- 298 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kuzey Rüzgârları Öldüğümü Fısıldayacak Kulağına Bölüm- 9
Kuzey Rüzgârları Öldüğümü Fısıldayacak Kulağına
Bölüm- 9
Leyla, laptopu kaptığı gibi Büşra Amirin odasına son hızla daldı.
‘’ Amirim, bir cinayet daha.’’
‘’ Aynı yerde mi işlenmiş?’’
‘’ Bir alt sokakta, yine çöp konteynırının yanında ve kızın eline şiirin üçüncü bölümü tutuşturulmuş.’’
‘’ Bana Eda ile Serra’yı çağır. Yok, ben geliyorum.’’
Büşra, odasından çıkar çıkmaz,
‘’ Eda, Serra, Kirli, Heval, Hansa. Doğru olay yerine. Adresi Leyla’dan alın.’’
Olay yerine vardığımızda, Olay yeri ekibi, Olay yeri bandını çoktan çekip çalışmaya başlamıştı. Kirli,
‘’ Olay yerinin etrafını tamamen boşaltın. Kimseyi ayak altında görmek istemiyorum. Eda, Heval, Hansa, bütün evlere girip çıkın, görgü tanığı var mı yok mu araştırın. Serra sen benimle gel. Daha burada mısınız?’’ Olay yerinden Kemal,
‘’ Kirli yanıma gel?’’
‘’ Bir şey bulabildiniz mi?’’
‘’ Neler bulmadık ki?’’
‘’ Anlat o zaman seni dinliyoruz?’’
‘’ Her zamanki gibi şiirin üçüncü bölümünü eline tutuşturmuş. Diğerlerinden farklı olarak, kızın yüzüne makyaj yapılmış. Buda yetmemiş, yüzüne mor bir rujla çarpı atılmış. Kalbine üç bıçak darbesi ile öldürülmüş. Daha da önemlisi kızın adı, Bensu Aytek. İkinci bir ayrıntı, her taraf kan içinde. Yani anlayacağın durum bombok.’’
‘’ Tahminen kaç saat önce öldürülmüş?’’
‘’ Cesedin katılaşmasından yola çıkarsak en az altı saat olmuş.’’
‘’ Ayrıntılı bir rapor istiyorum en kısa zamanda.’’
Bu sırada yanlarına gelen Heval,
‘’ Bir görgü şahidi buldum Asayişe götürüyoruz. Sorgu odasına alacağız.’’
‘’ Toparlanın gidiyoruz.’’
****
İlayda, ikinci evine giderken, bir taraftan da düşünüyordu merak ediyorum doğrusu. Bu adamla yollarımız kesişmeden önce ne yapıyordu. İki günde bir pestilimi çıkartıyor. Hele bu hafta tam formunda iki gün üst üste olacak iş mi? Bir taraftan da, taksinin dikiz aynasından şoförü dikizliyordu. Nihayet sokağın girişinde şoföre durmasını söyleyerek hesabı ödedi ve taksiden indi. Sokağın tek bakkalına uğrayarak iki ekmek aldı. Bahçeden içeri girdiğinde, neredeyse güneş batmak üzereydi. Paspasın altından anahtarı alarak kapıyı açarken bir taraftan da içeri doğru seslendi,
‘’ Anne, abi evde kimse var mı?’’
Ama beklediği cevabı alamayınca, içeri girip girmeme arasında gidip geldikten sonra, içeri girerek kapıyı kapattı. Önce mutfağa uğradı, kimseyi göremeyince salona geçti. Yine kimseyi göremedi. Bu sırada gözü masanın üzerinde duran nota takıldı. Muhtemelen bana yazılmıştır diye düşünerek, kâğıdı aldı ve okudu.
‘’ İlayda, teyzem rahatsızlandığı için Apar topar evden çıktık. Dolapta akşam yemeğin hazır. İnşallah iki üç güne kadar döneriz.’’
Altına bir sandalye çekerek, oturdu ve düşünmeye başladı. Bu durum hiç te hayra alamet değildi.
‘’ Acaba Asayişi arasam mı?’’
Karnından gelen gurultuları duyunca, her şeyi bir kenara bırakarak, buzdolabına koştu. Dolabın kapısını açınca, bir tencere karnıyarık ve bir tabak salatanın kendisine, ye bizi diye baktıklarını gördü. Alt rafta ise meyveler ona bakıyordu. Her şey aklında uçup gitti. Büyük bir açgözlülükle masaya çıkardığı her şeyi silip süpürdü. Mayışmış bir halde televizyonun karşısına geçerek rastgele bir kanal seçerek seyretmeye başladı.
Gece üçe doğru gözlerini açan İlayda, hala televizyonun karşısında oturduğunu fark edince, kendi kendine,
‘’ Kızım, kıtlıktan çıkmış gibi bu kadar tıkınırsan olacağı bu işte. Televizyonun karşısında uyur kalırsın.’’ Oturduğu koltuktan kalkarak, televizyonu kapattı ve odasına geçerek, hiç soyunup dökünmeden kendini yatağın üstüne atmasıyla, kaldığı yerden uyumaya devam etti.
Perdenin arasından süzülen sabah güneşi uyanmasına sebep olunca, konsolun üzerinden telefonu alıp saate bakınca, birden uykusu dağıldı. Saat neredeyse on buçuğa geliyordu. Yattığı yerden hızla kalkarak, lavaboda elini yüzünü yıkayıp ilk işi geçen gün bulduğu belgeye bakmak oldu. Belgeyi tekrar tekrar okudu. Bir şey kaçırıyordu ama ne kaçırdığını anlayamıyordu. Çantasından kâğıt kalem çıkartarak, en üste Almila adını yazdı. Onun altına belgedeki ismi Almida’yı yazdı. Nihayet aradığını bulmuştu. Telefonu ile belgenin resmini çekerek, Eda Komiserin telefonuna gönderdi. Sıra isimleri yazdığı kâğıdı yakmaya gelmişti. O işi de hallettikten sonra, her zaman yaptığı gibi televizyonun karşısına geçerek, rastgele bir kanal açarak seyretmeye başladı. Birazda olsa keyfi yerine gelmişti. Sabah taksi beklerken gazete bayisinden rast gele bir gazete aldı. Sokağın köşesinden dönerek gelen taksiyi görünce gazeteyi koltuğunun arasına sıkıştırarak taksiye işaret etti. Asayişin adresini verdikten sonra yerine iyice yerleşti ve gazeteyi okumaya başladı. Gazetenin şehir haberlerini okurken sayfanın altlarındaki haberi görünce gözleri fal taşı gibi açıldı. Yine mi be deyip, istemsiz olarak söylediği argo kelimeyi duyan şoför arkasını dönüp bakınca, ‘’ Özür dilerim şoför bey, istemeden ağzımdan kaçtı.’’
‘’ Olur, böyle şeyler abla sen keyfine bak. Kafana da takma.’’
Taksiden inerken şoförden bir kere daha özür dileyen İlayda, acele adımlarla binadan içeri girerek Asayişin bulunduğu kata tırmanırken, telefonunun çalmaya başladığını duyunca duraksadı. Bu mola işine de gelmişti. Nefes nefeseydi. Arayan numarayı tanımıyordu. Birazda kadınsı bir merakla, konuş butonuna bastı.
‘’ Buyurun ben İlayda, niçin aramıştınız?’’
‘’ İlayda Hanım, Asayiş şubeye hizmet eden bir muhbirsiniz, son günlerde seri halde işlenen cinayetlerle ilgili bir araştırma yapıyorum. Siz kilit noktasında yer alıyorsunuz. Pardon önce kendimi tanıtayım. Günlük Şehir gazetesinde köşe yazarıyım. Adım Arzu Doğanay. Elimde bu konu ile ilgili çok önemli bilgiler var. Buluşalım mı? Tabii müsaitseniz?’’
İlayda, biraz düşündükten sonra, kendi kendine,
‘’ Zaten bu işe boğazıma kadar battım. Bir eksik bir fazla bir şey fark etmez.’’
‘’ Adınızın Arzu olduğunu söylemiştiniz değil mi?’’
‘’ Evet İlayda Hanım.’’
‘’ Ne zaman isterseniz buluşmaya hazırım ama onay vermediğim hiçbir şeyi yazmayacaksınız.’’
‘’ Önerinizi tereddütsüz kabul ediyorum yazacağım önce size okuyacağım, ondan sonra yayınlayacağız. Nerede buluşalım?’’
‘’ Bakırköy’e gelebilir misiniz?’’
‘’ Tabi gelirim meydanda buluşalım.’’
‘’ Bitmedi, bakırköy’den taksiye binip, benim bildiğim bir çay bahçesine gideceğiz.’’
‘’ Bana uyar zaten altımda arabam var. Meydana girmeden yolun kenarından sizi alacağım.’’
‘’Tam 12’de’’
‘’ Tamamdır.’’
İlayda, Asayişin bahçesinden çıktı. Vatan caddesine inerek gelen ilk taksiye el etti. Saat 11’e doğru meydanın girişinde inerek, köprünün üzerindeki kitapçıların bulunduğu yere doğru yürümeye başladı. Vaktin nasıl geçtiğini anlamadan saatin 12’ye yaklaştığını gördü. Meydana geldiğinde elindeki poşette en az 6 7 tane arayıp ta bulamadığı kitap vardı. Beklemekten başka işi kalmamıştı. Saat tam 12’de önünde duran özel arabadan genç bir kadının kendisine işaret ettiğini görünce, arabanın kapısını açarak binerken,
‘’ Arzu Hanım?’’
‘’ Evet, benim. Sizde İlayda’sınız?’’
‘’ Aynen dediğiniz gibi, adım İlayda. Tuhaf bir tanışma oldu ama boş ver gitsin. Siz arabayı sürün ben size yolu tarif edeceğim.’’
Kırıktabağın önünde park ettikten sonra, yolun karşı tarafına geçip merdivenlerden inmeye başladık. Arzu,
‘’ Çay bahçesi karşısı mı?’’
‘’ Evet,’’
‘’ İçeri mi girelim yoksa bahçede mi oturalım?’’
‘’ İçeri geçelim, bahçe kalabalık konuştuklarımızın duyulmasını istemeyiz değil mi?’’
En dipteki masalardan birine oturduk, ben çaylarımızı alıp geldikten sonra, karşısına geçip oturdum.
‘’ Sizli, mizli konuşmadan isimlerimizle hitap edelim Arzu.’’
‘’ Öyle ise dinle beni İlayda, hayatın tehlikede. Öncelikle bunu bilmeni istiyorum. Öyle bir yolda yürüyorsun ki, dönüşün olmayabilir.’’
‘’ Sen ne dediğinin farkında mısın Arzu?’’
‘’ Polis değilsin, silah taşımı
yorsun. Kelle koltukta yürüyorsun.’’
İlayda, zoraki de olsa, gülerek,
‘’ O kadarda değil.’’
Bu sırada telefonunun çaldığını duyunca, cebinden çıkarıp baktı. Arayan Büşra Amirdi. Kusura bakma amirim diye söylendikten sonra telefonu beklemeye aldı. Büşra Amir şaşkınlıkla Heval’e,
‘’ Heval İlayda’nın yaptığına bak beni beklemeye attı.’’
‘’ Eğer sizi beklemeye aldıysa Amirim işler iyice karıştı demektir.’’
‘’ Hele gelsin ben bunun hesabını sorarım ondan.’’
****
‘’ Nerede kalmıştık Arzu?’’
‘’ Biraz sonra, o kadar mı değil mi anlarsın?’’
Arzu, çantasından bir dosya çıkartarak İlayda’nın önüne sürdü.
‘’ Bu dosyayı dikkatle oku. Asayişteki arkadaşlarının da dikkatini çekecektir emin ol. Dördüncü kurban sen olabilirsin.’’
‘’ Gözümü korkutmak için mi böyle konuşuyorsun Arzu?’’
‘’ Bunlar çete ve gördüklerin buz dağının görünen kısmı.’’
‘’ Anlamıyorum bu cinayetlerden çıkarları ne? Bana bu sorunun cevabını verebilir misin?’’
‘’ Seninle daha çok konuşacağız ama sana bir isim vereceğim, Almida. O kadına dikkat et çetenin reisi o.’’
‘’ Anlamasına anladım ama beni aradın. Bir dosyayla karşıma çıktın. Senin bundan kazancın ne?’’
‘’ Hikâyenin tamamını istiyorum. Dosya kapandıktan sonra bana yardım edeceksin ve ben bunu kitabını yazacağım.’’
‘’ Söz hikâye senindir. Şimdi ne yapıyoruz?’’
‘’ Birer çay daha içebiliriz.’’
‘’ Hayır, çay değil. Muz içeceğiz.’’
‘’ Muz mu? Sen çılgının tekisin. Peki, Hanımefendi bir muz rica edebilir miyim?’’
‘’ Hay hay efendim gelsin muzlarrr.’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.