- 596 Okunma
- 5 Yorum
- 9 Beğeni
ÇOCUKLUĞUMUZ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Pervin toprak kokusunu çocukluğundan beridir çok severdi. Odasının penceresini açar ve bu kokuyu içine çekerdi. Onun için bu koku yaz aylarının en güzel yanıydı.Sıcağın bastırdığı aylarda yağmurun ardından hafifçe yükselen bu koku ona renkli bir düşte gibi hissettirirdi.
Yine bir Temmuz akşamında toprağın kokusunu içine çekerken ve gökyüzündeki yıldızları seyrederken ilk kez mutsuzdu..Yanında tüm yaşamını birlikte geçirmiş olduğu arkadaşları Müge ve Güzin vardı.Birlikte aştıkları zorlukların ve sevgi dolu mutlulukların sonlanma zamanıydı.Çünkü Güzin evlenmiş ve yurt dışında çalışan eşinin yanına gidiyordu. Havalimanının girişinde açık havada oturuyorlardı.”Aslında bu son değil” diyordu Güzin “ben tatillerde gelirim;siz gelirsiniz hem temelli kalmayacağız orada beş altı yıl sonra görevi biter Orkun’un” dedi en son.Müge elini Pervin’in omzuna koyarak ”Güzin haklı bu son değil yine görüşürüz” dedi.” Pervin de “Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak hep bir arada olamayacağız ama olsun sen mutlu ol biz yine arada da olsa görüşürüz önemli olan kalplerimizin bir olması” diyerek yolcu edeceği arkadaşına moral vermeye çalıştı oysa çok üzgündü.Üç kız sevgiyle kucaklaştılar ve vedalaştılar.
Pervin arkadaşlarına göre naif,duygusal birisiydi.Arkadaşları da onun incinmesini istemez ve anlayışla karşılarlardı.Bunun nedeni sadece onu çok sevmeleriydi.Dostluk var olan sevgiyle hayatı birlikte omuzlamaktı onlar için ve hayatı birlikte bugünlere getirmişler devam etmeye de birbirlerine söz vermişlerdi.
Pervin bebekken çöp konteynırının yanına bırakılmış yani terk edilmişti.Annesi babası hiç aramamıştı.İçten içe kızıyor ama onları merak etmeden de duramıyordu. O da yurttan çıkınca onları aramamış dostlarıyla mutlu olmuştu.Liseyi moda tasarım okuduğu için bir giyim atölyesinde çalışıyordu.
Müge anaç bir yapıya sahipti.Arkadaşlarını koruyup kollayan adeta onlara annelik babalık yapan kişiydi. Müge üç yaşında yurda gelmişti.Babası ölmüş,annesi ise bakamadığı için yurda vermek zorunda kalmıştı.Annesini arada görür ama kendisini bıraktığı için hep mesafeli davranırdı.Liseden sonra kuaför yanında çalışmaya başlamıştı.
Güzin çabuk parlayan,çabuk da durulan ve çok duygusal ve de anlayışlıydı. İçlerinde bir tek Güzin üniversite okumuş ve doktor olmuştu.Orkun’la evlenince onun gibi o da yurt dışında görev yapmaya karar verdi.Güzin de bebekken yurda verilmişti.Genç bir kadın yurda bırakmış bir daha da aramamıştı.Okulu burslarla ve yarı zamanlı olarak garsonluk yaparak okumuştu.Tabii o istemese de arkadaşları onu incitmeden mesela ihtiyacı olanı hediye ederek yardım etmeye çalışmışlardı.
On sekiz yaşından sonra birlikte aynı evde kalmaya başladılar.Güzin gidince Müge ,Pervin ve lise son sınıfta okulda tanıştıkları ve son sınıfta ailesi ölen Berna ile birlikte kalmaya devam ettiler.
Üçü de aynı yaşta olan kızlar daha önce hiç ayrılmamışlardı. Berna ise aralarına lisede katılmıştı.Aynı sınıfta olan dört kız çok iyi anlaşmıştılar. Yurttan gelen kızları kötü görenler ve hakir görüp kötü davrananların yanında Berna onlara çok sıcak davranmıştı.Dostlukları ise Berna’nın lise son sınıfta iken ailesi ile geçirdiği kazada ailesini kaybetmesiyle daha çok perçinlendi.Bu dönemde hep yanında oldular. Özellikle Berna’nın bacaklarından felç olmasıyla ona kol kanat geriler. Artık aralarına Berna’yı da alan üç arkadaş on sekiz yaşını bitirip yurttan da çıkınca aynı evi paylaşmaya başladılar.
Müge ve Pervin eve geldiler ve üzüntülerini birbirlerine belli etmemek için odalarına çekildiler.İkisi de sessizce ağladılar.Anılar zihinlerine sağanakla yağıyordu.Anılarla uykuya daldılar ve düşlerinde yine birlikteydiler.
O gün de Pervin kahvaltı hazırlayıp Müge ve Berna’yı kahvaltıya çağırmayı düşünürken dış kapının açıldığını duydu.Ardından Müge içeriye girdi.O da ekmek almaya gitmişti.Arkadaşına sabırsızlıkla telefonu cebinden çıkarıp “bak ne gördüm internette bir yarışma varmış moda tasarımla ilgili” dedi.Pervin zaten kahvaltıyı hazırlamıştı arkadaşının elinden telefonu aldı ve “aman bana kalasıya kadar kimler girer o yarışmaya “dedi. Ama Müge çok inatçıydı ve arkadaşını ikna için bütün kahvaltı boyunca ısrar etti.Pervin de bir şansını denemek adına biraz da bu paraya ihtiyaçları olduğu için yarışmaya katılmaya karar verdi.
Yarışmanın konusu gelinlikti,bir ay sonra çalışmalar değerlendirilecekti.Pervin bütün hafta çalıştı ve çok güzel bir gelinlik tasarladı.Gelinlik V yaka,kolları uzun manşetli ve tüldü.Gelinliğin geri kalan yanları danteldi ve kabarık bir gelinlikli. Gelinliğin duvağının tamamı dantel ve uzundu.Kumaşı bulması ve dikmesi on gün sürdü.Tabii Müge de yardım etti.Yarışma günü ikisi de çok heyecanlıydı.Tasarladığı gelinlik değerlendirilmek için bir mankenin üzerine giydirildi ve saçını da Müge hazırladı.Müge mankenin saçını arkadan yan topuz ve topuzun altından sağa sarkan bukleyle tamamlamıştı.Bu gelinliğe jüri tam puan verdi ve Pervin birinci oldu.
Buradan kazandıkları parayla ufak bir atölye açtılar.Çeşitli modellerde ve renkte elbise,pantolon,gömlek,etek gibi kıyafetler diktiler.Bir ay olmasına rağmen işleri kötüydü.Pervin artık umudunu yitirmişti.Müge ise arkadaşını heveslendirdiği için kendisini suçlu hissediyordu.Aradan altı ay geçti ellerine para geçmek bir tarafa cepten yemeye başlamışlardı.Müge zengin müşterileri olan bir kuaför yanında çalışıyordu.Bir gün Müge kuaföre gelen zengin bayanlara satış yapabilirim belki diye düşündü.Pervin zaten atölyeye gelmiyordu.Elbiseleri kuaföre götürdü.Elbiseleri beğenenler oldu.Müge ancak bir kişiye satış yapabildi o gün.Sonraki gün çok zengin ve kıyafete düşkün bir kadın kuaföre geldi.O da arkadaşlarından elbiselerin güzelliğini duymuştu.Müge bir önceki gün bir elbiseyi atölyeye geri götürmemişti.O zengin kadına gösterdi ancak kumaşı kaliteli değil diye diğer bayanlar gibi o da almadı.Müge boynunu bükmüştü ki “gel benim ünlü bir modacım var bu elbise çok şık hem de orijinal bir havası var sizi modacımla tanıştırayım dedi.
Müge eve gelince arkadaşına her şeyi anlattı.Sonra zengin bayanla kararlaştırdıkları gibi bir hafta sonra o modacıyla tanıştılar.Modacı Pervin’in çizimini çok beğendi.Birlikte çalışmaya başladılar.Tabi olanlardan Güzin ‘de haberdardı.
Güzin yüksek lisansını yaparken eşi öğretim görevlisi olmuştu.Gelirleri yaşantıları iyiydi ancak Güzin’in tek derdi vatan ve dost özlemiydi.Yüksek lisansı bitince Türkiye’ye döneceklerdi.Zaman ne ki saliselere bölünse de bir bütün olup fark ettirmeden çabucak geçip gidiyor.Aradan dört yıl geçti.Yüksek lisansını tamamlayan Güzin eşi Orkun’la yurda döndü.İyi bir üniversite de Öğr. Gör. olarak işe başladı.
Pervin de modacının yardımıyla moda camiasında tanındı.Modacının da yardımıyla sadece kendi tasarladığı elbiselerin olacağı bir defile hazırladı.Defile çok alkış aldı.O da artık ünlü ve başarılı bir modacı olmuştu.
Müge ise çalıştığı kuaför salonuna ortak oldu.O da tanınan,aranan bir kuafördü artık.
Dostluk,arada kan bağı olmasa da birbirini eksikleriyle kabul eden,koruyup kollayan,merak eden,seven insanlar arasında kurulan kuvvetli bir bağdır ki onlarınki de öyleydi.
ÇİĞDEM KARAİSMAİLOĞLU
Hikayemi güne seçen seçki kuruluna çok teşekkür ediyorum. Saygımla...
YORUMLAR
Çiğdem Karaismailoğlu
Çiğdem Karaismailoğlu
Sevgi bağının oluşmasıyla doğan dostluklar fikir, mevki, makam, zenginlik, fakirlik değerleri olmadan birbirleriyle harmanlanır.
Hele de küçük yaşlarda başlayan beraber olgunlaşan dostluklar var ki pırıl pırıl, dupduru hiç kimse araya giremez...
Güzel yazınızı içtenliğimle kutluyorum
Sevgilerimle
Çiğdem Karaismailoğlu
Yazı öyle bir hasrete işaret ettiki beğenmemek elde değil çok nefis bir çalışma kutluyorum saygılar
Çiğdem Karaismailoğlu
Güzel yüreğini ve kalemini kutluyorum sevgili arkadaşım.
Sevgimlesin.