- 426 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ÖLDÜRME DE BANA VER
Celal Efendi, orta boylu kilolu biriydi. Yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmazdı. Etrafına neşe saçardı. O, yol yordam görmüş birisidir. Yıllarca yurt dışında, gurbet ellerde kalmıştı. Gurbette bekâr yaşaması canına tak dedirtmişti. Sonunda doğduğu köye tamamen dönmüştü. Kendi kendine söz vermişti; bundan sonra eşinden ve çocuklardan asla ayrı kalmayacağına… Ölümlü dünya değil mi? İnsanın sevdiklerinden bunca zaman ayrı kalmasına hiç değer mi?
Celal Efendi, Cuma namazından önce hanımı Fadik’e:
“Hanım hanım! Ben cumadan sonra eve misafir getireceğim. Cuma namazımızı kılıp eve döndüğümüzde öğle yemeğimiz ve çayımız hazır olsun. Aman ha unutma!” diye sıkı sıkı tembihlerde bulunur. Fadik Hanım ise kocası Celal Beye:
“Tamam, herif siz geldiğinizde her şeyi hazır bulacaksınız.” Der.
Celal Efendi, abdestini güzelce alır ve Cuma namazını huşu içinde eda etmek için köyün alt tarafında yer alan minareli camiye gider. Camiye girmeden cami avlusunda oturan köylülerle muhabbet eder. Cuma vaktinde ise camiye girer. İmam Efendi nasihatlerde bulunur. İmam Efendi nasihatini bitirdikten sonra köylüden birisi ezan okur cemaat Cuma namazının sünnetini sonra cemaatle farzını kılar. Cuma namazının farzından sonra son sünnet kılınır ve herkes gönül rahatlığıyla camiden dışarı çıkar.
Celal Efendi evine misafir götürüp ikramda bulunmayı çok sever. Evinin bitişiğinde güzel bir bahçesi ve bir de bağı vardır. Güldür güldür akan bir çeşmesi vardır bahçenin ortasında. Kis arazinin ortasında Celal Efendi’nin bağı ve bahçesi yemyeşil durur. Bahçesinin elmaları insan kafası büyüklüğündedir. Bunu abartmıyorum bizzat şahit olduğum için izah ediyorum. Elmaların en büyüğünü misafirlere ikram eder ve durumdan mutluluk duyardı. Bağın üzümleri; çok güzel ve tatlıydı. Deneleri ise iri ve kocamandı.
Celal Efendi, cumandan çıkınca babası yaşındaki Adil Amca’ya rastlar. Adil Amca orta boylu, beyaz sakallı, asası elinden düşmeyen birisidir. Bedenen zayıf ve avurdu içe çöküktür. Dişlerinin tek tük düşmesi peltek konuşmasına sebep oluyordu. Adil Amca’nın eşi çoktan ölmüştü. O, yalnız yaşamaktadır. Evin bulaşığı yalaşığı, yemekleri çamaşırları derken bekârlık canına tak etmişti.
Celal Efendi, Adil Amca’nın koluna girer bir iki misafir daha yanına katarak evinin yolunu tutar. Kendi kendine der ki:
“Bizim avrat yemekleri güzelce hazırlamıştır gidelim de afiyetle yiyelim.” İçindekini dışarı vurur ve yanındakilerde düşündüklerini aynen söyler. Kısa bir yürüyüşten sonra eve ulaşıp kapıyı çalarlar. Fadik Hanım kapıyı açar, misafirleri ve eşini içeri alır. Misafirler içeri geçerek tahtalıya otururlar. Celal Efendi:
“Kııız Fadik! Yemekleri getir yiyelim ve üzerine de çayımız içelim” der. Fadik Hanım, Celal Efendi’ye:
“Herif yemek memek ortada yok. Hiçbir şey hazır değil. Zaten işten güçten başımı kaldıramıyorum. Sen de üstüme üstüme geliyorsun.” der. Bu ters cevap karşısında Celal Efendi hersinden küplere biner. Yanındaki Adil Amca ve diğer misafirler onu sakinleştirmeye çalışırlar. Celal Efendi sinirinden bölünecek gibidir.
Celal Efendi:
“Avrat avrat! Ben seni keseyim mi? Öldüreyim mi?” diye bağırmaya başlar.
Celal Efendi’nin “Kız avrat! Seni keseyim mi? Öldüreyim mi?” sözlerine takılan Adil Amaca:
“Celal Celal yavrum! Fadik’i ne kes ne de de öldür. Onu bana ver.” Der.
Öfkeden deliye dönen Celal Efendi, Adil Amca’nın bu sözlerine “Kızayım mı? Sevineyim mi?” der. Oradakiler gülüşürler…
Celal Efendi, kabarmış süt gibi enişir ve gülmeye başalar. Celal Efendi’in kafasında Adil Amca’nın sözleri yankılanır durur.
“Celal Celal yavrum! Öldürme de bana ver. Celal Celal yavrum! Kesme de bana ver. . Celal Celal yavrum! Öldürme de bana ver…”
16.09.2021
Yozgat
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.