- 260 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İmece (Yardımlaşma)
İnsanların para pul düşünmedikleri , komşunun komşuyu, akrabanın akrabayı gözettiği, fakir zengin ayrımının olmadığı ve hırsların öne geçmediği yıllar öncesine gitmek istersek durumu daha iyi anlamış oluruz.
Ekinlerin elle işlendiği zamana doğru bir yolculuk yapalım.
O yıllarda Traktör gibi bir makinanın olmadığı işlerin sadece beden gücüyle halledildiği bir zaman.
Öyle bir zamandı ki komşunun komşuya, akrabanın akrabaya insanca yaklaştığı zaman.
Öyle bir hayatın içinde topluluklar oluşturulmuş ki yaşadığı mekan alanının içindekiler değil dışındakilerde toplumun ortak vazifesi göreviydi. Toplumda bu bilinçle yaşamını yönlendirirdi.
Toplumun yaşamını sürdüğü gerek mahalleler gerekse yaylalarda yaşam birlik beraberlik üzerine kuruluydu. Yılın 12 ayı, dört mevsimi herkes için aynı ölçüde yaşanırdı. Bunun bu şekilde olmasının temelinde var olan duygu insanlar arasındaki yardımlaşma duygusudur. Buna örnek olarak Harman sezonunu ele alacak olursak, hani düvenle danenin saptan ayrılması için sürülüp rüzgar yardımıyla atılan tınaz sonucu elde edilen buğdayın ve samanın birbirinden ayrılması.
Harmanım kalacak endişesi olmazdı kişinin. Ekini tarlada geç kaldı, harmanı kaldırması gecikti, sorun değil, haber salmaya bile gerek kalmadan işini tamamlayan konu komşu yardıma koşar. Tarladaki ekinlerin harmandaki saman ve buğdayın yerine konması hep birlikte topluluk halinde bitirilmiş olur. Bu işin ücreti kesinlikle olmaz kimsede böyle bir beklenti içine girmezdi.
O yılların yardımlaşma duygusu sosyal aktivitelerin en başında gelirdi. Yardımlaşma duygusu insanların yaşamının her alanında yer alırdı. Bu durum insanlar arasındaki güven duygusunun ne kadar güçlü olduğunu göstermekle beraber, insanlar arasındaki kaynaşmanın ne kadar ön planda olduğunu göstermektedir.
Diğer bir husus ise komşu yokluğun içinde yoğrulmaya bırakılmaz, ihtiyaçları giderilmeye çalışılır. Herkes herkesin durumundan haberdardır. Yokluk içindeki ayıplanmaz aksine gözetilir ihtiyaçlarına çareler bulunurdu. Yoksullar toplumun ileri gelenleri tarafından fark ettirilmeden kollanırdı. Tarlası olmayana unluğunu kaldırsın diye ekeceği bir parça tarla ve bu tarlaya ekeceği tohum verilirdi. Kısacası herkes herkesin neyi var neyi yok onu bilirdi.
Buraya kadar anlatılanların tek bir adı vardı İMECE’lik. İmecelik toplum içindeki tüm değerleri sağlam bir zeminde tutmayada yarıyordu. Kimsenin gözü kimsenin malında olmazdı. İnsanlar arasında hoş görü ve sevgi en üst seviyedeydi. Kapılara kilit dahi vurulmazdı sadece kapının örtülü olması yeterliydi.
Keşke Hayat devamlı böyle kalabilseydi. Hayat, farkında olmadan zamanın getirdiği teknolojilerlemi yoksa kişilik değişimleriylemi insanı kendi içine mahkum etti.
Anlayamadığımız her şey değişimlerin içinde gerçekleştiği için bizden götürdüklerinin farkında olamıyoruz. Böyle gittikcede farkına varmadan değişim adı altında değerlerimiz yok olup gitmeye devam edecektir.
Sonuç olarak hayat hep Keşkelere kalacak.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.