- 685 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
974 – PARANOYA
Onur BİLGE
Öğrenci olaylarının önlenemez hale geldiği zamanlar… Gruplaşmalar, hizipleşmeler… Kardeşin kardeşe diş bilediği, kıymaktan zevk aldığı anlaşılmaz bir dünya…
Öğrenciler birbirlerine şüpheyle bakıyorlar. Herkes birbirini kolluyor. Aynı fikirden olduğundan emin olmadığı kişilere kuşkuyla bakıyor. Gençler, kendilerini koruyabilmek için bir araya gelmek gereği duyuyor. Liderler onları kışkırtarak varlıklarını göstermek için ellerinden geleni yapıyor.
Taraflar, birbirlerinden zarar görecekleri zannıyla birbirlerine sıkıca bağlanarak aralarındaki mesafeyi arttırıyorlar. Gruplaşma, daha çok yabancılaşmaya sebep oluyor. Rakip takım taraftarları gibiler. Gereksiz gerginlikleri hizipleşmeye yol açıyor. Temkinli tedbirli olmaya çalışıyorlar. Her an savunmaya geçmeye hazır vaziyetteler. Yetmiyor, saldırganlaşıyorlar. Şüphe ve korkuları onları acımasızlığa sürüklüyor. Bu vahim durumun faturası çok ağır oluyor.
Dernekleşmeler artıyor. Bir araya gelerek öfkelerini ve kuşkularını dile getiriyorlar. Olanı da olmayanı da söylüyorlar. Kuşku ve korkuları nedeniyle karşı tarafı canavarlaştırmak için hayali gaddar profiller çiziyor, gerçekliğine başta kendileri inandırıyorlar. Çevrelerine, çok yakında vahim şeyler olacağını söylüyorlar. Korkunç tablolar oluşturuyorlar. Beklemekte oldukları kötülükleri engellemek için çıkış yolları arıyorlar. Etkinlikler düzenleyerek birlik ve beraberlik sağlayarak güven duymaya, bu vesileyle parasal güçlerini arttırmaya çalışıyorlar.
Ağır kuşku ve zulme uğrama endişesi içinde yaşam alanlarını daraltıyorlar. Bir paranoyak, üç beş kişi derken kitlelere hitap etmeye, hastalığını onlara aşılamaya başlıyor. Boykotlar bitmek tükenmek bilmiyor.
Rutubetten nem kapıyorlar. “Tedbiri elden bırakmamalıyız! Her an her şey olabilir! Daima tetikte olmalıyız! Sırrımızı saklamalıyız. Bize bizden başka dost yok!” diye nutuklar atıyorlar.
Yüksek okullarda sivil polisler olması doğal. Ancak herkesi sivil polis ya da karşı tarafın ajanı sanıyorlar. Kendilerine düşmanlık yapıldığını, haklarının yediğini, sömürüldüklerini, kuyularının kazılmakta olduğunu düşünüyorlar.
Çalışanlar, iş yerlerinde açıklarının arandığını, kendilerine komplo kurulduğunu, ayaklarının altına sabun koyulduğunu söylüyorlar. Öğrenciler başarısızlıklarını öğretim görevlilerine yüklemeye çalışıyor, bir bahaneyle okuldan atılmaktan korkuyorlar. Herkes kendisi hakkında kötü düşünceli kişiler olduğunu, kendilerine tuzak kurulabileceğini zannediyor, izlendiklerini, fişlendiklerini sanıyorlar. Aslında kimsenin kimseyle uğraşmak gibi bir niyeti yok. Herkes gereksiz bir endişeyle kendisini koruma, paçasını kurtarma derdinde…
Paranoya bulaşıcı bir illet… Paranoyaklar kinci oluyor. Giderek daha da bileyleniyorlar. Hoşgörüye ve affetmeye asla yanaşmıyorlar. Hayatı locadan seyreder gibiler. Dışlandıklarını sandıkları için topluma karışmıyorlar.
Aslında birbirlerinden de kuşkulanıyor, içlerinde ajan olduğunu zannediyorlar. Gruplaşanlar da kendi içlerinde birbirlerine güvenemiyorlar. Aralarında casus olabileceği zannıyla her an ihanete uğrayacakları şüphesiyle huzursuz bir şekilde yaşıyorlar.
Paranoyaklar kıskançtır. Arkadaşlarına, eşlerine güvenemezler. En çok korktukları ihanete uğramaktır. Birbirlerinden biraz ayrı kalsalar, onları takip ettirirler. Ne yaptığını ne ettiğini merak ederler. Nerede, ne zaman, ne yaptıklarını öğrenmeden edemezler. Şüphe içlerini yer bitirir. Her biri bir hafiye haline gelir. Evlerini didik didik ederler. Eşyalarındaki değişiklikleri değerlendirerek şüphelerini doğrulayacak ipuçları aramaya çalışırlar. Her konuşmadan, her davranıştan anlamlar çıkarırlar.
Böyleleri, sırf kuşkulandıkları için mimledikleri kişileri suçlarlar, ihbar ederler. En yakın arkadaşlarından şüphe duyarlar. Onu bile düşman ilan edebilirler. En küçük hatasını yakaladıkları kişileri gammazlarlar. Karakola, savcılığa şikâyet ederler. Hep haksızlığa uğradıkları zannıyla her olayda mahkemeye müracaat ederler. Kendileri için de aynı yolun izleneceği kuşkusuyla şikâyet edildiklerini, ihbar edildiklerini, tuzağa düşürüleceklerini, öldürüleceklerini sanırlar.
Paranoid kişiler, hayatı kendilerine de çevrelerindekilere de güçleştirirler. Onlara göre herkes kötü niyetlidir, düşmanlık edecektir. “Onunla konuşulmaz, bununla fazla samimi olunmaz!” derler. Çevrelerine surlar örerler.
Paranoid bir dernek başkanı, menfi propagandayla kitleleri kendisine benzetebilir. Bir fikir ortaya atar. Zannını söyler. Haklı çıkarsa daha da güçlenir. Etrafı kalabalıklaşır. Kendisini giderek daha büyük hissetmeye başlar. Ancak etrafındakiler de kendisi gibidir. O nedenle pek de güvende sayılmaz. Her an iftiraya uğrayabilir. Damgalanabilir. Fişlenebilir.
Gözlerine birilerini kestirirler. Hesaplaşacakları kişilerin listesini hazırlarlar. Onların haklarından gelmeye ant içerler. Açıklarını arar bulur, ellerinden geleni arkalarına bırakmazlar. İkna olmazlar. Kararlarından asla dönmezler. Bir arada oldukları kişilerden kuvvet alarak dayılanırlar. Bu dayanışma öyle bir hal alır ki kişilerin olumsuz davranışları kontrol edilemez olur. Saldırganlaşmaları ve zarar vermeleri engellenemez.
Tek başlarına hiç olanlar, bir araya geldiklerinde aslan kesilirler. Paranoid liderlerin işleri, belirledikleri hedefe ulaşmak için kişi sayısını arttırmak, onları birilerine karşı kışkırtmaktır. Kinleştikleri kişileri yerin dibine batırırlar! Uzun ve tesirli konuşmalarla beyin yıkarlar. Öfkelerini aşılamak suretiyle insanları birbirlerine düşman ederler.
Paranoid kaçışta olanlar, kendilerine kötülük yapılmasından korkarak uzaklaşmayı seçenlerdir. Paranoid saldırganlar da korktukları kişileri yok etmeyi düşünürler. Herkesi düşman bilirler. Herkese karşı tavır alırlar.
Paranoyak, her an gözetlenme, dinlenme kuşkusu içindedir. Her an tehlikede olduğunu hissettiği için huzursuzdur. Vesvese içindedir. Geceleri düşünmekten uyuyamaz. Kaygısı bitmez. Sanki çok önemlidir. Herkesin başka işi kalmamış da onunla uğraşacakmış gibi…
İstihbarata çok önem verirler. Birilerine birilerini kontrol ettirirler. İhbarcılar edinirler. Muhbirleri merakla bekler, dikkatle dinlerler. Uçan kuştan haberlerinin olmasını arzularlar. Değil düşman bildikleri, etraflarındakiler hakkında bile bilgi toplarlar. Herkes için notlar alırlar.
Kendileri gibi olmayanlar hasımlarıdır. Hastalıklı ruh halleriyle liderliği ellerinde tutmaya gayret ederler. Kaybettikleri anda yıkılırlar!
Olağanüstü olaylardan bahsederler. Gizli güçlere sahip olduklarını iddia ederler. Kendilerinin farklı olduğunu zannederler. Onlar vardır ve onlar gibi kimse yoktur! O kadar ki aralarından şifacılar, hatta peygamberlik iddiasında bulunanlar bile çıkabilir.
Paranoyak, benmerkezcidir. Ulaşmak istediği yere ulaşanı o kadar kıskanır ki aklından çıkaramaz olur. Hep onun hakkında konuşur, ona karşı kin kusar. Bir ayağı çukurda olsa bile ileriye dair planlar yapar. Önemli mevkilere gelmek için var gücüyle uğraşır. Ünlü ve güçlü olabilmek için her yolu dener.
Kendisini o kadar önemli hisseder ki her an takiptedir. Evine girilerek eşyaları didik didik edilmiştir! Takip edilmekte, gözetlenmekte ve dinlenmektedir! Bunlardan iyi ajan, gazeteci, polis, hâkim, savcı ve müfettiş olur.
Temeli belki ta bebekliklerine ya da çocukluklarına dayanan korkuları nedeniyle olsa gerek, kuşku, korku, kin ve nefret yüklüdürler. Herkesi de kendileri gibi bilirler. Zanlarında ısrarcıdırlar. Fikriyatları değiştirilemez.
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 974
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.