- 671 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
914 - LEN TERANİ
Onur BİLGE
“Allah, insanları ve cinleri yalnız kendisine ibadet etmeleri için yarattı. İbadetin aslının ne olduğu sorulmuş. Efendimiz: “İbadetten kasıt, ehli ârifın ve ehli muvahhidin olmaktır.” diye cevaplamış. Yani Allah’ı bilmek ve birlemek...
İslam, tevhit dinidir. Ya tevhit idrak edilecek, içe sindirilecek ve düşünce ona göre şekillendirilecek ya da müşrik olunarak affedilmez en büyük günaha girilecek! İkisinden biri... Kesret âleminde ne varsa Allah’ın Zat’ı ondan görünür. Bilinen bilinmeyen ne varsa O var olduğu için vardır. Yani her şeyin sîreti Yaratan, sureti yaratılandır. Her şey mahluktur, hakikâti Allah’tır.
Allah’ın Zatı Hakikât-i İlahiye, sıfatı Hakikat-ı Muhammediye, esması Hakikat-ı İnsaniye, efali Hakikat-ı Ademiyedir.
Allah’ın, bütün yaratılanlardaki üç tecellisini kendimize nispet etmekten, yani şirk yapmaktan kurtulabilirsek, yaratılanların fiillerine şahit olarak ihtilaftan kurtulabiliriz.
Âlim olan Allah’tır, malum olan biziz. Allah, yarattıklarının idrak kapasitesine göre tecelli eder.
Fail’in Allah olduğunu idrak eden, öncelikle kendisiyle barışır. Sonra tüm insanlarla, hayvanlarla, yani görülen veya bilinen bütün yaratılanlarla...
Tevhit inancı, dinimizin bütünlüğü için çok gereklidir. Aksi halde itikatta bölünmeler olur. Tevhit inancı, muameletta da birbirimizle ilişkilerimizi mükemmelleştirir. Allah’ın yasakladığı bütün kötülüklerden korunma ve emirlere itaat kolaylaşır. Dünyevi ve uhrevi mutluluk ancak bu şekilde sağlanır.” dedi Sadullah Bey.
“İnsanlar neden yaratılmıştır?” diye sordu Mahir.
“Tabii ki bir gaye için... Beka mülkünden dünyaya imtihan için gönderildik. Önce kendimizi, sonra da Allah’ı bilmek için bu âlemdeyiz. Kur’an’da cinlerin ve insanların yalnız Allah’a kulluk etmeleri için yaratıkları bildirilmiştir. Onlar bizden önce yaratıkları için bazı yerlerde adları önce geçer. Aslında biz onlardan daha üstünüz.
İbadet, bilinçsizce yapılan farzlar ve nafilelerden ibaret değildir. Allah’ın efal, sıfat ve Zat tecellilerini yalnız ilmen bilmek de değildir. Tevhit etmek ve tecelli edişini seyretmekten zevk almak gerekir.
Herkes insanı asliyesini öğrenmek mecburiyetindedir. Efendimize biat edenler, aslında Allah’a biat etmişlerdir. Biat, görünüşte bir bilene, aslında Allah’adır. Biat edilen şahıs, tapılan ya da Allah’la araya sokulan değil, eğiticilik ve öğreticilik eden bir bilendir. Ona itaat, huyunu, ahlakını, itikadını, ibadetini güzelleştirir, eşyanın hakikâtini öğretir, kabiliyeti derecesinde ona Cemal seyrettirir.
Allah’ın halifesi olan insan, en üstün bir biçimde yaratılmıştır. İnsan-ı kâmil olmaya çalışmalıdır. Bu da bir bilenin yardımıyla kolaylaşır. Bir başına tevhit mertebelerini geçmesi, Allah’ı bilmesi, görmesi kolay olmaz. Tevhit etmedikçe marifet ehli olamaz. Arif olmadan tahkiki ibadet edemez.
“Görmediğim Rabbime ibadet etmem!” diyen Hazreti Ali, o mertebeye bir başına gelmemiştir. Ona tevhit ilmi, Efendimiz tarafından telkin edilmiştir. Allah cümlemize varlık sahibinin Hak Teala olduğunu, mülkünde Zat’ının bütün sıfatlarından tecellisini müşahede etmeyi nasip etsin! Rabbimizi Rabbimizle bilelim ve görelim İnşallah! Âmin!”
“Allah nasıl görülür?” diye sordu Işıl.
“İrfaniyet ve kemalata... Gözler O’nu göremez! “Len terani Ya Musa!” yani “Sen beni öyle göremezsin, Ya Musa!” İkilik hali oldukça kimse Allah’ı göremez. Ancak varlık dağımızı eritebilirsek görebiliriz.
İrfaniyet ve kemâlat... Cehaletiin irfaniyete, zanların müşahadeye dönmesi için bir bilenden yardım almak gerekir. Allah’ın, Rabbil has olarak her yarattığını sevk ve idare ettiği, Rabbimizi Rabbimizin bilip gördüğü ancak o zaman anlaşılabilir.
Allah’la kul arasında mesafe yoktur. Bize bizden yakındır ve her yeri ihata etmiştir. Zamandan ve mekândan münezzehtir. O’na iman edilir ve teslim olunur.
Allah, Celal yönüyle sîyret, Cemal yönüyle de belli bir olgunluğa erenlere yüzünü gösterir. Allah, mazharlarda zuhur eder. Aynası mazharlardır.
Teslimiyet, sevgi ve edep kurallarına uyanlar, teslimiyet ve sevgileri oranında vuslatı ve himmet alırlar. İnşallah hepimiz o yolculuktan nasibimizi alırız, teslimiyet, sevgi, edep ve ahlak güzelliğiyle Efendimize uyanlardan oluruz! Âmin!”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 914