- 538 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
AŞININ DÜNYADAKİ GENETİKSEL ÇÖZÜMÜ
En son genetik çözümlemeler, ırklar arasında gözle görülenden çok daha az fark olduğuna işaret etmektedir.
Dinkalarla Avrupalıları ayırt eden deri rengi insan yapısında bulunan 100 000 işlevsel genden yalnızca 4’üne bağlıdır.
Hepimiz dünya nüfusunun birbirinden kolayca ayırt edilebilen gruplara (’’ırk’’lara) ayrıldığını varsaymaktayız.Bu grupların deri rengi gibi fiziksel özellikler bakımından çarpıcı biçimde farklı olmaları , diğer özelliklerde farklılık göstereceklerini düşündürür. Bu ırk yaklaşımı , değişik ırklardan gelen ortalama bireylerin birbirinden farklı olduğunu
ve ayrıca her ırkın . üyeleri büyük oranda ortak genler taşıyan bir arı nüfusu temsil ettiğini öne sürmektedir.
Bu, insan tarihi içinde bir çok felaketin sorumluluğunu taşıyan çok eski bir fikirdir.
Örneğin: Hitler’in Yahudilere saldırmasının gerekçelerinden biri, biyolojik olarak üstün bir ırk saydığı Ari ırkın karışmasını engellemekti.Ancak araştırmalar hiçbir nüfus grubunun genetik olarak arı olmadığını ve aynı grubun bireylerinin de büyük genetik farklılıklar gösterdiğini ortaya koymuştur.Dünyadaki genetik farklılıkların çoğu , nüfus gruplarının içindeki farklardan kaynaklanmaktadır.
İnsan genetiği üzerindeki son gelişmeler, nüfus grupları arasında ne kadar genetik farklılık olduğunu ve bu farklılığın dünya yüzündeki dağılımını ölçmemizi sağlamaktadır.
Afrikalı ile Avrupalının , evliliklerinden olan çocukları arasındaki renk dağılımı deri pigmentindeki farklılıkların sadece 4 genin değişik biçimlerine bağlı olduğunu göstermektedir. Oysa insanda 100 000 işlevsel genin olduğu bilinmektedir.Şu halde, ırkları deri rengine göre ayırmak , insanın genetik mirasının ancak çok küçük bir bölümünü
kullanmak demektir.İnsan ırkları acaba saf mıdır?
Söz gelimi , tipik bir İngiliz kasabasında (çoğu o kasabada doğmuş) insanları ele alırsak, kişilerin saç ve göz rengi gibi özellikleri arasında oldukça büyük farklılıklar olduğunu görebiliriz.Bunlar, insanlar arasındaki farklılıklar arsından sadece küçük bir bölümüdür. Örneğin: Buradaki bazı insanlar dillerini bir boru gibi kıvırabilmelerine karşın , diğerleri bunu yapamamaktadır.Bu yetenek bir dereceye kadar genetik olarak belirlenmektedir.
Kalıtımla Geçen Tat Alma Duyusu
Bu hipotetik kasabada yaşayan insanların bir kısmı, PTC adlı kimyasal bir maddenin keskin bir acı tadı olduğunu , diğerleri ise bu maddenin çok tatsız olduğunu belirtecektir.(Bu fark genetik olarak belirlenmiş tad alma faklılıklarından kaynaklanmaktadır). Bu konu, kauçuk buz kabı imalatçıları tarafından saptanmıştır. Bu kapların üretiminde PTC maddesi sertleştirici olarak kullanılmaktaydı; müşterilerinin yarısı kullandıkları buzlardan ötürü acı bir tad aldıklarını iddia etmişlerdi.
Bu kasaba insanlarının hücre zarlarının yapısındaki kalıtımsal farklılıkları incelediğimiz zaman, bu bireyler arasındaki genetik farklar daha da belirginleşmektedir.Bu farkların saptanmasını sağlayan , bunların bir kişiden alınıp değişik hücre yapısına sahip bir başka kişiye aşılanması durumunda alıcıda bir bağışıklık tepkisinin (özel bir savunma proteininin üretilmesi ) meydana gelmesidir.
Kan gruplarındaki A, B ve 0 grupları bu farklılıkların bir başka bilinen örneğidir.Ancak, insan hücre zarı yapısındaki çok büyük farklılıkların sadece çok küçük kısmıdır bunlar. Histolojik olarak uygun antijenler arasındaki farklılıkların tıp alanındaki önemi çok büyüktür.Organ nakilleri sadece benzer antijen taşıyan bireyler arasında mümkündür.Ancak örneğimiz olan bu hipotetik kasabada benzer antijenleri paylaşan iki birey bile yoktur. Yani bu kasabada iki kişi arasında organ nakli mümkün değildir.
Yeni biyokimyasal yöntemler yardımı ile hücre proteinleri arasında oldukça büyük farklılıklar saptanmıştır.Bu proteinler her biri elektriksel olarak yüklü olup , jel elektroforezi adı verilen bir teknik ile birbirinden ayrılabilir. Elektrik akımı uygulandığında elektriksel olarak yüklü moleküller moleküler bir elekten geçerler.Değişik bireylerden rast gele 70 çeşit protein elde edilmiş ve elektroforez sonucu bu proteinlerin 1/4 ’ünün değişik genetik karakteristikleri olduğu saptanmıştır. Bu da,aynı ırktan olan insanların arasında ne kadar büyük farklar olabileceğinin göstergesidir.
Her insan topluluğunun kendi içinde oldukça büyük genetik farklılıkları vardır ve genetik olarak saf insan tipi temsil etmesi mümkün değildir.. Her birey diğerinden farklı bir yapıya sahiptir.
Buna karşın , bazı genler, dünyanın coğrafi yapısına göre bir dağılım göstermektedir.Örneğin esmer ten Avrupa’dan daha çok Afrika’da yaygındır. Bu farkın insanın vücudundaki sterolleri , güneş ışığının etkisiyle D vitaminine dönüştürme yetisiyle ilgisi olduğu sanılmaktadır.D vitamini eksikliği raşitzm hastalığına neden olur, fazlası ise vücut için zehirleyicidir.Vücuttaki koyu melanin , güneş ışığını süzerek aşırı miktarda D vitamininin oluşumunu engeller.Dolayısıyla sıcak bölgelerde yaşayan insanların genleri fazla güneş ışığını süzen melanin maddesini oluşturur.
Çoğu zaman kapalı bir havaya sahip olan Avrupa’da durum tam tersidir. Burada az olan güneş ışığını azami ölçüde kullanmak zorunda olan vücud genleri melanin maddesinin oluşmasını engelleyecek şekilde evrim geçirmiştir.
Coğrafi dağılım gösteren genlere bir başka örnek ise kan grubunun b olmasına yol açan gendir. Bu gen Kızılderililerde bulunmaz , ama Rusya’nın orta bölgelerinde sık görülür. Bu tür genetik faklılaşmaların nedeni hakkında kesin bir şey bilinmemekle birlikte, bunların yöresel hastalıklara karşı bağışıklığın oluşmasıyla ilgili olduğu sanılmaktadır. Örneğin, belirli bir tür kırmızı kan hücresi proteinine sahip olan bireylerin sıtma hastalığına karşı bağışıklıkları olduğu saptanmıştır. Beslenme tarzının da genetik faklılaşma üzerinde önemli bir etkisi vardır. Örneğin, batı Avrupa’da ve buradan dünyanın başka yerlerine göç etmiş insanlardan kaynaklanan toplumlarda , inek sütünün sindirilmesini mümkün kılan bir enzim bulunmaktadır. Bu enzimin üretilmesi belirli bir genin varlığına bağlıdır ve bu gen diğer toplumlarda yoktur.
Ortalama Fark
İnsanların farklılaşmasını kontrol eden genlerin coğrafik dağılımı , nedeni ne olursa olsun değişik ırklar arasındaki genetik farklılığın gerçek düzeyinin saptanmasını mümkün kılmaktadır. Çok sayıda değişken genle ilgili bilgiler sayesinde, ırklar arasındaki ortalama farkın belirlenmesi artık mümkündür.
Yeryüzündeki insanların genetik farklılıkları, ırklar arasındaki , aynı ırktan ülkeler arasındaki ve aynı ülkede yaşayan bireyler arasındaki genetik farklılıklar olarak 3 gruba ayırabiliriz. Bu gruplar arasındaki incelemelerin sonucu oldukça şaşırtıcıdır. İnsanlarda görülen genetik farklılıklarını %85’ini aynı ırktan gelen insanlar arasında görmemiz mümkündür, %15’ini ülkeler ve ırklar arasındaki farklılıkları eşit olarak paylaşmışlardır.
Diğer bir değişle , ırklar arasındaki ortalama genetik farklılık , ülkeler arasındaki hatta aynı ülkeden rast gele seçilmiş iki birey arasındaki genetik farklılıkdan daha fazla değildir.
Yapılan incelemelerde ırkların genetik olarak farklı insanları temsil ettiğini gösteren herhangi bir kanıta rastlanmamıştır. Genetik çeşititlilik açısından bakıldığında fareler bile insanlardan daha zengindir.
İnsan toplumlarındaki genetik değişim hızını yaklaşık olarak hesaplayabilmekteyiz. Bu hesaba göre ırklar bundan 80 000 yıl önce /insanın/ ortaya çıktığı noktadan dünyaya yayılmasıyla birlikte farklılaşmaya başlamıştır. Modern insanın ilk fosillerinin milyonlarca yıl öncesine ait olduğu gerçeğini göz önüne aldığımızda
ırksal farklılaşmanın evrim tarihimizde oldukça yeni bir sayfa olduğu ortaya çıkar. Ülkeler arasındaki ilişkilerin günümüzdeki yoğunluğunu dikkate aldığımızda da, farklılığın artma değil azalma eğilimine sahip olduğunu ifade edebiliriz.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz dünya üzerindeki toplumlar derilerinin altında kardeştir...
Bir bilim içerikli makale...
YORUMLAR
Aşı mevzusu apayrı bir konu. Bu işler moleküler biyolojinin ihtisasına girer .Yani bu saha moleküler biyoloji kurulduğunda 1962-64 arasında muhteşem bir atılım oldu.Özellikle insülin üretiminde onlarca domuzun pankreası kullanılır ama hayvanda bulunan proteinler vs. insanda alerjilere sebep olurdu.Bu saha daha emekleme safhasındayken birden küresel devler perde arkasından işin içine girdi.Rachelfeller özellikle ve insan nüfusunu sahte aşılarla nasıl kısa sürede yok edilebileceğini ispatlarıyla bu bilimin ilk kurucularından olan Prof.Dr.Oktay Sinanoğlu'nun da teşvikiyle Williem ENGDAHL tarafından yazılan" Sahte Domuz Gribi Sahte Aşılar Üstün Irk Yaratma Projesi" adlı temel kaynakta bulabilirsiniz.
Ha komplo derlerse ispatlarıyla çürütmek zor olmaz suratlarına .
Aşıyla dünyada hangi ülkeye bakarsan bak bu iki aileye ait (ROTHSCİLD VE RACHELFELLER).
O açıdan çok tehlikeli bir konu ben bu konuyla 15 senedir iç içeyim.
Bu iş gıdalara kadar uzanır bilesiniz.
Dünya çok büyük bir tehlike altında ama hala aşı olsak mı olmasak mı vs. tartışmalarıyla vakit kaybedecek zamanımız yok....
Türk Kızı(Emine Sezek Akb
Ve yapısal farklılıklar insanlıkta hep aynı ve ayrı durumda aynı düşünceleri sarf etmesekte sonuç insan yaşamın da hep prosedür teşkil ediyor. Anlattığım yazının genellemesinde bütün ırkların bu sabitliğe uyarak aşılarını yaptırmalarını öneririm. Hücresel semptomlar bir analizdir hücresel yapı ise çoğalımcı.