- 477 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Hayatın Gerçekleri
Hayatın Gerçekleri
Şartları Kolaylayıp Hayalleri Zorlaştırmak
Şartlar ile hayaller arasında ters bir orantı, bağlantı vardır. Doğrusal değildir yani. Yaşam şartları zorlaşan insanın hayalleri basitleşir. Basitlikten kasıt önemsiz demek değil elbette. Zor şartlarda hayaller çok karmaşık olmaz, daha sade olur demek daha doğru olur. Karnını doyurmakta zorlanan bir insanın hayalleri de karnını doyurma üzerine olacaktır. Şartları kalaylamak ve hayalleri çeşitlendirmek hep bir tekâmülün nişanesidir. İnsan, tebaasına uygun bilinçleri giyinsin yeter ki hayalin kanatlarına binecektir nasıl olsa.
Açık Gözlerle Şafağı Kuşanmak
Uyumak her canlı için bireysel bir olgu ve ihtiyaçtır. Konuşmak gibi karşılıklı değildir mesela. Malcolmx’in, "bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter" sözünde olduğu gibi uyumak tekil, uyandırmak çoğuldur. İlk ayağa kalkma, ilk fikri uyandırma gibi bir durumdur bu ama bir topluluğa, zümreye, gruba mal edilmesi de ihtimal dâhilidir. Öyle veya böyle, tekil veya çoğul olan şeylerde önemli olan menfi hareketin, fikrin vücut bulmasıdır. Öyle ki, sabahı erken yakalamakta böyledir. Şafağa gözle, bedenle, nefesle kavuşanlar erken kalkanlardan çıkar. Sabahın bereketinden nasiplenmek, sağlıklı bir nefesle güne başlamak gibi fayda mülahazalarıyla güzellik devam eder.
Kanla Teri Birbirinden Ayırmak
Güç, yanlış ellerin eline geçti mi insanlık adına büyük bir kayıp olur. Devlet kisvesinde de bu böyledir. Çok çalışmaya güzelleme yapacak değilim ama kötü ruhlu kurnazların, dalaverecilerin tahakkümüne girmemek için de çalışmanın, emeğin öncelenmesi elzem olacaktır. Geri de olanların yıkması gereken öğrenilmiş çaresizlikleri de duvar gibi karşılarında durmaktadır. Bir makinenin çalışmasına her bir dişlinin ve cıvatanın faydası vardır. “Farenin sidiğinin okyanusa faydası olur” diyen atalarımız ne kadar haklıdırlar. Ayrıca tedbiri elden bırakmamak ve kepeneği giyinmiş, sürüsünü kırlara götürecek çoban gibi tetikte olmak lazım bu hayatta. Kötünün, hücum ve tasallutunu def’edebilmenin yöntemlerini iyi tahlil etmek gerekir. Şu fani dünya da dost sekizse düşman dokuz maalesef. Ama ne olursa olsun her şeye rağmen zaman, hayatları illaki öğütüp eşitleyecektir.
Özü Serde Sözü Yelde Çıtkırıldım
İnsanoğlu çıtkırıldım bir varlık. Ne kadar muhkem bir canlı gibi gözükse de bu hal her dem nüksetmeye maliktir. Kalp, kırıldığı yerin şeklini alıyorken, bu kadar mecburluğun yanında tercihleri şöyle bir hizaya dizip, kalacakları ve gidecekleri tasniflemek gerekmez mi? Bu karmaşa, sükût-u hayali de yanında taşımaktadır maalesef. Bu kadar lafına dost insanın yanında az sayıdaki çileye dost insan nasıl izah edilebilir ki? İnsanların yürekleri haşat ve tarumar olmuşken, içimizdeki savaş sesli sancıları kim dindirecek. İncelik, letafet masum olduğu için, çok sesli hoyratlığın yanında her yüreğe misafir olmuyor maalesef. Goethe’nin dediği gibi, “dünya, hassas kalpler için cehennem gibidir”
Her Yürek Tılsımıyla Anılır
Ne yapacağını bilen insan dünyayı seyre koyulur. Gördüğünü bilmek, bildiğini görmek gibi hikmet ve irfan merhalesi gözetilir. Bu bağlamda hayali canlı tutma ve hakikat aranmalıdır. İnsanız sonuçta, yaşayabildiklerimizi başarı, yaşayamadıklarımızı erdem saymıyor muyuz? “Talihi yâr olanın, yâr sarar yâresini/ Talihi yâr olmayanın, felek yıkar hanesini” (Keçecizade İzzet Molla) Biz yine de huzuru yüreğimizde bolca biriktirmeye çalışalım. Gerisi minare gölgesi, davulun tozu vesselam.
Çeyrek Kültür
Kültür, birkaç göbek soy ve çevre özelinde şekillenen bir olgudur. Paranın, imkânın zorlamasıyla, yumuşak güç kabul edilen kültür, bazılarında tebarüz etmiş gibi gözükse de bu genellikle sahte ve aldatıcı olabilmektedir. Kültürde şuur, idrak, ortak duyuş ve arifane boyut her zaman aranmalıdır. Yetersiz kültür birikimine malik olanlar için biçilen roller ancak dönemsel olarak yetersiz etki gösterebilmektedir. Bu eksiklik, amaca ulaştıracak takatte değildir.
Vahanın Kıymetini Bilip Çöle Değer Atfetmek
Eşyaya, tabiata, çevreye, canlılara karşı özenli ve özellikle ayrıntıları göz ardı etmeyen insanlara hep gıpta etmişimdir. Çalışkanlık zırhını hep üzerlerinde taşırlar. Ayrıca iletişimin bu kadar yaygınlaştığı dünyamızda insanoğlunun ihtiyaçları, kullandığı araç ve gereçleri çok çeşitlendi. Zamanın yorgunluğu üzerine sinmiş olan yaşlı dünyamız örselendikçe örselenmektedir. Vahadan çöle dönüşüm, gün geçtikçe hızını artırmaktadır maalesef. Çölde bulunan bir maden veya başka bir özellik, değerlendirilerek o bölgedeki yaşam kalitesi pekâlâ artırılarak denge kurulabilir.
Yüce Dağlar Oldu-Bitti Dumandır
Üzüntü, keder, tasa ile çevrelenip, sırt olabilmek kolay değil. Her esinti de savrulan değil, asırlık çınarlar gibi hem yere sağlam basmak hem de dik durmak önemlidir. Dağlarda böyle değil midir? Milyon yılların tanıklığını ve dahi yükünü hep sırtlarında taşımazlar mı? Her ne kadar dört mevsimi yaşasalar da, daha çok kış, boran ile yan yana anılırlar. İhtişamlarını, yaratılışlarından alırlar. “Değirmende doğan sıçan, gök gürültüsünden korkmaz” sözündeki gibi alışılmış ve sürdürülebilir bir mukavemettedirler. Dağlar suskunlaşsa da dinginleşse de uzun bir ömrün tanıklığına halel getirmezler. Yamaçlarla, zirvelerle güce sahip dağlar, bütün canlıları kucaklamaktadırlar adeta.
İlkay Coşkun
25.09.2021
Gökmavi Dergisi
Sayı 27, Mart 2022
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.