- 341 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
MAKSAT GÖNÜLLERİ GÜLİSTAN HALİNE GETİRMELİYİZ
MAKSAT GÖNÜLLERİ GÜLİSTAN HALİNE GETİRMELİYİZ
Bütün kainata bakıp, onu anlamak için beynimizi, aklımızı, bilgi ve edindiklerimizi gözden geçirdiğimizde; önce şahsımızın, aklımızın, bildiklerimizin, bedensel gücümüz ile güya sahip olduklarımızın ne kadar zayıf; hatta “yok - hiç” mesabesinde olduğunu görebiliriz.
Zaman ve mekan olarak tasavvur ettiğimiz kavramlar; ölçmeye muktedir olmadığımız için çok hızlı akar ve bir daha geri dönüşü mümkün değildir. Yaşadığımız dünyayı, evren içinde zaman ve mekan boyutu ile beynimizde ve zihnimizde gözle görülür bir şekilde tahayyül edersek; içinden çıkılmaz bir sonuçla karşılaşırız. Tabii ki bunlar, herkeste aynı şekilde olmayabilir.
Zaman, mekan ve hız; bu kainatı anlamamızda çok farklı etkenlerdir. Zaman ölçüsü belki her gezegende ve galakside farklı olabilir. Mesela bir insanın “Allah bir!” demesi; bir kaç saniyesini alabilir. Yüce Kitabımızdan öğrendiğimize göre “Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah’ı tesbih etmektedir. O, üstündür, hikmet sahibidir.” (Haşr. 1). İşte her varlık “Allah!” deyince mesela bir taş da bu süre on bin sene olabilir. Bizim bir iki saniyelik “Allah” dememiz ile bir taşın farzı muhal on bin senelik zaman dilimini kıyaslamak bile çok zordur. Bu zaman diliminin farklılığını bizim kavramamız mümkün değildir.
Eğer insanı merkeze alıp iki ayrı istikamete göre bir yolculuk yaparsak; birincisi bedenimizin dışındaki dünya ve kainat; aklımızın ve havsalamızın kavrayacağı rakam ve kavramlardan uzaklaşmış oluruz. Işığın hızı, astronomik hesaplar, bilim insanları tarafından yapılıyor. Bütün bunlara rağmen adeta bir yanda sonsuzluk alemine sayılar yükselerek nereye varmak isteniyor? Elbette başlangıcı olanın bir de sonu vardır.
İkinci boyut olarak yönümüzü kendi iç alemimize çevirirsek; bu sefer de rakam ve sayıların gittikçe küçüldüğünü görürüz, ya da kabul ederiz. Öyle bir noktaya geliriz ki, büyük alemi kavrayabilmek için nasıl “teleskop” gibi araçlar gerekirse; küçük alemi anlayabilmemiz için de “mikroskop” gibi aletlere ihtiyaç duyarız.
Mesela gözle görülmeyen ve ancak tıbbi aletlerin yardımıyla farkedenildiğimiz varlıkların olumlu ve olumsuz etkilerini yaşıyoruz. Koronavirüs, dünyayı ve insanları öyle etkiledi ki, herşey taze olduğu için henüz ortak bir noktamız olamadı. Doğru bilginin yanında; her türlü yoruma müsait bilgiler de mevcut.
Genellikle insanlık, olumsuz ve yanlış olanlara, özellikle saman alevi gibi birden parlayanlara meyil eder. Duyduğu ve gerçekliği ispatlanmamış spekülatif haberlere kendi özel icadı olan eklemeleri de yapmayı çok sever. Özellikle korku ve panik havası yayarak bir yerlere ulaşmayı, kısacası “çok şey biliyormuş” gibi baş köşede bir yer edinmeyi çok sever.
Halbuki bir menzilden bir menzile her şey akıp gitmekte… Yerinde duran bir şey yok. Her an yaratılma devam ediyor ve müthiş bir değişim var. İşte zaman, mekan ve hız noktasına “değişim - gelişim” de ilave edilince; kainatı; bilmek, anlamak, kavramak ve bizim maddi olarak tahayyül etmemiz çok zordur.
Bir de bize verilmiş cevherler vardır; şayet bu cevherleri zamanında gerçek ve hakikat bilgisiyle besleyip geliştirebildikse; işte o zaman her şeyin hikmetini kavrayıp anlayabiliriz. İçimizde ve dışımızda hiçbir şey “tesadüf” değildir. Herşey en ince noktasına kadar bilinçli ve ölçülü yaratılmıştır.
Bizler de “Alemi Ervahtan - Ruhlar Alemindeki” verdiğimiz sözü, hiçbir olumsuz etki ve tesir olmadan makul bir şekilde hatırlayıp ve ahde vefa edersek; başımıza ne gelirse gelsin, aşkla inanıp isyan etmezsek; çorak da olsa gönül toprağında o vakit nadir gül yetiştirebiliriz.
Başkası için bir tepe olan yer, bir başkası için çok çukur olabilir. Dünyaya baktığınız tepeler ne bize ait, ne de sonsuza orada kalacağız ve onlarda kalmayacak. Zaman bir değirmen; insanı ve herşeyi öğütüp toz toprak haline döndürüyor. Bütün bunlara rağmen kainatın sırlarını bilmek, kavramak ona göre hareket etmek; çevresi her türlü karanlık ve bilinmezler arasında bir ışık hüzmesi gibi yolumuzu aydınlatıyor.
Hepimizin kendisine has bir sermayesi var: O, sermayeyi bilinçli kullanıp elimizdeki zaman ve mekana uyarak, sorumlu olduğumuz gül bahçesinin bizim vasıtamız ile olacak gelişimini; hiçbir istek ve yanlış kararla olumsuz hale getirmemeliyiz. Ruhsal, bedensel ve elimizde olan imkanlar dahilinde nerede olursak olalım; bize verilmiş nimetler çerçevesinde çorak toprakları hasta yatağımızda olsak bile; maksat, gönülleri gülistan haline getirmeliyiz.
Halil GÜLEL
Düsseldorf / 04.05.2021
Resim : Halil GÜLEL
Farklı Bir Bakış
Sürrealist (Gerçeküstü) bir çizim, A 4 Boyutunda, Karton, Siyah Tükenmez Kalemle, 2021.
YORUMLAR
Muhteşem!..Tevafuk mu desem..Türküyü dinlerken yazınızla karşılaştım..Her zamanki gibi dikkat çekici bir yazı kaleme alınmış.Zaten sayfadan ağırlanmadan gitmek ne mümkün..Sağlıcakla saygıyla Üstad.Ben yazıyı okudum.Sizi Türküyle baş başa bırakıyorum.İyi ki varsınız..
Tükendi nakti ömrüm
Dilde sermaye olan
Bir ah kaldı gülüm aman
Tükendi nakti ömrüm
Dilde sermayem
Bir ah kaldı gülüm aman aman aman
Sanırım derdimi Lokman'a gösterdim
Sanırım derdimi Lokman'a gösterdim
Dedi eyvah
Bu derdin def eden bir çare hakiki bir
İlah kaldı gülüm aman aman
Ne kara günlerde beni halk etmiş mevlam
Ne kötü günler de beni doğurdu zavallı anam
Tutundu şemsi bahtım gonca güllerim
Simsiyah kaldı gülüm aman aman
Elimde bir keşkül başımda bir küllah
O da bana sermeye kaldı aman aman
Ölümüne di nenni di nenni sebebim sensin oy oy