- 468 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Küçükken Büyük Adamdım
Küçük yaşlarda başladım ben büyük adam olmaya.
Sırtımda boya sandığını, omuzumda hayatın yükünü taşıdım.
Yaşıtlarım okul çıkışı oyun oynamaya koşarken, ben küçük bir ilçenin kahvehane köşelerinde ekmek parası peşinde koştum.
Hiç utanmadım ellerimde boya okula gidip ilim öğrenmeye.
Henüz on iki yaşında başladım hayata atılmaya, yaşıtlarımdan çok daha erken ve daha çok küçükken.
İlk zamanlar utanırdım, hatta korkardım ’’abi boyayalım mı’’ diye sormaya.
İlçe esnafı beni çok severdi, bir süre sonra da mafya olmuştum, öyle her boyacı benden izinsiz benim girdiğim mekanlara giremezdi. Zaten girseler de kimse boyatmazdı.
Küçükken büyük adamdım ben, herkes sayar herkes severdi beni.
Kimseye kötülüğümde olmamıştır, ne bir hırsızlığımı ne de bir arsızlığımı duyan olmamıştır.
Zamanla öğrendim ki, saygınlık en büyük zenginlikmiş.
Sevdiğim ile el ele tutuşmadım hiç, zaten utanırdım birine seni seviyorum demeye.
Uzaktan uzağa sevdim sadece, o sokak başından geçerdi benim yüreğim yerinden çıkacak gibi olurdu.
Kokusundan tanırdım onun sokak başından geçtiğini, sokak o kokardı, geçtiği her yer aşk kokardı.
O gülerdi, benim yüreğim de bahar açar, kelebekler uçuşur kuşlar ötüşürdü.
Küçücük bedenimle, yaz, kış, kar, çamur demeden çalışırdım.
Çok soğuk olduğu zamanlarda kahvehanelerde ellerimi ısıtır yine çalışmaya devam ederdim.
Hem okul, hem çalışmak zor oluyordu ama hayat bize hiç kolay olmamıştı zaten.
Oyunlar oynamadım, lunaparka gitmedim, gondola ve çarpışan arabaya binmedim.
Hep bunun eksikliğini yaşadım.
Panayır kurulurdu küçük kasabımıza, sadece o zaman görürdüm çarpışan araba ve gondolu, yine binemezdim.
Panayır zamanında gelen bisikletçi amca vardı, bir gün bende binmiştim de başım dönmüştü, çocukluk ya korkmuş hatta ağlamıştım.
Amca paramı iade de etmişti ve sonra tekrar binmek istersen gel para almayacağım senden demişti.
Heyecan ve şaşkınlıkla bakmıştım yüzüne, ilk defa biri bana oyun hediye ediyordu ama ben binmeye korkuyordum.
Ne zaman oradan geçsem selam verirdim bisikletçi amcaya, o da her seferinde ’’bir kere daha denemek ister misin’’ derdi bana.
Bedenim büyüdükçe çocuk olmaya başladım, çocukluğumda yaşamadığım ne var ise doya doya yaşadım. Hatta yaşım otuz sekiz olmasına rağmen daha dün çarpışan arabaya bindim, binemediğim onca zamanın acısını çıkardım.
Küçükken başladım ben büyük adam olmaya, bedenim küçük omuzumdaki yük büyüktü. Yeni elbisem olmadı pek, babam canı sağ olsun, tek başına elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışırdı ama altı çocuk bir annem birde kendisi sekiz kişilik bir nüfuza yetişemezdi.
Pahalı hediyeler almadım hiç, hatta pahalı oyuncaklarım da olmadı. En zor ve en güzel zamanlarımı yaşamışım meğer o zamanlar, çünkü her şey daha samimi, her şey daha güzel, her şey daha sadeydi.
Birer birer tırmandım hayatın merdivenlerini, iş güç sahibi olduk, makam mevkii sahibi de, ama asla ne geldiğim yeri unuttum ne de yaşayamadığım ama güzel olan o çocukluğumu...
YORUMLAR
Tebrik ederim örnek bir yazıydı.
Şimdi insanlara herşeyin en mükemmeli hazır edilip sunuluyor ama yine de mutlu olmuyorlar.
Alın teriyle kazanılan her şeyin lezzeti bir başka aslında.
Bir insanın istediği şey temel hayat ihtiyacı değilse istediğini elde ettiği anda yine eski haline dönüyor. Bu durumda mutsuzluğu ortaya çıkaran şey arzu ettiği şeyin eksikliği değil kişinin içsel eksikliği oluyor.
Şu da var ki ezilen yorulan insanlar daha aklı başında ve şükretmeyi biliyor.
Allah cümlemizi sizin gibi idrak edenlerden eylesin ..
Selam ve saygılar...