- 274 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞAİRİN GÜNLÜĞÜ 14.06.13
14.06.13
Gezi parkı eylemcileri dağıtılıyor. Başbakan her şartı kabul etti. Ve eyleme son vermelerini istedi. Âmâ yapmadılar. Hükümetin son çaresi kaldı o da müdahale. Bakalım sonuç ne olacak.
Bu gün inşaattaydım. Elektrikçi son eksikleri tamamlıyor. Adamlar entipüften eksikleri bahane ederek elektriği bağlamadılar. Yetkili elektrikçi yemekten bahsetti. "Rüşvete girer" diye kabul etmedim. Sen misin kabul etmeyen kablonun renginden, bir prizin çocuk korumasından, kablo üstü sıvasından dem vuruyor.
Abim çevreyi kolaçan ediyor. Boyacı Numan abi onun evini badana yapıyor. Ben Hüseyin abiyle tartışıyorum. Çok konuşmaması için uyarıyorum. "Aklımız azalıyor" diyorum." Çok konuşmak kalbi karartır. Sen zikir ehlisin bu zikir yetmiyorsa zikri artırmalısın. Zikir yaptıkça kalp genişler kalp genişledikçe zikir kifayetsiz kalır. Çare onu artırmaktır".
Ah bir bitirse de gitse diyorum. Meğer çok işi yokmuş. Su tesisatını tadilatını yapmak için alet getirmiş. "Parça yok "diyorum. "Yapamayız". Bir parça gösteriyor" bu diyor su kesilince boruda kalanı tutar ve hava geçmesini engeller. Böylece saat boşuna dönmez". "Olur "diyorum. "Yapabilirsen yap, malzemen varsa, vaktin varsa". Yapmıyor. Bir tek vana takıyor. Öbür projelerden vazgeçiyor.
Annem beni göndermiyor. Numan usta işini bitirmiş Bilal’i bekliyor. Anladım harçlığı yok, 20 lira verdim. Gitti. Söyleyemiyor.
Facede iki öğrencimi ekledim. Ahmet Kemal’i keşfetmişler. Biri Alican öbürü Efsun. Efsun, Bilecikli. "Uğrayacağım sana" diyorum" çayını içerim". "Buyur gelin Hocam" diyor.
Dün akşam İstanbul’a gittik. Yer yer yağmur yağıyor. Bazı yerleri sel götürmüş diyorlar. Körfez’de 15 tane evin çatısı hortumla uçtu. İklim değişiyor. Doğaya müdahale olumlu sonuçlar doğurmuyor. Eyüp’teyiz. Allah’ın dostu umreden geldi. Küçük bir minibüsteyiz. Hava çok sıkıntılı. Gece 3.30 da döndük. Yolda biraz gözlerimi dinlendirdim. Eyüp çok mutena bir semt. "Burayı Eyüp Sultan koruyor" dedim. İstanbul tam bir cennet. Köprüden geçerken gördüğümüz o muhteşem cami siluetleri büyülüyor insanı.
Öğlende Ketence’deydik. Hüseyin Bey bizi ağırladı. Çok şirin bir Çerkez köyü. Küçük şirin bir camisi var. Hüseyin Bey emekli öğretmen. 30 yıl önceki dostumuz. İlim Yayma Cemiyeti yönetim kurulu üyesi. Ben yurt müdürüydüm. Simitle kahvaltı yaptık. Çok nefisti. Seralarda üretim yapıyor. Nefis salatalıklardan yedik soymadan. Domatesler olmamış. Abim kahvaltıya sıcak bakmamıştı ama benden daha iştahlı yedi. Ayrıldık. Yolda Sefer sarı bana takılıyor. "İlla da bir tiyatro yazsaymışım, o oynarmış". Kendisinin yazma kabiliyeti yokmuş." Ben yazamam, demiyorum, vaktim yok" diyorum. "Emekli olursam yapabilirim belki" diyorum. Yıllar önce yine böyle bir talebi olmuştu. Bir tiyatroya başlamıştım. Adı ’Derviş’ti. Birinci bölümü yazıp daktiloda temize çekmiştim. Ama o Necip Fazıl’ın Mücahit isimli eserini sahneye koymaya başlamıştı. Ben de oyunu yazmaktan vazgeçmiştim. O eserini oynadı ama ben yazmayı sürdürmedim. Keşke sürdürseydim. Şimdi elimde mükemmel bir eser olurdu. Acaba şu an denesem devam edebilir miyim aynı esere? Başarabilir miyim? İyi bir sonuç alabilir miyim bilmiyorum.
Burası bir doğa harikası. Yemyeşil her taraf. Tam bir dünya cenneti. Oradan İzmit’e döndük. Beton kent. Yer yer yeşillendirilmiş ama yeterli değil. Bence birçok bina yıkılıp kentsel dönüşüm çerçevesinde büyük parklar, yeşil alanlar yaratılmalı. Okul bahçeleri yeşillendirilmeli, eskiyen okullar kent dışına taşınmalı, yerleri yeşil alan yapılmalı. Kentler oksijen almalı.
Ahmet Kemal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.