- 437 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
FİLİSTİN ŞAİRİNİ KAYBETTİ
Kütükte kayıtlıyım.
Arabım.
Kartımın numarası elli bin.
Sekiz çocuğum var.
Dokuzuncusu yolda.
Yazdan sonra burda.
Kızıyor musun?
Kütükte kayıtlıyım.
Arabım.
Bir işim var, çalışıyorum.
Arkadaşlarım var, acı çeken, sekiz de çocuğum.
Taştan çıkarıyorum ekmeklerini,
üstlerini başlarını, defterlerini taştan çıkarıyorum.
Dilenmiyorum kapı kapı, olmuyorum iki büklüm
eşiğinde senin
Kızıyor musun?
Kütükte kayıtlıyım.
Arabım.
Halktan biriyim.
Sabırlıyım.
Öfkeyle kaynayan topraklara
salmışım köklerimi.
Çağlardan çok uzaklara bağlı
babam benim, yüzyılların doğuşundan çok uzaklara,
selvilerden, zeytinlerden çok uzaklara
bütün bitkilerden çok uzaklara bağlı.
Nujub efendilerinden değil,
kara saban sürenlerden.
Büyük babamda köylüydü,
yoktu soy ağacı.
Başımızı sokacak bir kulübe
benim yuvam.
kamışlardan , dallardan.
Hoşnut musun benim bu halimden?
Halkım ben.
Kütükte kayıtlıyım.
Arabım.
Saçlar: Kara.
Gözler: kahve rengi.
Özel belirtiler:
Alnında bir çatkı.
El ayası deniz kabuğunun içi gibi kırmızı.
Uyuşturur tuttuğu eli bu eller.
Ayrıca zeytin yağını.
bir de kekiği severim çok.
Arayan bulsun beni.
bir yitik köyde,
adsız yolarda unutulmuş.
Tarlalarda ter döker insanları,
taş ocaklarında ter döker.
Özlüyor insanlar
insan gibi yaşamayı.
Kütükte kayıtlıyım
Arabım.
Atalarımın üzüm bağlarını sen aldın elimden,
çocuklarımla ektiğim toprağı
sen aldın.
Bıraktın bu taşları
bize çocuklarımıza.
Alacak diyorlar
hükümetin senin
elimizden bu taşları da,
doğru mu?
Bir daha diyorum!
Bir daha!
Kütükte kayıtlıyım.
Birinci sayfanın ta başına.
Nefret etmem insanlardan,
saldırmam hiç kimseye.
Ama aç korlarsa beni
korlarsa çırılçıplak,
yerim etini beni soyanın
hem de yerim çiğ çiğ.
Açlığımı kolla benim
ve öfkemi.
Damarıma basma.
’’Kimlik Kartı’’ başlıklı bu şiirin dizeleriyle belleklerimizde yer eden Mahmud Derviş’i A. Kadir, Afşar Timuçin ve Süleyman Şalom’un ’’Filistin Şiiri’’ adlı derleme çalışmalarıyla tanıdık. Ülkeleri ellerinden alınmış, büyük çoğunluğu komşu Arap ülkelerinde sığıntı durumuna düşürülmüş Filistin halkının 1960’ların bu mücadelesinin şiire yansımaması düşünülemezdi. Nitekim çağdaş Filistin şiiri de, Filistin halkının mücadelesinin içinde onunla birlikte, onu besleyerek ve ondan beslenerek doğmuştur.
Geleneksel Arap şiirini de değiştirecek dinamikler taşıyan Filistin halkının dostlarını da etkileyen yepyeni, çağdaş ve devrimci bir nitelik taşıyan bu şiir, elbette Filistin halkının düşmanlarını da etkileyecektir. Öyle ki, sırasında Filistin halkının topyekün mücadelesinin önemli mevzilerinden biri haline gelen bu şiir için İsrail’in siyonist yöneticilerinden biri, eski başbakanlardan Moşe Dayan, isim vererek hapislere, bin türlü başka baskılara karşın doğduğu toprakları terk etmeyen, ’’Filistin Şiiri’’ nin yaratıcılarından 1914 doğumlu Fatva Tukan’ın bir şiirinin yirmi fedaiye bedel olduğunu belirtme zorunluluğu duymuştur.
Sadece Fetva Tukan’ın mı? En yaşlısından en gencine dünya şiiri içinde kendisine farklı bir yer edinmiş ’’Filistin Şiiri’’nin yaratıcıları, İbrahim Tukan’dan Abu Salma’ya, Samih El Kasım’dan Salim Jabron’a, Remzi Derviş’den , Muin Besiso’ya tüm şairlerin her bir şiiri içinde geçerli böyle bir yargıyı ise Simon Peres, yıllar önce savunma bakanı iken ileri sürmüş ve ’’sıkıyönetim uygulamak için devrimci şiirden daha iyi bahane’’ olmayacağını söylemişti.
Geçirdiği açık kalp ameliyatı sonrasında 67 yaşında yaşamdan ayrılan Mahmud Derviş, işte böyle bir şiirin temsilcilerinden biriydi.
Mahmud Derviş, 1941’de Celile’nin bir köyünde doğdu. 1948’de İsrail Devleti kurulduğunda, yaşadığı köy yerle bir edilmiş, on binlerce Filistinli aile gibi onun ailesi de kendisini Lübnan’da bir mülteci kampında bulmuştur. O günü daha sonra şöyle anlatır:
’’Çocukluğum, tüm halkımın dramıyla ilişkili olarak , kişisel dramımın başlangıcı oldu. 1948 yazının o gecesinde dingin bir köyde atılan mermiler ayırım gözetmedi. Altı yaşındaydım, zeytinliklere, sonra dağlara koşar buldum kendimi, bazen yalın ayak, bazen yere kapaklanarak. Korkuyla ve susuzlukla geçen kanlı bir geceden sonra, Lübnan denen ülkede bulduk kendimizi.’’
Şiirlerinde bu yağma ve göç olaylarının, çocukluğunun geçtiği mülteci kamplarının, İsrail baskınlarının izleri açıkça görülür. Mahmud Derviş henüz çocuk yaşlarda başladığı şiiri temel bir uğraş olarak sürdürürken bir yandan da El/Arz/Toprak Cephesi’nin çalışmalarına katıldı. Derviş’in şiirini biçimlendiren Filistin şiiri, Toprak Cephesi’nin yayınladığı dergilerde oluştu. İşgal altındaki topraklarda, Hayfa’da yayımlanan El İttihad gazetesi ile El Cedid dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yapan, yazı ve şiirleri nedeniyle hapse girip çıkan, zaman zaman ev hapsi uygulanan, 1970’de İsrail’e girişi iki yıl yasaklanan şair, şiirlerinin büyük bir kısmını güç koşullar altında, hapiste ya da göz hapsinde yazdı. 1969’da ’’Lotus Şiir Ödülü’’, 1982’de Lübnan’da Sabra Şatilla mülteci kampında gerçekleştirilen soykırım üzerine yazdığı ’’Gölgeyi Yüksekten Övmek’ adlı uzun şiiri ile 1983’te ’’Lenin Edebiyat Ödülü’’ ve 2003’te de’’Uluslararası Nazım Hikmet Şiir Ödülü’ ile onurlandırılan Mahmud Derviş, Filistinli şairlerin en önemlilerinden biri olarak nitelendi. Bir çok şiiri Arap besteciler tarafından bestelenen şairin ’’Celile’de Kuşlar Ölüyor’, ’’Filistinli sevgili’!’,’’Gecenin Sonu’’, ’’Yedinci Deneme’’, ’’Zeytin Ağacının Yaprakları’’ adlı kitapları yirmiden fazla dile çevrildi.
Yazımı bitirirken bu güzel insanı ’’Filistinli Sevgili’’ adlı şiirin son bölümüyle selamlıyorum. Işık içinde yatsın.
Gözleriyle Filistin,
kollardaki, göğüslerdeki dövmelerle Filistin,
adıyla sanıyla Filistin.
Düşlerin Filistin’i ve acıların,
ayakların, bedenlerin ve mendillerin Filistin’i,
sözcüklerin ve sessizliğin Filistin’i
ve çığlıkların.
Ölümün ve doğumun Filistin’i,
taşıdım seni eski defterlerimde
şiirlerimin ateşi gibi.
Kumanya gibi taşıdım seni gezilerimde.
Koyaklarda çağırdım seni bağıra bağıra,
inlettim senin adına koyakları:
Sakının hey
kayaları döve döve şarkımı koparan şimşekten!
Benim gençliğin yüreği!
Benim beyaz kanatlı atlı!
Benim yıkan putları!
Kartalları tepeleyen şiirleri benim eken
tüm sınırlarına Suriye’nin!
Zalim düşmana bağırdım, ey Filistin, senin adına:
"Ölürsem, ey böcekler, vücudumu didik didik edin!"
Karınca yumurtasından kartal çıkmaz hiçbir vakit,
yalnız yılan çıkar zehirli yılanlardan!
Ben barbarların atlarını iyi bilirim.
Bir ben dururum onların karşısında,
bir ben,
gençliğin yüreğiyim her daim,
yüreğiyim beyaz kanatlı atlıların.
YORUMLAR
Gecenin bu vakti zayi aklımla bu sahifedeyim...
şair ve şiir adına hüzün ve suskunluk dolsa da içime
İmzamı koymak isterdim müsadeleriyle
Sayın Müslüm bayramın yorumlarının altına....
ne olur bu kadar zor mu dünyaya insanca bakabilmek..
MÜSLÜM BAYRAM
çok teşekkürler değerli şair
nice saygılarımla
Aşağıda yazdıklarıma ilave olarak, benzeri ülkemizde de uygulanmak istenmektedir
kırk yıldır uğraşıyorlar Bir KÜRT TÜRK savaşı olsun diye, oysa bilmiyor gafiller
TÜRKLE KÜRT KARDEŞTİR.
ARTI ORTADOĞUDA SURİYEDE OLAN HADİSELER DE FİLİSTİNE YAPILANIN BİREBİR AYNISIDIR.
TEK KELİMEYLE HERKESİN UYANIK OLMASI FARZDIR.
BU VESİLEYLE DUYURULUR.
dünya ne enteresanlıklara gebe şöyle düşününce.
ya biz insan olarak Yahudilerin fırınlarda diri diri yakılarak soykırımına üzülüp dertlenirken, filmlerini yazılan kitaplarını izler okurken.
bu kadar zulümden kurtularak sağ kalmış bir millete birileri devlet kurduruyor, yetinmiyor kendilerine yapılan zulmü bir başka millete acımasızca yaptırıyor.
bu nasıl mantık
bu nasıl vicdandır ki, bu milletler hala ders almazlar, barış içinde yaşamak varken
bu zulüm çemberine dolanıp dururlar.
Yahudi cemaati hiç düşünmezler mi? ya bir zamanlar bize yapılanı şimdi yaptıklarımızla
aklayıp paklıyoruz diye hiç mi düşünemezler, o halde bizler Yahudilere yapılan zulme alkış mı tutalım
bu mu dur vicdan
bu mu insanlık
yazık çok yazık
her kes şapkasını önüne koymalı
düşünmeli der
nice saygılarımı sunarım