- 437 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ANESTEZİ BİLİMİNİN ARKA ODASI(BİR ANESTEZİSTİN GÜNLÜĞÜ)
İnsan yaşamının ölümle olan amansız mücadelesindeki en acımasız sahnelerin canlandığı belki de her insanın hayatının bir bölümünün kesiştiği, en kritik dakikaların usta ellerle doğaüstü bir çabayla atlatıldığı yerlerdir ameliyathaneler.
Hayatın içerisinde esas olan koşul ayakta kalmak, yılmadan ilerlemek neyse cerrahlar, hemşireler, anestezistler içinde odur.
Hayatımızın çok çok büyük bir bölümü günlük ortalama 10 saatin geçtiği ,soğuk ,karanlık, loş her an tetikte bir myokard enfarktüsü(kalp krizi) vs. beklentisiyle geçen ve yeniden canlandırma(KardiopulmonerResüsitasyon) ‘un en can alıcı ve zor eğitimleriyle geçen sınırları olmayan ama her an ufak hatanın bir cana sebep olacağı meslektir anestezi.
Kimimiz daha lise çağlarında kimimizse üniversitede tıbbiye yıllarında aldığımız tıp eğitimiyle hayatımızın kesişeceği en zor bilim dallarından cerrahi dallarından biriyle anesteziyoloji ile karşılaşmanız olasıyla sizi çok zor bir sürecin, uykusuz geçecek bir ömrün geçeceği fakat bir hayat kurtarmanın travma tize olmuş bir çocuğun ameliyattan sonra ki dönemde mutlu, sağlıklı gördüğünüz anın yaşattığı mutluluk, huzurun tadını anlatmak imkansız kalır.
Ben gençlik yıllarımda tanıştım anesteziyle. Gerçi isteyerek de seçmedim. Anne zorlamasıyla seçtiğim bir daldı. Biz şöyle bir şey hayal ederdik mesleğin başlarında, hayatla ölüm arasındaki en acımasız çizgide yaşanan insanüstü bir mücadelenin darmadağın olmuş bir ameliyat odasında hayatların kurtarıldığı eşsiz bir düşler tiyatrosu.
Kimi zaman çocuklarla ameliyat öncesi sabahı anamnezi(Geçmiş hastalık öyküsü) alınırken yerinde duramayan o yaramaz çocuğun nasılda korkudan feryat ettiğini ama ona bir baba şefkatiyle sarıldığımızda, elini okşayıp, onu ameliyat yolculuğuna hazırlarken ki muhteşem his tarifsizdir.
Gün olur beş altı saat bir vakanın başında hastanın bütün yaşamsal fonksiyonlarını anestezi makinasıyla göz göze gelerek, cerrahi ekibini bir orkestra şefi gibi yöneterek geçen tarifsiz bir serüven.
Bazense daha uzun karmaşık vakalarda dönüşümlü olarak bir organ nakli, bir omurga cerrahisinin olduğu bir sürecin en damar noktası belki de bizler anestezistleriz.
Benim yaşadığım yüzlerce farklı hatıram var ama burada bir tanesinden bahsederek onu anmış olacağım.
Serviste öğrenci olarak çalıştığım dönemde bir yaşlı teyzemiz vardı. Çok aksi, sert bir o kadar da içine kapanık.
Bana haber verdiler ne yapabilirsen yap yoksa hastanın tedaviyi reddetmesi çok daha ağır sonuçları doğuracağını söylediler. Neyse girdim odaya ki kap karanlık tek başına damar yolu fırlamış yerler kan içerisinde.
Beni görünce “seni mi gönderdiler başıma defol git başımdan ben yalnız, sevilmeyen, aksi, terk edilmiş bir kadınım” bu sözleri istemeyerek söylediğini tek çaresinin ölüm olduğunu o an anlamıştım. Hanım efendi dedim bizler sizin için mücadele ediyoruz. Size yalan söylemeyi hiç yakıştıramadım dediğim an gözlerinden gizliden gizliye yaşlar döküldüğünü, gizlemeye çalıştığını fark ettim . Ne olursa olsun bu teyzeyi hayata kavuşturmalıydım. Hocalarımdan gizlice bulunduğum servisi bırakıp yanına gidiyor, uzaktan seyredip bir yolunu bulup daha da yaklaşmak istiyordum. Birkaç gün sonra yıldı ve tahmin ettiğim hislerini bana açtı. Geçmişinden, ailesinin vefasızlığından, çocuklarının terk ettiğinden vs. neler anlattı gözyaşları içerisinde. Bazı şeyler vardır hayatta anlatılması yaşanılması ender olaylardan biridir ya teyzemizle öyle bir gönül bağı kurdum ki her sabah soluğu yanında alıyor, odasını havalandırıp taze çiçekler getiriyor masasına koyup eline bir annemmişçesine sarılıyordum.
Bir gün kulaklarımı delip geçen bir sözünü işittim ”Beni hayata döndürmek için çok uğraştın çocuk ama vaktim az biliyorum. Sen de benim gibi dışardan göründüğü gibi değilsin. Bu mesleği benim için, bana davrandığın gibi her hastanla yaşayarak yap, ne olur bana söz ver!
Dışardan göründüğünün aksine çok duygusal olamama rağmen mesleğimde duygusuzluğun zirvelerinde yaşadığım anda beynimden vuruldum bu cümle ile adeta dehşete düştüm. Ve o gün ilk defa bir hastama ağladım. Ve odasından ayrılırken için için söz verdim kendime yapacaktım, senelerimi versem de bu sözümü tutacaktım.
Günler sonra bir arkadaşımdan o teyzenin vefat haberini aldım. Zaten meğer arkadaşımın uzaktan akrabasıymış. Tam da dersin ortasında öylece kala kaldım. Durmuştu dünya benim için, ne ağlayabiliyor ne de söylenenleri anlıyordum. Bir an hocam gelip teselli ederken sınıftan delicesine fırladım. Yüreğim iki değirmen taşı arasında ezilse ancak bu kadar acırdı.
Zaman geçti mezun oldum o hastanenin önünden ne zaman geçsem uğruna disiplin cezasını göze aldığım teyze aklıma gelir gerçi o hastane yıkılıp taşınsa da o enkazın olduğu yerden her geçişimde içimden selam verip, bir Fatiha okurum.
Hayat ne kadar tekerrürden ibaretti ki o hastane de beni de bir meslektaşım üniversiteyi kazandığım gün yaşadığım ağır solunum arresttinde hayatımı kıl payı kurtardı. Şimdi yaşıyorum ama yaşadıklarımı anlatmak imkânsız.
O yüzden biz sağlıkçıları biraz anlayın, şiddete, sözlü tacize uğramamıza rağmen katı disiplinle mesleğimizi icra etmeye devam ediyoruz. Lütfen biraz duygudaşlık.
Çünkü bizde insanız. Yaşadığımız o kadar şey var ki taşmamak için zor tutuyoruz kendimizi.
Lütfen mesleğimize saygı. Lütfen…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.