- 524 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
CUMHURİYET'İN DEVRİMCİ EFELERİ
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadroların büyük bir kısmı dağda savaşarak Ankara’ya geldi. Ya bakan oldular ya da başbakan, hatta Cumhurbaşkanı...Bunlara devrimci efeler diyebiliriz. Osmanlı döneminde feodal yapıya isyanla dağa çıkan efeler, işgal sonrası Milli Mücadele’ye atıldılar ve silahlarını düşmana çevirdiler. Ordunun dağıtıldığı bir ortamda halkı savunacak tek güç dağa çıkan milli çetelerdi.
Devrimci efelerin en ünlüleri kuşkusuz ’’Sarı Zeybek’’ Mustafa Kemal’di ...O, çağdaş efeydi ! İstanbul’a isyan ederek Samsun’a çıkmıştı. Bir nevi dağa...Türk direnişini her aşamasında örgütledi ve merkezileştirdi. Sırf gerilla harbiyle başarının gelmeyeceğini görerek düzenli orduyu kurdu. Başkumandan oldu. İçeride ve dışarıda oluşturduğu müttefiklerle bu savaşı kazandı. Hemde sonunda modern bir devlet kurarak. Atatürk öyle efe’ydi ki ölüm döşeğinde bile Hatay için dağa çıkmayı göze aldı. Fransızlarla savaşırız diyen başvekil İsmet Paşa’ya sert çıkarak şunları söylüyordu:
’’Cumhurbaşkanlığından istifa eder, çizmelerimi giyer; dağa çıkarım. Halkım da peşimden gelir Hatayı
almadan geri dönmem. Ama geri geldiğimde ise sizi burada bırakmam.’’
Atatürk’ün İktisat Bakanı, Başvekili ve 1950’nin Reis-i Cumhur’u olan Celal Bayar, İttihatçılığıyla meşhur oldu. Bursa ve İzmir’de görev yaptı. İzmir’in işgalinden sonra sonra kendisini İzmir’in Ödemiş dağlarına attı. Burada Gökçen Efe’yle buluştu ve onu mücadeleye çağırdı. Çakırcalı Efe’nin kızanı olan Gökçen Efe’yle 1914 yılında dağda görüşmüş ve onu düze indirmişti. Dostluğu buradan geliyordu. Gökçen Efe’yle birlikte Yunan’a baskınlarda yaptı. Sonra Aydın’a geçerek buradaki Efeleri örgütlemeye çalıştı. Germencik’teyken Yunan işgalini yaşadı ve bir kadının kendisini ağaç kovuğuna saklamasıyla hayatı kurtuldu. Sonra ’’Galip Hoca’’ takma adıyla kendisini gizledi. Bıyıklı ve Koçarlı’ya geldi. Burada halkın davul zurnayla mücadeleye adam topladığını gördü. Çine’de Yörük Ali Efe’nin yanına gitti. Kendilerini iknaya gelen nasihat heyetini gerisin geriye postaladı. Sonra da Nazilli Cephesini kurmak üzere Demirci Mehmet Efe’nin yanına gitti...Demirci önemli isimdi. Padişah yanlıları durmadan bozgunculuk çıkarıyor ve Efeleri, Padişah’ın yanına çekmeye çalışıyorlardı. Bayar, Demirci Efe’nin siyasi danışmanı olarak onu doğru çizgide tuttu. Dağlarda elde silah çatışmalara girdi. Meclis’e Samsun vekili seçilince Ankara’ya gitti. Sonra da Cumhurbaşkanlığı’na kadar yükseldi.
’’Eli silahlı’’ devrimcilerden biri de Kemalizm’in ideologu Mahmut Esat Bozkurt’tur. Oda İsviçre’de doktora öğrencisi iken vatanın işgali üzerine, arkadaşı Şükrü Saraçoğlu ile ile birlikte Kuşadası’na geldi. Gelişini Napoli’de haber alan Yunan Başbakanı Venizelos ’’İki jöntürk bir gemiyle Kuşadası’na geliyor. Yakalayın’’ talimatı gönderdi. Kuşadası’nda İtalyanlar yakaladı ancak Yunanlılarla aralarının açık olması nedeniyle serbest bıraktılar. Kuşadalı olan Mahmut Esat Bey, çiftliğine gidip, elbisesini değiştirip efe kıyafeti giydi ve hemen milli mücadele için bölgesinde bir müfreze kurdu. Müfrezesi kısa süre içinde 200 kişiyi buldu. Ondan fazla baskına katılarak Yunanlılara Kuşadası-Söke hattında göz açtırmadı. Bir yandan da siyasi mücadeleyi sürdürdü. Yunan zulmünü ve Türk davasının haklılığını dünyaya duyurdu. ’’Kuşadası Yunan’a verilirse şehri yakacağını’’ ilan etti. Onda boyun eğmek yoktu. Gururlu ve başı dikti...Başarılarıyla sesini bölgede duyurdu. Aydın’daki 57. Alay Komutanı Şefik Bey’inde takdirini kazandı. Birliğinin sayısı kısa sürede 500’e ulaştı. Silahı olsa sayısını bine çıkaracaktı...Vatanın kurtuluşuna olan imanını hiç sarsmadı. Çevresine hep güven verdi. 23 Nisan 1920 günü Meclis’e vekil seçildi. O ise bundan habersiz savaşıyordu. Ağustos ayında Antalya üzerinden Ankara’ya gelerek Meclis’e katıldı. 28 Yaşındaydı...Zaferden sonra milis yüzbaşı unvanını aldı, göğsüne ise kırmızı- yeşil şeritli İstiklal Madalyası’nı taktı.
Türk devrimine bakan ve profesör olarak uzun yıllar hizmet etti. Hukuk alanındaki önemli atılımlara o imza attı. ’’Türk devriminin cevheri’’ diye adlandırıldı. Kemalizmin doktirinini yazdı. Genç yaşta, 1943 yılında hayata veda etti.
Mahmut Esat Bey’in silah arkadaşlarından biri de Atatürk’ün Eğitim İktisat ve Adalet Bakanı, İnönü’nün de Dış işleri Bakanı ve Başbakan Şükrü Saraçoğlu’ydu. Oda Aydın-Ödemiş dağlarında savaşarak Ankara’ya gelenlerdendi...Birinci Dünya Savaşı’nı elde silah dağda ve mecliste mücadele ederek bitiren Saraçoğlu, İkinci Dünya Savaşı’nda ise usta diplomat, Bakan, Başbakan olarak Türkiye’yi İsmet Paşa kabinesinde savaşın dışında tutma becerisi gösterdi.
Aydın-Çine dağlarında Milli Mücadele’ye 23 yaşında atılan Yörük Ali Efe’nin kızanları arasında kimler yoktu ki? Eski aydınlıkçı Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Atatürk’ün Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip, spor adamı Dr. Lütfi Kırdar, Aydın milletvekili Esat Hoca ve onlarca yurtsever subay...Hepsi Yörük Ali Efe’nin yanından geçtiler...
17 yaşında mücadeleye gönüllü atılan Hikmet Kıvılcımlı, Yunanlılara karşı baskınlara katıldı. Başarı gösterince Yörük Ali onu Köyceğiz Kuvayi Milliye müfrezesini kurmak için görevlendirdi. Sonra İstanbul’a giderek gençlik üzerinde çalıştı ve Aydınlık’taki yazılarıyla mücadelesini kalemiyle sürdürdü.
Yörük Ali Efe’nin yanında bulunanlardan birisi de Dr. Reşit Galip’ti. Yanında da Dr.Lütfi Kırdar vardı.
Mütarekeden sonra Aydın dağlarına, Yörük Ali Efe’nin yanına katılmak üzere İstanbul’dan yola çıkan yedek subay Şükrü Oğuz Bey’de İzmir’in işgalini yaşadıktan sonra Çine dağlarında soluğu alır. Asker kimliğini gizler. Hoca kimliğiyle görev yapar.Güvenini kazandıktan sonra da Ankara’nın onayıyla Efe’ye askeri yaver olur. Şükrü Oğuz Bey birlikte olduğu Reşit Galip Bey’i şöyle tarif eder:
’’Reşit Galip Bey yanımızda ve bizim karargahın doktoru olarak bulunuyordu. Çok zeki ve vatansever olan bu doktor, efelerin ruhuna etki etmesini bilir, onların milli hislerini ve yiğitlik gururlarını takviye eder, bir çok konuda bana da yardım ederdi.’’
Bu isimlerin dışında Atatürk’ün genç Milli Eğitim Bakanlarından Mustafa Necati ve Vasıf Çınar’da İzmir ve Balıkesir’de mücadeleye atılanlardandı. Bu yandan İzmir’e Doğru gazetesinde yazılar yazıyor, bir yandan da dağda gerilla savaşı veriyordu. Diğer bir isimde yedek subay olarak Milli Mücadele’ye katılan 1950’nin Başbakanı Adnan Bey’di...Adnan Menderes Koçarlı’da kurduğu Ay Yıldız müfrezesiyle Yunan’a karşı Yörük Ali Efe’yle birlikte Aydın Şehir Savaşı baskınına katıldı. İstiklal madalyası aldı. 1931 yılında CHP’den Aydın milletvekili seçildi. 1946’da bir grup arkadaşıyla DP’yi kurdu.
Efelerden kimler etkilenmez ki...Batı cephesini örgütlesin diye Mustafa Kemal tarafından gönderilen Ali Fuat Paşa’da kısa sürede onlara uyar ve asker elbisesini çıkarıp efe kıyafeti giyer ve gerilla gibi silah kuşanır. O günlerde ’’Ordudan fayda yoktur, dağılsın ! Hepimiz Kuvayi Milliye olalım !’’ denmektedir...Atatürk ise düzenli orduya geçmeyi düşünmektedir. Çünkü gerilla savaşıyla kısa sürede sonuç alınması olanaksızdır. Batı Cephesi’ne kumanda edemeyeceğini anlayınca da görevden alarak Moskova’ya büyük elçi olarak atar. 8 Kasım 1920 günü Ankara’ya gelişini nutukta şöyle anlatır:
’Paşa’yı omuzunda filinta olduğu halde Kuvayi Milliye kıyafetinde gördüm. Batı Cephesi kumandanını bu kıyafete rağbet ettiren fikir ve zihniyet cereyanının, bütün Batı Cephesi üzerinde ne derece ileri bir tesir yaratmış olduğunu anlamak için artık tereddüte yer kalmamıştı.’’
Mustafa kemal Paşa o gün düzenli orduya geçişe kesin karar verir. Yerine gönderdiği Refet Paşa’yı ise efeler kabul etmez. Bu seferde Mustafa Kemal, Refet Paşa’nın Aydın Cephesi Komutanı Demirci Mehmet Efe’nin emrinde kurmay subay olarak görev yapmasını kabul eder. İş tatlıya bağlanır...Efeler Konya’daki iç isyanların bastırılmasında yararlılıklar gösterir. Atatürk bunları Demirci Efe’ye gönderirken telgrafla yararlılıklarından dolayı kutlar. Demirci Efe, Çerkez Ethem İsyanı’na katılır. Ancak Türk askerine silah doğrultmadığı için ’’hain’’ ilan edilmez ve bir kenara çekilir. Yörük Ali Efe ise İzmir’in kurtuluşuna kadar görevine devam eder. Atatürk çizgisinden çıkmaz...
Karadeniz’de Rum çetelerine amam vermeyen Karadeniz’in Efe’si Topal Osman’ın namı Ankara’ya ulaşır. Atatürk’ün korumalığını yapar. Bakanlığa yükselemez ama başta Karadeniz olmak üzere bütün Anadolu’da efsaneleşir. Güney’in Efe’si Kılıç Ali Bey ise Antep Savunması’yla Türk Tarihine Şahin Bey’lerle birlikte altın harflerle yazılır. Atatürk’ün en sadık adamı olur. Ölümüne kadar yanından ayırmaz. Kılıç Ali Bey, işgalden sonra Akhisar’a Celal Bayar’ın yanına gider. Celal Bey’le birlikte Enver Paşa’nın yanında gitmek istediğini söyler. Bayar ise’’Döndüğünde vatanı yerinde bulabilecek misin?’’ diye çıkışır ve Kılıç Ali Bey’i Sivas’a gönderir. Atatürk’ün de ikna etmesi üzerine Antep’e direnişi örgütlemesi için gönderilir. Antep halkıyla birlikte dokuz ay Fransızlara karşı direnir. Fransızlar 1921’de bölgeyi terk etmek zorunda kalır. Asker kökenli Kılıç Ali Bey, zaferden sonra Atatürk’ün yanından ayrılmaz Artık en gözde adamıdır. Çift tabancasıyla muhafızlığını, beş dönemde millet vekilliği yapar...
Hiçbiri o koltuklara sıcak yataklarından; ayak oyunlarıyla gelmemişlerdir.
Hey gidinin Efeleri hey !