- 349 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YUSUF VE UN
Hayata küçükken başladığımız önemli bir olaydı bakkala gitmek. İlk bakkala gittiğimde sanırım yedi yaşımdaydım. Kardeşim benden iki yaş küçüktü ve onun belli bir yaşa gelmesini bekledim. Hiç sevmezdim bakkalları. Sebebi mahallede tacizci bir bakkal olduğunu duymamdı belki. Küçücük kızları taciz ederdi. Arkadaşlarımdan duymuş çok korkmuştum. Annem beni bakkala yolladığında o bakkala gitmezdim bazen"neden o bakkala gitmiyorsun ?" diye sorardı, söylemezdim de. Bizim zamanımız zordu kız çocuğu olmak şimdi ki zaman da erkek çocuğu olmakta zor. Ne yazık kı bu sapık zihniyet tükenmiyor, renk ve şekil değiştirerek türüyor. Bir zaman sonra kardeşimde bakkal yaşına gelmişti baktım ki bir, iki gidiyor, bıraktım ona bu işleri. Oda ilk sıkıldı bir itiraz etti falan derken baktım zamanla sesi çıkmıyor. Bu sessizlikte pek hayra alamet değildi. Sonra sonra hesap kabarınca öğrendik neler çevirdiğini.
Biz çalışan bir anne, babanın çocuklarıydık. Bu sebepten babam bakkalla konuşmuş biz yokken bizim çocukların ne ihtiyacı varsa ver deftere yaz diyerekten. Tabi evin mutfak yönetimi küçük olsam da bana kaldı zaman, zaman bende kardeşime ekmekti, yumurtaydı bakkaldan aldırırdım. Meğer bizim ufaklık ekmeğin, yumurtanın yanında kendine de abur cubur bir şeyler alıp eve gelmeden yiyormuş. İlk aldığında bana da getirmişti tabi bende "bundan sonra ne söylersem onu al, bak annemlerden habersiz böyle yapamayız, bu doğru değil" demiş idim. O günden sonra beni suçuna ortak etmeyi kesmişti belli ki. Suçta ne hani? Çocuk işte o çocuktu ben değildim. Bana bir sorumluluk verdiklerinde bir yetişkin gibi hisseder gereği neyse o şekil davranırdım. Babam hesap kabarık gelince "yahu demiş ne almış ki bizimkiler böyle?" bakkalcıda anlatmış. Babam o günden sonra ihtiyaç dışı ab ur, cubur alımını yasakladı, yalnızca bize verilen haşlıklarla alabilirdik. Bizimkisi bu kez benim aklıma girmeye çalışıyor "abla bak yeni çıkan gofretlerden alırım, bisküvide alırım süt ısıtırsın bandırırız" falan ben yok diyorum ama öyle ballı anlatıyor ki bende çocuğum bir yerde. Ama ailemin sözünden çıkamam bizim dönemin çocukluğu çok saftı, bizim böyle saçma küçük kaçamaklarımız vardı. Memleketten de geleli bir iki yıl olmuş büyük şehir nasıl bilmeyiz etmeyiz iyice saftık yani. Hatta ilk geldiğimiz zamanlarda mahallenin çocukları bizi hep kandırırlardı. Kola şişesine salçalı suyu doldurup "kırmızı kola, yeni çıktı siz bilmezsiniz " diye dalga geçerlerdi. Ha inanıp içmezdik tabi o kadar da değildik yani ama "acaba mı?" diye de geçirirdik içimizden. O saflıkta iki çocuk olarak bakkala gitmenin ve yazdırmadan bir şeyler almanın çaresini aradık. Sonra aklıma bir şey geldi. Kardeşime dönüp "fişler" dedim. Kardeşim anlamadı "abla ne fişi okuldaki fişler mi ne?" "yok" dedim, "alışveriş fişleri" şaşkın anlamadı tabi bende kafa ne türlü çalışıyorsa "yahu alışveriş fişleri işte oğlum hani var ya annemler topluyorlar para yerine geçiyor. " O dönem annemler alış-veriş fişlerini toplayıp sigortadan para alırlardı bizlere de "bunlar para sağa sola atmayın toplayın şu kutuya koyun" derlerdi. Bende ne bileyim para yerine geçiyordur diye bu fişlerden verdim bir kaç tane bizimkinin eline "git bunlarla şu yazdıklarımı al " diyerek yolladım bakkala süt ısıtıyorum birde ne olsun kardeşim üzgün geldi "abla bunlar para yerine geçmiyormuş adam para istiyor " dedi. Sonra anladık o fişlerden nasıl para alındığını. İşte o zamanın çocukluğu ailemiz ne yapıyor ne ediyor sorgulamazdık, şimdikiler eve ne kadar para giriyor ne kadar harcanıyor her şeyi bilirler. Bu kötü bakkal tecrübesi bizde tebessümsel bir anı olarak kaldı.
Ben o saflıktan sanırım tam çıkamadım yalnız. Kendi evimde kızım henüz beş yaşındaydı ilk bakkala yolladığımda bakkal evin çaprazında kalıyor ona camdan bakıp o ilk heyecanı yaşamıştık. Gidip beni ikiletmeden dediklerimi alıp gelmişti. Zamanla kardeşi oldu, kardeşi büyüdü "artık ben gitmem o gitsin " demeye başladı. Kardeşi de o evde yokken altı yaşındayken başladı bakkala gitmeye. Ortanca oğlum aynı dayısı gibi abur, cubur yemeye düşkündür o sebepten her ne için yollarsam yollayayım ona fazladan para verip artanla kendine ve kardeşine bir şeyler almasını söylerim. Tabi alacakları kağıda yazıp yolluyorum kızım kadar aklında tutamıyor bir kaç denemeden sonra tecrübe ettik bunu da.
En son ona okul için poğaça yoğuruyorum bir sabah ve un bitiyor sadece bir kaç barda unla toparlanacak hamur. Eline bir miktar para verip kağıda "yarım kilo un" yazıyorum. Oğlum bir süre sonra eli boş dönüyor "yusuf yavrum hani un?" "anne un vermedi bakkal" "peki para nerde?" "para da vermedi" "neden geldin?" "iki lira daha istiyor" "oğlum benim verdiğim para ne kadarsa o kadar un istiyorum" aynı dediklerimi bir kağıda yazıp bakkala yolluyorum "yarım kilo olsun fazla istemiyorum" diye yazıyorum beş saniye sonra oğlum tekrar bakkaldan çıkıyor eli boş "oğlum nerde un?" "anne vermiyor""peki parayı aldın mı?""oda yok" sinirle "eve gel "diyorum camdan içeri girerken tekrar sesleniyor "anneee parayı apartmana düşürmüşüm " diyor "e para olmazsa tabi vermez "diyorum "sen o kağıdı diğer bakkala götür oraya git diyorum" diğer bakkal sağ çaprazda . Oğlum bir müddet sonra eli boş geliyor artık hamurda kendinden geçti bende "oğlum yine ne oldu? Alt tarafı yarım kilo un verecekler iki bardak olsa yeter." kızmaktan artık çocuğu bile duyamıyorum sonra kendime gelip tek suçlunun ben olduğunu anlıyorum "anne yarım kilo un yok!"
Meğer bakkallar açık un satışını kaldırmış nerden bileyim, çocuğa düşürür diye fazla para da veremiyorum, bozukta yok inatla bana o paraya un vermelerine direniyorum. Sonra bin üzgün bin pişman "oğlum üşüdün sen bak sana para atıcam hemencik al gel üstüne kağıt paralar verecekler onları düşürme emi yavrum " diyorum. Saniyeler sonra oğlum bir mutlu bir neşeli "anne! aldım! un aldım!" bende tabi hem pişman hem mutlu unu alıp hamuru toparlayıp, oğlumu sarıp sarmalıyorum üşüdü yavrucak. Aklıma geçmişte ki o fiş macerası geliyor. Evlerde ki bakkal işleri öyle kolay yürütülmüyor vesselam :)
ELİF KARADAŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.