- 704 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
Sanem....
Kimine göre de nefsi terbiyesizleştiğini onu ikrar perdesi ile gölgelemek ve pir kapısında hizmette durup,bir nevi arınması idi;
Oysaki günahın ve sevabın tek arınacak kapısı hak kapısıdır. Böyle bir ateş külçesi kor idi;
hangi inançta olurlarsa olsunlar onu ellerinden tutamazlardı.
Çünkü konunun asıl muhatapları kendileri , kızları, gelinleri değil uzaktan seyri güzel ve çok rahat yana ,döne herkes birbirinin ağzına başka başka iğrençlikle alakalı laflar attılar.
Sanem ise suskun gücünün yettiği kalbinin ona verdiği ağır sorumlukların bir hakimiyet içindeydi. yediği lokmaya sadık ve insani gücünün dışına çıktığı an bile olur idi;
Tipik bir Anadolu kadını hangi fedakarlıklar içinde ise oda aynısı verimsiz toprakların yağmur sonrası sevinci gibi kısa ve bir o kadarda yeterlilik kanatın da.
Boş zamanı değil de. Kafasını meşgul etmek adına yüne eğir renk renk çoraplar örerdi.
Günlerim elim sende, akışı öyle, böyle devam ederken.
Ve aylardan güz ekin bitmiş tahıl ambarlar konulmuş davarlar kesilip, kazan kazan kavurma ve peynir küpleri kilere indirilmişti.
Kış köy odalarına muhabbet koyuluğu arası gençlerin evlilik çağına parmak basılırdı.
işin en can alıcı noktası büyükler evlilik kararlarını gençlerin onayına çok sonra sunmaları burada mevcut kuralların arasında. . zamanla kalıplaştığını düşündüm .
Bir tür gelenekti.
Fiziki özelikler dışında.İyi bir eş, yuvaya yakışan olmasıydı.Bir o kadar Eli yüzü insan yüreği yetiştiren ailenin davranışlarında belli olur kanısı hakimdi.
Bu köyün tamamı Kayseri şarız kazasından geldiklerinden dolayı sık sık birbirleri ile iletişim halindeler evlenme çağı gelen gençlerin kısmeti ilk orada aranırdı.
Kısaca değinmek gerekirse. Alevi inancına göre dedelerin talipleri ile evlenmeler doğru bulunmaz ve yol erkandan kendilerini düşkün sayıldıkları için evliliklerini kendi yakın akrabalarından olmasına dikkat edilirdi.
Bekâr oğullarının mürüvvetini görme vakti deyip, evin yaşça sözü sayılır, kişileri olan amca, teyze, yengeler ile Kayseri ye şarız kazasına hem akraba ziyareti hemde gelin kız bakmaya niyeti ile yola çıkılır.
Birkaç gün sonra kısa bir eğlence tertiplenir ve gelinlik kızı alarak köylerine dönerler.
Ama olayın seyri kayseri ile tamamen duygusal ve farklı gelişir.
Tabi ki o günün şartlarında kendisine gelin kız alma çabasında olan ailesi ile iletişim eksikliği muhakkak olacaktı.
Her neyse onlar daha yola çıkmada bekâr oğlan "ya Allah ya bismillah "deyip köyde sevdiği kızı kaçırmış.
Bu sefer akılcı bir karar almak en hayırlısı kızcağızı kayseri ye geri götürmeleri elbet ki Ailesine yapacak en büyü hakaretti.
Zaten kiminle evleneceği konusunda gelinlik kıza seçim hakkı verilmediğini ,sonrası çıkıp",Yahu ben bu adamı sevdim.siz ne yapıyorsunuz" demek biraz çiğlik yaratır damakta.
Gelin kızın kim ile evleneceğine karar kısmana gelelim.
En mantıklısı eşi rahmetli olan Nur Ali dede ile baş göz edilmesi..
Dul olduğu için düğün dernek olayına girmeden kendi aralarında kısa bir dini merasim yapılır.
İşte Saneme olanlar o düğün sonrası olur.
Adeta parça parça yüreğinde kopar .Ve hırs bürünür el eteğini suya çamura çalıp, o dağ senin; bu dağ benim gezinirmiş.
Çok merak edeni olmasına olur da kimse izine düşmemiş ,belki de başını alıp oralardan gitmesi onun için daha hayırlıydı.
Arada bir köye dönüşüne gelince ,o da sadece perşembe akşamları dede gözetiminde yapılan Cem ibadeti için idi; Birde memesinde süt verdiği çocuğun üstü başını yıkamakla sınırlıydı.
Halk arasında o gün bu günde aynı yaşandığı gibi konuşulur.Doğrusu o ki Sanemin içini yakıp, kül eden sevda ateşi tek taraflı oluşmamış.
Hele ki yol ikrarın önemli temsilcileri taliplerine örnek olmaları gerek yaşam şekilleri topluma verilen mesajın doğruluk payına bakılmalı çok çok aşk olsa da.Emir büyük yerden.İnsanı kamil olmak ve nefsi terbiyeyi göz önüne alınmıştır.
Orada kalma gerekçesi yol hizmeti ve sevgi boyutunu aşıldığını ve defalarca oğullarının evli oluşunu dile getirmişler.
Sanemin istekleri ağır bir vebal almaya eşitti.Orada yaşama koşuları değişmiş ve geri evine gitme kararı geldiği gibi ona bırakmışlardı.
Ama Sanem "Nuh der peygamber demez" kendini yüreğinin çırpınışının acı verdiğini anlatmaya çalışır….
YORUMLAR
Şiirlerini,Hikayelerini özler gibi takip ediyor ve tebrik ediyorum.Şiirin pek okunmadığı günümüzde şiir ve hikayelerin akıcı hepsi birbirinden güzel kutluyorum dost yüreğini devam et. Başarılısın.İsmail SEZGİN&İREMCİK Kültür ve Sanat Dergisi
İREMCİK Kültür Sanat Derg tarafından 27.9.2021 12:27:00 zamanında düzenlenmiştir.