- 724 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
ŞİİRDEKİ MIZIKA
Şair mızıkçıdır!
Mızıka çalar sokaklarda...
İnsanların’’ölü’’ olarak ele geçirildiği sokaklarda...
Arkasına insan bağlı tankların ezdiği sokaklarda...
Şiir arka cebinde gezdirir mızıkasını, bütün dünya halklarının kardeşliğidir şarkısı!
Sokakları terk edip, şiirin’’mabedine’’ dönmesi gerektiğini söyleyenlere bir kaplumbağacık başını uzatıp güler kabuğundan...
Kitap fuarının sokaklarında, yalnızca dokuz günlüğüne kurulan sokaklarda. Mızıka çalmanın yasak olduğu sokaklarda karşı çıkıldı kitap düşmanlarına...
Önde gelen kemancı olabilmek için taburelerin kapışıldığı şairler orkestrasının çıkardığı gürültüyü Attila İlhan’ın şiirindeki mızıka bastırıyor:
’boynuna yeşil fuları sarma çocuk
gece trenlerine binme
kaybolursun
sokaklarda mızıka çalma çocuk
vurulursun’’
İşkencecilere, cellatlara, yasakçılara karşı gelen mızıkacılar katlediliyor sokaklarda; her birinin baş ucunda kanlı birer mızıka’
Sahi , içinde ’’mızıka’’çalınan kaç şiir var? Yoksa pas mı tuttu mızıkalar şairlerin suskun ağızlarında
Melih Cevdet Anday’ın şiirinde gece çalınan bir mızıkanın sesi duyulur:
Evimin önünden geçti biri
Dün gece yatmak üzereyken
Ağız mızıkası çalarak
Ve bana çocukluğumda
Akşam üzeri mangal yaktığımız
Bahçe kapısını anımsattı
Emniyet sandığındaki evin.
Çocukluğunu yetmişli yıllarda yaşayan bir çok insan ’’bahçe kapısı’’yerine içeride annesinin , babasının ya da kardeşinin tutsak edildiği ’’hapisane kapısını’’ anımsıyor...Emniyette sürüp gidiyor işkenceler... İnsanlar sandığa konulup kaybediliyor!
Memet Fuat ’’Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi’’nde aşağıdaki saptamayı yapar:
Çağdaş şairlerimiz toplum sorunlarına hep ilgi duydular, doğrudan bir kavgaya girmediklerinde de değerlendirmeleri, yaklaşımları, seçmeleriyle bir açıyı, bağlandıkları dünya görüşünün açısını ortaya koydular.’’
Şiirin Politikadan kurtulmasını söyleyenler bu düşünceleriyle şiirin ufkunun genişleyeceğine inanırlar. Oysa bu görüş tam tersi olarak Memet Fuat’ın sözünü ettiği açıyı daraltmaktan başka bir şey değildir.
Sokakları terk edip, ’’Bar’’larda şiir okumakla da, şairi düzenin alkışlamak istediği söyleme iteriz.
Elbette ki şiir her yerde okunur, okunmalıdır da! Ama, sokaklardan geçilerek Barlara gidildiği asla unutulmamalıdır:
’’Bize bir masa ayır Yanakimu
Aleksandromla benin için
Bir masa
Üstü çiçeksiz
Örtüsü gazeteden
Şarabı aşktan
Hem hülyadan
Aleksandrom mızıka çalsın
Siyaha bakan parmaklarıyla
Sait Faik, bir içki masasında mızıka dinleyerek atar öyküyü sokağa çıkarmak için verdiği kavganın yorgunluğunu.
Galata Köprüsü’nün bir içki evi olarak görenler kadehlerini dolduracak yeni bir mekanı çoktan buldular...Cemal Süreya’nın şiirindeki mızıkayı köprü üstünde oğlu Nazım Hikmet’in özgür bırakılmasını istediği Celile Hanım’ın dilekçesine imza toplayarak çalıyorum Hapisane kapılarında bekleyen nice annelerimiz için:
Bugün bu küçük salı günü
Her şeyi eksik olan İstanbul’un,
tepelerinden başka
Yalnız Galata
Galata
Gecenin bodrumlarında beslediği
O tükenmez paslanmaz tutkusunu
Bir ağız mızıkası halinde
Denize yediriyor yavaş yavaş
Şiirin arka cebindeki mızıka hiç bir zaman susmamıştır. Ağızlarından ’’pas’’ akanlara bakarak hurdacılarla işbirliği asla yapılmaz.
Güzel günler için çalalım mızıkaları!..
Göreceğimiz ’’güzel günler’’ için!