Kağnı
KAĞNI
Mehmet Cemil’in babası köyün berberi, köy meydanında da berber dükkanı vardı.
Mehmet Cemil altı yaşlarında iken babasının yanına gider berbere gelen müşterilerle , hoşça eğlenceli vakitler gecirir bu yüzden her gün berber dükkanında çırak edasıyla gelirdi.
Müşteriler de alıştılar Mehmet Cemil’ e berbere gelirken yanlarında (ceplerinde) gazeteye sarılı olarak akide şekeri, bisküvi, lokum’un yanısırasında da kırık leblebi, kuru üzüm, iğde ve balon da getirirler Mehmet Cemil’e verdiklerinde değmeyin artık keyfine...
Mehmet Cemil sarı saclarindan dolayı da sarı lakabı verilmiş, müşteriler de sarı diye hitap eder çağırırlardı...
Berber dükkanının ve köy meydanının maskotu olmuştu sevimli canayakınlığıyla. Musterilere cay , kahve söylerdi yakınlarında ki asma kahveden.
Dükkânda bir kaç müşteri olduğunda babasına..
---Mehmet Cemil " Buba çay söylep gelem mi"?.. derdi.
Babasi da kaç kişiler ise, parmaklarıyla işaret eder Mehmet Cemil’de parmaklarina basasının isareti gibi yapıp, hic bozmadan parmaklarına kahveyi gidip kahveci Mehmet Salih amcasına işareti gösterirdi. Mehmet Salih çok severdi Mehmet Cemil’e...
----Mehmet Salih "sarı nereye gidiyon al nevaleni" deyip iki kesme şeker verirdi. Sarı kahveye cay söylemeyi bu yuzden iki seker albilmek için çok severdi.
Sarının anne dedesi Molla Mehmet de köy camisinin fahrı müezzinligini yapıyordu. Dukkanla camii karşı karşıyaydı. Öğle namazı için geldiginde onu beş kuruş para verir namaz kılması (cami"yi alışması ve namaz kılmayı beninsemesı için) için.
Camiye girip iki dakika sonra camiden çıkar bakkal dükkanına gider
"Galugulu" Mehmet Cemil’in deyimiyle (kaymaklı bisküvi ) alırdı.
Mehmet Cemil’in çocukluk günlerinin bir iki saati berber dükkanı ve köy meydanında geçerdi.
Aradan yıllar geçti ilkokulu bitirmeli olmuştu. Dördüncü sınıfı bitirdi besinci sınıfı geçtiği yılın yaz tatilinde sokakta arkadaslariyla günün sartlarinda ki oyunlari oynayarak geçirirdi. Çellek (Çelik çomak) tek kale maç (futbol) ,ilik ütme(elbise düğmesi yere sıralı dikilir cam misket veya demir bilye ile oynanan oyun) yakar top gibi bu oyunlar vaz gecilmeziydi.
Babasının dükkanının yakınında olan Helvacilarin Ahmet amca oglu Hasan ağabey de okuzlerle tarla sürüp ekin (arpa ,buğday hububat) ekerlerdi. Rençberdirler.(çiftçi)
Mehmet Cemil’in ninesinin de kucuk bir tarlası var onuda ortak olarak Ahmet amca oğluyla eker bicerlerdi.
Tarlada biçilen mahsulü kağnı ile harman yerine taşınır orada öbek öbek herkesin ürünü ayrı ayrı yığın yapılır. Zamanı geldiginde de at, okuz gibi hayvanlara döğen (döven: Harman aletlerinden Tohumlu bitkilerin saplarını saman haline getirip, tohumlarından ayırmaya yarar. Bazı bölgelerde “dögen” denir. At veya öküz, ile cekilen alet) baglanarak harman kovulur..
Sokakta oyun oynarken Hasan agabey kağnıyla harmsn yerine giderken gördüğün de bazen kendisi bazen de arkadaslariyla kağniya binip iki kilometre uzak olan harman yerine gidip oradan da yaya olarak geriye mahalleye geri gelirdi. Kağnının çıkardığı gıcırdık, gıcırdık sesine sevdiğinden kağnıya her gördüğünde iştahla bakar, musaitse kağnı (yük yok ise ) her zaman Mehmet Cemil için vaz geçilmezdi. Mutlaka biner geriye yaya olarak gelmek olsa bile...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.