- 357 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
SÖYLE HÜKÜMETİ KÖYE GETİRSİNLER
Mustafa Kemal Paşa. 1 Ocak 1925 tarihinde Anadolu gezisine çıkar ve 3-13 Ocak 1925 tarihleri arasında Konya’da kalır. 12 Ocak 1925 günü bu kez Cumhurbaşkanı Hacı Hüseyin Ağa’yı evinde ziyaret eder.
Hüseyin Ağa, Konya’nın ne eşrafından ne de muteberan dediğimiz kibar sınıfından dır. Onu bütün Konya bilir ki, tam bir köylüdür. O, eşraftan sayılı değil, bilakis halktandır. Otomobiller küçük hanenin büyük misafirlerini Sedirler Mahallesi’ne doğru götürürler. Hüseyin Ağa sevinçten uçacak gibi...Mahalleye yayılan bu sevinçli haber üzerine etrafta toplanan kadınlar, çocuklar Gazi’yi bekliyorlar.Kulaktan kulağa fısıldaşmalar.
-Kız kim gelip batır?
-Anadolu’yu kurtaran Paşa
Otomobilin sesi duyulunca Hüseyin Ağa dışarı fırladı. Artık misafirler gelmişlerdi. Ağa, otomobilin kapısını açarken şöyle der:
-Paşa! Çok büyüksün. Bizler gibi fukaranın kalbini almak için fakir evimize geldin. Zahmet ettin. bizim kalbimiz seni misafir etmeye layık değil. Fakat görüyorsun ya! Şu etrafta toplanan analar ve hemşireler, ihtiyarlar...Hepsinin kalbi seni misafir etmek için hazır. Bizim noksanlarımızı görme.
Sonra Latife Hanım’a döner:
-Var ol kızım Allah size uzun ömürler versin. Validen işte kapıda...Seni bekliyor. Konya’ya geldiğin günden beri ’’kızımı görür müyüm’’ diye ağlar. Bilsen şimdi ne kadar sevinecek.
İki odalı bir köy evi. Minderler döşenmiş, cicimlerle bezenmiş. Cumhurbaşkanı sedirin sağ tarafına bağdaş kurar. Hüseyin Ağa’nın eşi Latife Hanım’!ın başını okşadıktan sonra elini tuttu:
-Biraz ateşin var, hasta mısın?
Sonra kocasına döner:
-Aman Hacı! Biz de güya ev sahibiyiz. Sedire geçtik oturduk...Ya sen kalk, ya ben...Misafirlere kahve pişirelim.
-Sen kalk da pişiriver.
Biraz sonra elinde tepsinin içinde beş bardak ayran olduğu halde içeri girdiğinde Atatürk hemen müdahale eder:
-Hanım sen otur bakalım. Gel...Dağıtırlar.
Hüseyin Ağa:
-Haydi bak oturanların hepsi evladımız. Paşa ne diyor sana. Git yerine otur.
Hazır bulunanlar arasında bulunan Müfettişlik yaveri Mülazım Talat Bey kalkar, misafirlere ayranları dağıtır.
Atatürk:
-Nasılsınız, rahat mısınız?
-Elhamdülülillah Paşam, ne rahatsız olacağız. Sizi gördük. Daha iyi olduk. Bir oğlum var, köyde çalışır; eker biçer, zahiremizi, her şeyimizi gönderir. Biz de burada yer, içer, otururuz.
Atatürk, Hacı Hüseyin Ağa’nın eşine dönerek:
-Başka oğlunuz var mı?
-Üç erkek çocuğumuz vardı. Bunlardan ikisi , memlekete gavur gelmişmiş, devlet emretti, muharebeye gittiler. Orada şehit oldular. Birinden beş, diğerinden dört çocuk kaldı. Köydekinin de dört çocuğu var. O iki şehidin karılarına, yavrularına, sağ kalan oğlumuz bakıyor. Şükrolsun; kimseye muhtaç değiliz ; geçiniyoruz.
-Türk yavrularının bu yüksek duygulu anaları oldukça geleceğimiz emindir. Bu yüce hissi kuvvetlendirmek lazımdır. İşte bu kadın hakiki bir kadın efendidir...Evet, hakiki bir kadın efendi...
-Hacı Hüseyin Efendi sizi almadan evvel bir haremi daha varmış doğru mu?
-Evet Paşam. Evvel bir haremi vardı. Dört çocuğu da vardı. Benim hemşirem Hacı’nın kardeşi Ali Efendi de idi. Ben hemşiremin yanına gidip geldikçe bu Hacı bana gönül koymuş. Babamdan istedi. Babam evvela vermek istemedi ya...O zorla, ısrarla nihayet beni aldı.
-Nasıl iyi geçinebildiniz mi?
-Evvelki haremi biraz huysuzca idi. Hatta ekmeği falan kilitlerdi, Ama ben idareli olduğumdan , gürültüye meydan vermedim. İyi geçinmeye çalıştım. Evvelki haremi Hicaz’a gidinceye kadar pek tatlı geçindik.
Latife Hanım:
-Sizi mi çok severdi, evvelki haremini mi?
-Ben feriktim. Tabii beni çok severdi.
-Desene hanım, bizim pabuçlar dama atıldı
-Yok ...Ana kızım. Ben latife ediyorum. Öyle söylemedim. Allah arkadaşından ayırmasın. Bak kızım Hacı’ya bana; bizi kantarlar çekmiyor. Ne olur sizde burada otursanız da rahat etseniz...
Hacı Hüseyin Efendi:
-Paşa! Bilmem aklım erer demi söylerim, yoksa ermez demi söylerim. Biz seni böyle iki üç senede bir kere görmekle doymuyoruz. Şurada daim otursan...Rahat etsen...Onlara da haber göndersen, buraya gelseler.
-Onlar kim?
-Hep işte o hükümettekiler falan...Onları çağırıver buraya gelsinler vesselam.
-Hacı aklın eriyor. Hem pek iyi eriyor.