- 443 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
Ruh Ayazı
Ruh ayazında donmuş bir bahçede ölü yapraklar biriktiriyorum. Her sonbahar erken geliyor kente;peşinde yarım kadın ve adamlarla. Çıplak ayak gezen çocuklar görüyorum sokaklarda. Aç güvercinler… Akşamın solukluğunda sessiz bir esinti saçlarını uçuşturuyor kadının… Onun da ayakları çıplak… Kızıl farları ışıl ışıl otomobiller, gecede ay, denize vuran yakamoz yüklü acılar,güneşin batışında dans eden kuşlar,bulvarların gri dokunulmazlığı,ışıklı tabelâlarıyla şehir,günü kapatıyor ve perde diye açılan sahnede ,gün yerini geceye bırakıyor.
Zamanın kuşağında hiç kullanılmamış serseri,bomboş,amaçsız bir bıçak gibi duruyor yaşanmamışlıklar.
Her kadın,her adam,nedense kendi müsvettesi oluyor geceye hazırlanan akşam saatlerinde.
Salonumuzdaki mum çiçeklerini hatırlıyorum. Açelyalara sokuluyorum balkonda.
Özleme dönüştürdüğüm öfkemde kırılıyor ayna, çatlıyor.
Annelerimizi büyütüyoruz özlemleriyle,kalbimizin odaları rutubet kokuyor,onların nefesleriyle nefes alıp,dünyayı öpüyoruz en kırılgan yerlerinden,ellerimiz birleşiyor.
Ölüme uzak duran hayatların iplerinden kıtalar yaratmaya,kazaklar örmeye,siyah beyaz televizyonlarımıza gözümüz gibi bakmak adına ,şarkılar mırıldanıyoruz mutfaklarımızda,sırf o evlerin bacaları tütsün diye…
Ölümden korkmuyoruz yine de…
Edited &Revised… 15. 6. 2015-25.11.2019
Sinop-Gülgün A.
YORUMLAR
Ölümden korkmuyoruz yine de...
Keşke içli satırların kuşattığı gerçekliğin yansımalarının ardı olsa görmek istediklerimiz. Gizin hep bir muamması vardır da, istediğimiz asla sokulmak değildir yüzleşilmesi gerekenlere... Ruh ayazında donduruyoruz nedense, ölü yapraklarımızı. Üzerimizden her kopuşunda, rüzgarın maziye savurduğu günlerin yekunu gibi pörsüyüp kuytulara sığışmaya çalışan yapraklara... Halbuki, hayatın tüm şifrelerini taşırken üzerinde o ölü yapraklar, yine de yarım insanlara dönüşmeyi maharet sanıyor bedenlerimiz. Oysa içte, derinlerde korkuyoruz ölümlerden her seferinde. Sakladığımızı bile itiraf etmekten aklımızın çıktığı bir yaşanmışlıkla. Yüzleşmenin o istemsiz vakitleri her çağırışında bedenlerimizi, geç kalınmışlığın hissi kıvamında üzerimize konmaya başladığında ölü yapraklar, pişmanlığa evrilecek tüm gri dokunulmazlıklarımız. Lakin, kaçtığımız kadar ölümden korkuyoruz her seferinde... Korkmadığımızı zannetsekte... Aykırı bir mecradan belki yorumum. Lakin hissettirdiğiniz şeye minnettarım. Saygılarımla...
Kenanfaik tarafından 25.11.2021 23:02:31 zamanında düzenlenmiştir.
Kenanfaik tarafından 25.11.2021 23:03:30 zamanında düzenlenmiştir.
Kenanfaik tarafından 25.11.2021 23:04:16 zamanında düzenlenmiştir.
Kenanfaik tarafından 25.11.2021 23:05:35 zamanında düzenlenmiştir.
mimoza2023
Kenanfaik
Bacalarda duman tüter mi? Ya o evlerin gözlerinde ki gülümseme geri gelir mi?
Kimsenin kimseden üstün olmadığı hayatın merkezinde yaşamla ölüm arasındaki mesafe insanın insana yaptığı haksızlıklar biter mi?
Adaleti gördüğümüzde yüreğimiz bacasına o evlerin sıcaklığıyla dolar mı?
Ne çok hissettirdiniz
Ümmühan Yıldız tarafından 25.11.2021 14:55:05 zamanında düzenlenmiştir.
mimoza2023
mimoza2023
mimoza2023
Ümmühan Yıldız
Sevgiyle selamlar
mimoza2023
kalem dostu,kalp dostu...hoş geldiniz sayfama yeniden... hoş görmüşsünüz,kalp gibi,kalbiniz gibi... iyilik gibi gelmişsiniz...şükranla...
Zamanın kuşağında hiç kullanılmamış serseri,bomboş,amaçsız bir bıçak gibi duruyor yaşanmamışlıklar....
Harikaydı,,selamlar