın, süspansiyonun kendi üssü durum potansiyel özelliklerindeki niceli değişmeleriyle olan niteliksel değişmelerdi. Niceli ve niteli değişimler de birikim seldi.
Ortam birikimse bileşim ve karışıma dek yoğunluk farkıyla değişiyordu. Bu değişim ortamı yeni denge merkezlerine doğru mutlaka değiştiriyordu.
Bu özdeksel temel esaslar ilerde olanın geride olana oranı gibi zamana bağlı direnç ve ortam koşullarıyla geriliyordu. Gerilme olan enerji türlü belirme ve biçimler üzerinde yol bulup akıyordu. Bulunan her bir yolun her biri bir yeni bir eylem alanı açma oluyordu.
Yeni açılan inorganik ve organik eylem alanı, bu tür eylem açmanın yolarından sadece birisiydiler. Her tür sosyal oluşlar üreten toplumsal yapılarda bir enerji akış ve enerji düzenleme alanıydılar. Enerji büyülüydü. Enerji bir yoldan değil türlü durumla türlü sayısız üssü yoldan akıyordu.
İnorganik ve organik beslenmeler kendilerine özgü üssel durumlar üzerinde genel ve özel bağıntılarla dallanıp çatallandı. Atom fizyon (ayrışma) ve füzyon (bileşim) hareketiyle makro dünyanın temelidir.
Bir organik bileşimdeki bileşme ve ayrılma süreçleri yeni alan açma içinde yeni sürecin birleşme ayrılma dinamiği olmakla çok daha kolaydır. Moleküler bileşme ayrılma dediğimiz süreç bambaşka düzey ve düzlemin bileşmesi-ayrışması olmakla atomik bileşim ve ayrışma süreçlerinden farklılaşır.
Bunları aynı kılan tek şey birleşme ve ayrışma dediğimiz tanısal sürecin aynı benzerler üzerinde adlandırılmasıdır. Değilse nükleer bir birleşme-ayrılma süreci hayatı ve toplumu mahveder.
Genel ve özel bağıntılı dediğimiz her bir dallanma çatallanma oluşumları enerji santralleri gibi davranan hücre içi organel işlevleriyle, birleşme ayrılma hücrenin temel geri bağlanım yasasıydı.
Bir hücre, kendi çevresi olan dış koşullar içinde en az dış dünya ilişkisini koruyacak bir yalıtmayı enerji akışlı enerji düzeni ortaya koymakla yeni bir organize oluş içinde tepki koymanın bütünlüğüydü.
Hücre kendisini yani kendi bileşim sel bütünlüğünü tanıyan, kendisi dışında başka bir organiği sindiren ilişkilenmeleriyle ortam boşluğunu doldurmanın dinamiğine ve denge koşullarına dönüşüyordu. Her hücre organikle beslenmez. Bitki hücresi inorganik beslenir.
Hayat ortam olanakları içinde hücresel düzlemde birbirinin tersi durumlarla kendisine alan açıcı beslenme yapıyordu. Hayatın kökleri büyük oranda aynı inşa düzlemi üzerine yapılaşma olmakla birlikte hücreler ortama zamana bağlı direnişlerle dallanıp budaklanışı üssel durumların da özel yalıtımıydı.
Girişen üssü durumlar girişen her bir durumla işlev durum belirmesi olabiliyordu. Işığı geçirip geçirememe gibi, az yoğun olanın, hafifin; yoğun olanda yüzmesi gibi girişmelerdi. Belli sıcaklığa dayanıp, belli sıcaklıklara dayanamamak gibi türlü makro üssü durumlar tek tek atom veya molekül bileşimlere işlev özellikler olabiliyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.