- 471 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
905 – DÖRT HECE
Onur BİLGE
“Allah’ın zavallı kulları!”
“Kur’an indirildi ve tebliğ tamamlandı. O zaman o kullar, sahipsizlikten kurtuldu, zavallılıktan çıktı.”
“İnkarı tarif edemeyen, daha doğrusu bilemeyen, ikrarı nasıl anlar ve anlatır! Hayretler içinde seyretmekteyim... Bak azizim! Sen en iyisi Kaptan’a soruver! Ne de olsa o erenlerdendir. Allah dostlarından, şefaatçilerden... “Efendim, inkar ne demek?” diye sor bakalım ne diyecek! Dört heceli bir sözcükmüş de! Vah vah, vah ki vah!”
“Sana onun ne anlama geldiğini etraflıca söyledim. Daha ne dememi bekliyorsun? Cimrice sorma! Açık sor!”
“O halde inkârın öz kaynağından haber al! Benim verilecek cevabım yok ama söylediklerinden de tatmin olmadım.”
“İmtihan etme beni! Anlat biliyorsan! Bilgini dirhem dirhem satma! İlminle şımarma! Şeytanlaşma!”
“Ben imtihan ederim! İddiası olana gereken bu! Birisi söylediklerini ispat edemiyorsa, din kültüründe ona kazip denir.”
“Konu inkâr değil, imandı. Teklikten, Ehadiyetten bahsediyorduk. Kazip, yalancı demek... Yalanlayan... İnkâr eden de öyledir.”
“Ben konuyu inkâra getirdim. Ondan bahis açtım. “İnkâr nedir?” diye sordum. Cevap aradım, hâlâ da tanım aramaktayım. Derdim bu!”
“Neden kabul etmedin? “Yalanlama...” dedim. Arapçasını söyle deseydin onu da derdim. Keziban da yalanlamak demek. Rahman Suresi, baştan sona yalanlananlarla dolu. Yalanlayanlar, yani inkârcılar cehennemde toplantı halinde olacaklar.”
“Klasik söylemleri geç!” denildi herhalde! Kopya çekene not verilmez! Bilgisine itibar da edilmez! Rahman suresini bilmeyecek kadar aptal değilim! Fakat inkâra takılıp kaldık nedense!”
“Aslında onlar inkâr etmiyorlardı. Müşriktiler. Aracılar edinmişlerdi. Putları vardı. Bilal’e de puthane bekletiyorlardı. Onu da inkâra zorladılar. En ağır işkenceleri ettiler ama inkâr ettiremediler! “Ehad! Ehad!..” diyordu can pahasına! Takiye bile yapmaya tenezzül etmedi. Taşların altındaki kişiliği Elif halinde kıyamdaydı. Dimdikti ezilen başı! Şahadet parmağı gibiydi Bilal!”
“Bunları sayıp döküp yorulma! Bana dört hece kâfidir!”
“Ya lan la mak!”
“Yorulma! Kıyamam sana! Dedim ya... Kaptan’ına sor! Eğer ilk cevabı dört heceli, Kur’an ve Hadise uygunsa onun elini ayağını öperim! Senin de öyle... Evil yavul ederse, dalgamı geçerim!”
“İnkâr, Allah’ı reddetmek! Bu da yaradılışı reddetmek demektir ki mümkün değildir!”
“Bunu bu güne kadar bilemediysen kabahat benim değil. Eğer bu kadar tercih sunuyorsan, test soruları gibi cevaplıyorsan, o kadar ihtimal içinde doğruyu bulsan bile tümü de yanlış hükmündedir! Zira bu, İslam’ın temel kuralıdır!”
“Saçmalama! İnkâr, sadece Allah’ı inkâr değildir. Mesela sen birine “Yaratıksın!” dersin, o inkâr eder. “Sudan yaratıldın!” dersin, yine inkâr eder. Çünkü genel anlamda, var olanı reddetme, yalanlamadır.”
“Yoruma gerek yok!”
“Körsem, renkler yok derim. Sen inkâr ettiğimi düşünürsün. Oysa benim için gerçekten renkler yoktur.”
“Beni de yordun, kendin de yoruldun! İlaçlar tesir etmeye başladı. Uykum da geldi, cevap hâlâ gelmedi. Saçmalamak benim işim, toplamak senin işin...”
“O zaman sen söyle! Kabul mü edeceğim, inkar mı edeceğim bakalım!”
“O kadar ucuz değil İslamiyet!”
“İslamiyet, senin gibi cimrilerin kasasına kilitlendiyse, hepimiz dinsiz oluruz!”
“Şimdiye kadar kabulü veya inkârı anlamamışsan kabahat benim değil.”
“Saçmalama! Sorunun cevabı verildi. İnkâr yalanlamadır!..”
“Kimi?”
“Seni!.. Beni kızdırma!.. Şimdi sen, doğru cevapları yalanlıyorsun! İnkâr ediyorsun!”
“Kimi, neyi yalanlamak?”
“Allah’ı inkârı soruyorsan, tüm evreni... Tüm evreni!.. İçinde ne varsa... Eşya zerre küre, fiil, sıfat, zamir, zat... Külli inkâr bu demek! Cüz’i ve ferdi de var. Hangisini sorduğun belli değil ki! İnsan da küçük bir evren olduğuna göre inkâr, önce kendini inkârdır!”
“Arife tarif gerekmez, hemen anlardı kastımı.”
“Kuran da insandan başlıyor zaten anlatmaya... Neden yaratıldığını inkâr edemeyenin yaratanı inkârı saçma!..”
“Fiil, sıfat, Zat ne ki?”
“Başlama yine! Her zamanki soruların...”
“Ben başlamadım, sen başlattın!..”
“Biliyorum ve biliyorsun bildiğimi. Ağzını açtın mı onları sıralıyorsun. Zat Allah, fiiller her iş, sıfatlar özellikleri... Anlaşamadığımız nokta madde ve mânâ...”
“Sıralamanda bile arıza var ama haberin yok!”
“Olsun! Ne fark eder ki? Cem edince Ehad ortada! İnkârın aslı, görememe, bilememe... “Resulullah: Ya Rabbi! Onlar bilmiyorlar!” diyor onlar için inayet ve af diliyordu.”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 905