İKBAL ANNE
İKBAL ANNE
Kimliğinde yazılı adı “Cevriye” ama halk arasında onu herkes İkbal diye bilirdi. Ömür boyu komşuları ve tanıyanlar “İkbal Hanım” diye seslenmişlerdi. Rahmetli Emin Güre’nin en büyük kızıydı İkbal. Ataları Selanik’ten göç ederek 1922 yılında gelmişler İzmir’e. Büyük ağabeyi Mustafa Güre Selanik Kesre’de, İkbal ise 1934 yılında Türkiye’de dünyaya gelmiş. Genç yaşında yakışıklı Hüseyin Küçükbayır ile hayatları keşişmiş ve evlenmişler. İkbal beş çocuk dünyaya getirmiş ilk çocuklarını kaybetmişler. Sonra iki kız ve iki oğlan çocukları olmuş.
İkbal Annem’i 1975 yılında tanıdım. Terzi dükkânımı henüz açmıştım. İkbal anne ile kızı Meryem ve Mesude ile dükkanımın önünden misafirliğe geçerken büyük Kızı Meryem’e aşık olmuştum. Bütün ailemi seferber etmiştim ve Meryem’i istemeye göndermiştim. Akşam İkbal annem Rahmetli Mehmet Dayım ve Annem; Meryem’i İkbal annemden istediler. İkbal annem “Madem birbirlerini sevmişler bize de onların yuvasını kurmak için elimizden ne gelirse yaparız. Sevenleri kavuşturmak lazım” demiş. Meryem ile 14 Mart 1976 yılında evlendik ve ben de bu güzel ailenin bir ferdi olmuştum. 45 yıldır İkbal annemle hiçbir anlaşmazlığımız olmadı. Ne zaman evinden içeriye girsem ayağa kalkardı. “Rahatsız olma anne!” desem de Kesre şivesiyle “E de canım evladım, damadım gelmiş kalmamak olur mu hiç?” derdi. Hemen sofra kurar, evinde ne varsa kısa bir zamanda hazırlar ve karnımızı doyururdu bizlerin. Öyle tokum demek olmaz, misafiri aç göndermek olmaz! Tok da olsan zorla yedirirdi konuğunu.
İkbal anne hayatının büyük bölümünü rahatsızlıklarıyla geçirdi. Ciddi ameliyatlar oldu. Hasta yatağında bile bana yatağından kalkar ve arkasına yastık koyar öyle benimle sohbet ederdi. Ben anne yat ne olur bak rahatsızsın desem de “Boşver iyiyim ben” derdi. İkbal anne çocuklarına çok düşkündü. İlk gençlik yıllarında tütün dikerlerdi. Kolay değildi o yıllarda aileyi geçindirmek! Tütün para etmezse, seneyi nasıl geçireceğiz diye karalar bağlanırdı. Ama ikbal anne hiç pes etmez, mücadele ederdi. Ortanca oğlu Mesut Hacettepe Tıp Fakültesi’ni kazanmıştı. Mesut’u arkadaşlarına mahcup etmemek için tanıdık komşularına yevmiyeyle tütün dikmeye giderdi. Beş on kuruş kazanıp üniversite öğrencisi olan oğlunun masraflarına katkıda bulunsun diye.
İkbal annem çok küçük şeylerle mutlu olmaya çalışırdı. Hiç bir kere bile ağzından isyan lafı duymadım. Sürekli buna da şükür der, şükretmeyi çok kullanırdı. Kayın pederimin ölümünden sonra yaşı ilerlemişti. Böbrek ve diz ağrıları çekiyordu. Çocukları annelerine çok sadıklardı. Bir dediğini iki etmezlerdi. İkbal Annem son üç aydır hastanede tedavi görüyordu. Bazen bilim bile yetersiz kalıyor. Doktorlar da bir yere kadar elinden geleni yapıyorlar ama birgün hayat denilen yolun da sonu oluyor.
Biricik, değerli İkbal Annem 27 Eylül Pazartesi günü aramızdan göçtü. Annesine, babasına ve bütün sevdiklerine kavuştu. Toprağın bol, mekânın cennet bahçelerinden bir bahçe olsun.
Seni ölene kadar unutmayacağız...