- 544 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İlahiyatçı Prof.Dr Hasan Elik Hocamız ile...
İlahiyatçı hemşerimiz Prof.Dr Hasan Elik: ”Unutmayalım ki, ilim yolu uzundur, İlmî bir geleneğin oluşması ise daha da uzun bir zamana ihtiyaç gösterir. Biz bu yola girmiş durumdayız. Nerede olduğumuza değil, nereden geldiğimize bakmalıyız”
TURAN YALÇIN-Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz? Hangi okullardan mezun oldunuz, nerelerde çalıştınız?
PROF.DR HASAN ELİK- Memnuniyetle Turan bey. Söze; gayretlerinizi ve okumalarınızı tebrik ederek başlamak isterim.
Ben1949 yılında Tokat merkeze bağlı Madas köyünde doğdum. Babamın adı Ahmet, annemin adı Hafize’dir. Bizim çocukluğumuzda köylerde yaygın olan eğitim yöntemiyle okumaya başladım. Köyümüzde Kur’an okumayı öğrendim. Ailemin ve benim meraklı olduğumuzu gören köyümüzün hocasının teşvik ve tavsiyesi üzerine hafızlığa/Kur’an’ı Kerimi ezberlemeye başladım. Bir süre devam ettikten sonra hocamız Hüseyin Evciman’ın yönlendirmesi ve ısrarı üzerine 1960 yılında Tokat/ Behzat’daki Mevlevîhane’de faaliyet gösteren Kur’an kursuna hafızlığımı tamamlamak üzere kaydoldum.
Disiplini, şahsiyeti ve vakarından çok etkilendiğim Çay camii imamı Merhum Hüseyin Dutoğlu hocamızda hafızlığı tamamladım. Bu arada Tokat’ın diğer kurrâ ve hafızlarından istifade ettim. Bir müddet, çok kuvvetli bir hafız olan ve bir celsede Kur’an’ı baştan sona dinletmeyen bir hafıza diploma vermeyen Tokat müftüsü Abdulgafur Karaİsmailoğlu’nda hıfzımı kuvvetlendirdikten sonra altı saatte Kendisine dinleterek hafızlık diplomamı aldım. Ali Paşa Camii’nde ve Ulu cami de ramazanlarda mukabele okudum. O zamanlarda Kur’an okuyanlara, özellikle genç hafızlara çok İlgi, sevgi ve saygı gösteriliyordu. Ben de çok ilgi ve teşvik gördüm. Bu ilgi ve teşvik benim din eğitimi alanında yetişmemde çok etkili oldu diyebilirim. Herhangi bir alanda teşvik edilmenin, itibar ve İltifat görmenin insanı motive eden önemli bir unsur olduğunun altını çizmek isterim. Ziya Paşa’nın; “marifet iltifata tabidir” sözü bunun veciz bir ifadesidir. Buna bir örnek olarak Tokat’lı büyük âlim İbni Kemal Paşa’yı hatırlatmak yerinde olur kanaatindeyim. İbni Kemal Paşa derki; “benim babam paşaydı, devlette önemli bir makama sahipti, o münasebetle sık sık saraya gider, yüksek makamlardaki insanları gördükçe onlar gibi olmak isterdim. Bir gün padişahın din bilginlerine çok itibar ettiğini, iltifat ettiğini görünce bundan çok etkilendim ve din ilimlerinde yükselmeye, ilerlemeye karar verdim.”
Ben de çevreden çok iltifat ve destek gördüm. Tabi en başta merhum babam ve merhume annemin Kur’an’a olan saygıları, bağlılıkları, onu okumam, ezberlemem ve ona layık bir insan olmam, dürüst bir hayat yaşamam için telkinde bulunmaları ve bana fiilen örneklik etmeleri gelir. O zamanların zor şartlarına rağmen bir çok sıkıntıyı göze alarak, tarif edemeyeceğim fedakârlıklarda bulunmaları, eğitim hayatımda başarılı olmam için bana büyük bir mesuliyet duygusu aşıladı.
Tokat’ta hafızlığımı bitirdikten ve öğrenebileceklerimi öğrendikten sonra artıktık din ilimlerinin merkezi sayılan İstanbul’a gitme zamanı gelmişti. Merhum babam, o zaman faaliyet gösteren Kapıcıoğlu Seyahat Firması’ndan büyük bir heyecanla en ön koltuğa (şoför mahalli) bilet alarak Beni 13 yaşında Bu koltuğa oturttu. Cebime 100 tl kadar da harçlık koydu. Şoföre de "bu çocuğa sahip çık" diye ricada bulundu. Elime de bir pusula verdi, o pusulada gideceğim adres yazıyordu. Babamla sarılıp ağlaşarak vedalaştık ve otobüs korna çalarak hareket etti. Artık İstanbul’a doğru yola çıkmıştım. 24 saate yakın süren bir yolculuktan sonra İstanbul’a ulaştım.
Anadolu’dan gelen bir çok talebe gibi ben de, çok müstesna bir insan olan Gönenli Mehmet Efendi namıyla maruf, Sultanahmet Cami İmam- Hatibi merhum Mehmet Öğütçü hocamızın, İstanbul’a gelen öğrenciler için şahsî gayretiyle temin ettiği Fatih semtinde yurt denebilecek mütevazı bir yere yerleştim, İki sene kadar burada kaldım ve İstanbul’un önemli hocalarından dînî ilimler okudum. Bu eğitim tarzında not yok, imtihan yok yoklama yoktu, sınıf geçmek,sınıfta kalmak yoktu. Tamamen öğrencinin şahsî isteğine ve kendi kendini kontrolüne bağlı bir yöntem söz konusuydu. Dolayısıyla not alma, sınıf geçme kaygımız yoktu. Bütün arzumuz derslerimizi iyi anlamak, İyi bir hoca olup köyümüze dönmekti. Bu yöntemle 2 yıl okuyup belli bir mesafe kat ettikten sonra İstanbul İmam-Hatip Okulu’na girdim. O zaman İstanbul’da bir tane imam hatip okulu vardı. İstanbul’daki lise sayısı ise hatırladığım kadarıyla sadece 9 taneydi . Aklımda kaldığı kadarıyla bu liselerden bazıları şunlardı: Kabataş Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Vefa Lisesi, Pertevniyal Lisesi, Haydarpaşa Lisesi , Galatasaray Lisesi... Bunlardan birisi de bizim okuduğumuz İmam -Hatip Okulu(orta-lise) idi. Bu okul liseler arası bütün faaliyetlerde; münazarada, bilgi yarışmasında ve sportif faaliyetlerde özellikle güreşte daima birinci olurdu. İmam Hatip Okulunu bitirdikten sonra 1971 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstütüsü’ne başladım ve 1976 yılında mezun oldum.
Daha sonra Kur’an’ı kendi gayretimle anlayabilmek için gerekli olan Arapçada daha ileri bir düzeye ulaşmak amacıyla Mekke’de bulunan King Abdülaziz Üniversitesi’ne gittim. Arap Dili ve Edebiyatı Enstitüsü’nü bitirdikten sonra Kur’an ve Hadis üzerine master ve doktora yaptım. Hocalarımızın hemen hemen hepsi Mısır El -Ezher Üniversitesi’nin son dönemdeki en büyük âlimleriydi, onlardan çok istifade ettiğimi söylemeliyim.
Mekke’de14 yıl ikamet ettikten sonra 1990 yılında İstanbul’a gelerek Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde öğretim elemanı olarak göreve başladım. Doçentlik ve profesörlük aşamalarını kaydederek görevimi sürdürdüm. Nihayet 2016 yılında yaş haddinden emekli oldum.
TURAN YALÇIN-İlahiyatı seçme amacınız neydi?
PROF DR HASAN ELİK-Benim eğitim hayatımın başlangıcı yukarıda da bahsettiğim gibi merhum anne ve babamın Kur’an’a olan inanç ve saygıları idi. Beni okutmalarından maksat da; meslek sahibi olmam para kazanmam, belirli görevlere, makamlara gelmem değildi. Kendilerine maddi anlamda yardımcı olmam, onları rahat ettirmem de değildi. Onları motive eden tek şey; Kur’an’a, Allah‘ın dinine hizmet ve bu yolla onun rızasına, sevgisine nail olabilmekti... Süreç içinde ben de onların etkisiyle eğitimini gördüğüm yüce kitabımızın, dinimizin her türlü şahsî çıkarın ,makam ve mevkiinin Önünde ve üstünde tutulması, dünyevî kazançlara alet edilmemesi gerektiği inancına ulaştım. Bu anlayış bana tarif edemeyeceğim ölçüde huzur ve mutluluk vermekte olup şahsım adına buna aykırı düşünce ve davranışta bulunmayı, hakka ve halka karşı büyük vebal, hatta ihanet olarak telakki ettim.
TURAN YALÇIN-İlahiyatçı olarak güzel eserler verdiniz. Mealiniz çok beğenilerek okunan meal oldu. Bu size ne hissettirdi?
PROF.DR.HASAN ELİK- Evet, Tevhit Mesajı isimli çalışmamız aslında muhtasar / özlü bir tefsirdir. Türkiye’de hali hazırda üç yüzü aşkın meal olduğu için yeni bir meal çalışmasına ihtiyaç olmadığını düşündüm. Tefsir deyince de onlarca ciltten oluşan, insanların gözümün korktuğu, okumaktan çekindiği uzun tefsirler akla gelmektedir. Biz bu çalışmada bunları dikkate alarak tek ciltlik bir tefsiri yapmanın faydalı olacağı kanaatine ulaştık ve ortaya böyle bir eser çıktı. Bu tefsirin amacı; Kur’an‘ın indirildiği dönemdeki muhatapları, ayetlerin nüzûlüne / inişine sebep olan olayları, soruları dikkate alarak bize vermek istediği evrensel mesajı tespit edebilmektir. Bu Tefsirin; gerek akademik camiada gerekse diğer okuyucular nezdinde bir karşılığı olduğunu duyuyorum ve bazı makalelere, ilmî çalışmalara konu olduğuna rastlıyorum. Bu da bize, Kur’an’a bir nebze de olsa hizmet etme lütfûnun nasip olduğunu hatırlatmakta ve bizi mutlu etmektedir. Bir Kur’an aşığı olan ve dünyadaki en büyük isteği, benim Kur’an eğitimi yolunda ilerlemem olan rahmetli babamın vefatına tekaddüm eden günlerde yeni basılmış olan bu tefsiri, hasta yatağında kendisine takdim ettiğimde; eline aldı, yüzüne gözüne sürdü, kalbinin üstüne koydu ve gözyaşları içinde bana dedi ki; “oğlum 65 sene önce köyde bu Kur’an’ın okumasını öğrenmen için seni köy hocasına göndermiştim. Aradan 65 yıl geçti ve sen çocukken köyümüzde harflerini, okumasını öğrendiğin o kitabın şimdi Türkçe anlamını ifade eden bu tefsiri getirip benim kucağıma koydun ben Allah‘tan başka ne isteyebilirim ki.. Bu işte Allah’ın eli olduğuna inanıyor, ne senin ne de benim bu işi planlayarak bu noktaya getirebilmemizin mümkün olmadığına inanıyorum” demiş ve kısa bir müddet sonra da vefat etmiştir. Allah kendisine gani gani rahmet eylesin.
Bazı okuyucular bu tefsirin bir doğu diline, bir de batı diline (İngilizce) çevrilmesinin faydalı, hatta gerekli olduğunu, özelliği itibariyle ve özlü/muhtasar bir tefsir olmasından dolayı kolay okunduğunu ve anlaşıldığını, dolayısıyla bir çok insanın faydalanacağını, İslamofobi propagandalarına karşı etkili olacağını, böylece dünya barışına da katkıda bulunacağı görüşünü dile getirmektedirler. İnşallah böyle bir imkân olur ve bu arzu gerçekleşmiş olur.
TURAN YALÇIN- Bugüne kadar çıkardığınız eserlerden bahseder misiniz?
PROF.DR HASAN ELİK- Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı (ifav.) Yayınları’ndan çıkan (sözünü ettiğimiz tefsirin dışındaki) eserlerimiz şunlardır:
- Ku’ran’ın Korunmuşluğu (Bu eser de Kur’an’ın günümüze kadar nasıl korunduğu ve bize ulaştığı açıklanmaya çalışılmaktadır.
-İnsan Eksenli Din (Bu eserde dinin insan için olduğu, onun sorunlarını çözmek için gönderildiği anlatılmaya çalışılmaktadır.
-Kur’an Işığında Farklı Konular Farklı Yorumlar (Bu eserde Mekke örneğinde Kur’an’da şehrin nitelikleri, Kur’an‘da şefaatin ne manaya geldiği, Kur’an‘a göre gayrimüslimlerle ilişkilerin nasıl olması gerektiği, ibadetlerde şekil ve anlam ilişkisi gibi konularda farklı görüşler, anlayışlar dile getirilmektedir.)
-İçimizdeki Allah (On kitaptan oluşan bir serinin birincisi olan bu kitapta; yaratıcı bir kudretin /Allah İnancının insanın fıtratında, yaratılışında mevcut olduğu, Kur’an’dan hareketle açıklanmaya çalışılmaktadır.)
TURAN YALÇIN-Tokat’ın bir köyünden (Madas)çıkarak ülkemizin önemli ilahiyatçılarından olmak nasıl bir duygu?
PROF.DR HASAN ELİK- İlahiyat alanında çalışmak bana huzur ve mutluluk vermekte ama aynı zamanda sorumluluk duygusu hissettirmektedir.
TURAN YALÇIN-Tokat’ta akademik hayatın gelişmesi için ne önereceksiniz?
PROF.DR HASAN ELİK- Alanımla ilgili görüşümü İfade edeyim: Bugün, din ilimleri adına üzerinde en çok yoğunlaştığımız husus; bu ilimlerle ilgili tarihte yazılmış kaynakları tekrar etmektir. Yani biz henüz önceki din alimlerinin görüşlerini anlamaya çalışıyoruz, kendi görüşünüzü oluşturma ve topluma sunma noktasında değiliz. Hedef daha çok, geçmişi okumak ve anlamaya çalışmaktır. Halbuki din eğitimi alanında akademik çalışma yapmaktan amaç; eski din bilginlerinin kitaplarının okunması ve hayata geçirilmesi değil, onların bilgi ,görüş ve tecrübelerinden istifade ederek yaşadığımız hayata dair sorunları çözmek ve insanlara mutlu bir hayat yaşamaları hususunda dinî bilginin rehberliğini sunma gayreti olmalıdır. Kanaatimce;henüz daha ileri bir düzeye ulaşamamış olmamızın önemli sebeplerinden birisi, bu bakış açısıdır. Unutmamalıyız ki hayatın her alanında olduğu gibi din alanında da görevimiz dünü tekrar yaşatmak değil, bugünü anlamlı,verimli ve faydalı yaşamaktır. Bu, kendimize, yaşadığımız hayata, borcumuzdur. Elbetteki geçmişi de hayırla yâd etmek, bir vefa borcudur. Fakat biz onları tekrar etmekle değil, onların üstüne yeni şeyler ilave etmekle mükellefiz. Burada şunu da ifade edeyim ki, bu duruma bakarak asla ümitsizliğe kapılmamak lazımdır. Zira henüz bu işlerde yeniyiz Türkiye’de din eğitiminin bugünkü akademik yapıya kavuşması 60-70 yıllık bir zamana tekabül etmektedir ki bu, kısa bir süredir. Unutmayalım ki, ilim yolu uzundur, İlmî bir geleneğin oluşması ise daha da uzun bir zamana ihtiyaç gösterir. Biz bu yola girmiş durumdayız. Nerede olduğumuza değil, nereden geldiğimize bakmalıyız inşallah başaracağız.
TURAN YALÇIN-Tokatlı bir ilahiyatçı olarak İstanbul’dan bakınca Tokat’ı nasıl görüyorsunuz?
PROF.DR. HASAN ELİK-.Tokat; Bir çok özelliğinin yanında tarihte din ilimleri açısından da önemli bir yere sahiptir. Bir çok âlim, kurrâ ve hafız yetiştirmiştir. İbni Kemal Paşa bunların en büyüklerindendir. Askeri sahada büyük bir komutan olan Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa da hepimizin malumudur. Onun adını taşıyan üniversitemiz Tokat için önemli bir imkân ve fırsattır. Malumunuz, bünyesinde İlahiyat Fakültesi de mevcut olup dînî İlimler sahasında hizmet için çaba göstermektedir. Öğretim üyesi dostlarımızla şahsen temasım var. Çalışmalarını takip ediyorum. Eğitim ve öğretimin yanında Bir çok ilmî faaliyetleri de olmaktadır. Geçtiğimiz sene, büyük din bilgini İmam Mâturidî ile ilgili bir sempozyum başarıyla icra edilmiş ve sunulan tebliğiler kitap haline getirilmiştir. Üniversite bir şehrin zihni mesabesinde olup geleceğe daha ümitle bakmamızı sağlayan önemli bir kurumdur.
Ben de Tokat’lı olmaktan memnuniyet duymakta, iftihar etmekteyim. İnsanın gönlünde memleketinin yeri bambaşka...
On- onbir yaşlarında okurken sokaklarında dolaştığım Tokat; hafızlık yaptığım Mevlevîhane, Bey Sokağı, Saathane, minaresinden Hafız Yaşar’ın ezan okuduğu Behzat cami, Hüsamettin Hoca’nın ve Ziya Hoca’nın ramazanlarda şenlendirdiği Alipaşa Camii, Hafız Celal’in yanık sesiyle minaresinden ezan okuduğu Ulu cami, Hafız Nazmi’nin davûdî sesiyle inlettiği Meydan Camii.
Şarıl Şarıl akan suyuyla meşhur Sulu Sokak; civarında kurulan panayır ve gösteriler...
Alipaşa, Sultan ve Mevlana Hamamları... Hafta sonları yüzmeye gittiğimiz Yeşilırmak. Şehri seyretmek için zaman zaman çıktığımız kale ve daha nice güzellikler...
Meşhur tavası, nefis pidesi, simidi, çöreği, yağlısı ve elbette ki Tokat Kebabı…
TURAN YALÇIN-.Son olarak Tokat’lı hemşerilerinize başka neler anlatmak istersiniz?
PROF.DR.HASAN ELİK-.Hemşerilerimizden Tokat’ın tarihî, coğrafî ve kültürel özelliklerini çok iyi bilenler mutlaka vardır, bu konuda onlara kulak vermek lazımdır. Benim de bir şey söylememi istiyorsanız şunu söyleyebilirim:
Yeşilliklerinin, bağ ve bahçelerinin korunmasını, Tokat mutfağının tanıtılmasını ve yeni nesillere aktarılmasını, eski sanat ve zanaatlerinin kaybolmasının önüne geçilmesini önemli görüyorum. Bir de şunu ilave etmek isterim. Yakın zamana kadar Tokat’ın iki büyük çarşısı vardı; bunlardan birisi Meydan diğeri de Behzat. Şimdi Tokat’a geldiğimde şöyle bir dolaşıyorum; Güzel şeyler yapılmış olduğunu görmekten bir Tokatlı olarak elbetteki mutluluk duymaktayım. Ancak; şehrin merkezi konumunda olan, Behzat Camii’nin ve Saathane’nin bulunduğu Behzat Mahallesinin bazı yerlerinin neredeyse harabe görünümünde olduğunu görüyorum. Bu çok üzücü! Mamafi bu görünümü gidermek için Belediye tarafından çalışma yapıldığını duydum, gerçekleşirse çok önemli bir hizmet olur.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.