- 362 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
STRATONİKİEA X
"Söz konusu onur bile olsa, sevdikleriniz için bazen karşılık vermekten kaçınmak gerekir,"
Selevkos’un amacı en başından beri Büyük İskender gibi bir İmparator olmaktı. Lakin Büyük İskender kendi ırkına değil tüm dünyayla savaşmıştı. Selevkos ise sadece kendi içerisinde ki bölünmüş Büyük İskender’in kurduğu imparatorluğun bölünmesinden oluşan parçalanmış bir İmparatorluğu tekrar yamalayarak eskisi gibi güçlü olmasını ve Büyük İskender ile birlikte tarih sayfalarına adını yazdırmak istiyordu.
Sonunda beklediğim acı haber gelmişti. Selevkos Babamın topraklarına saldırmış ve ele geçirmişti. Bu durumu zaten tahmin edebiliyorduk lakin Antiokhos ve ben bu olay karşısında çok üzgündük. Bu durumu bir iç savaşın eşiğine getirmek istemiyorduk. Çünkü bir anlık öfke ile Selevkos İmparatorlu 2 parçaya bölünebilirdi. Bunun için Antiokhos’un baş danışmanı Sarkos, Selevkos’un yaşının bir hayli ilerlediğini ve ölümün her an kapısını çalacağını bu durumda yanlış bir hareketin düşmanlar için fırsat olabileceğini söylüyordu. Mantık olarak çok doğruydu, lakin bu durumda beklemek o kadar zordu ki anlatamam. Sarkos Dünya’nın en ihtişamlı mermer şehri olan Stratonikiea açılışı dünyanın dört bir tarafından gelen gladyatörlerin kanlı gösterileri ile bir festival havasında devam ederken, önemli misafirlerin olduğu bir esnada arenaya çıkan savaşçı ustaca kılıcı ve kalkanı ile adeta bir düzenek gibi savaşırken bu savaşçıyı ilgi ile izlemeye başlamıştı tüm misafirler. Setropos ayağa kalkıp konuşmaya başlayınca herkes sustu.
"bugün oyunların sonuna geldik, lakin son bir infaz için kahraman gladyatör Xperses’ten bir can daha almasını diliyoruz. Zuber," diyerek eli ile işaret etti, göbekli esmer, vücudunda yara izleri olan bir adamdı. Belki de esmerliği ve tipine bakınca Pers olduğu düşünülebilirdi. Setropos devam etti, " O gemilerde tutsakken iki muhafızımızı vahşice katleden vatan haini bir onursuz. Şimdi layık olduğu ölümü ona Xperses verecek" dediğinde adeta halkın coşkulu sesi her yeri inletmişti. Antiokhos’un işareti ile eline kılıç verilen Zuber il atağı ile Xperses’e kılıcını salladığında Xperses iki elinde tuttuğu iki kılıcından sağ elinde ki kılıçla onun hamlesini karşılamıştı. Xperses hem boy hem çevikli olarak Zuber’den çok daha iyi duruyordu. Zuber’in her hamlesini boşa çıkaran Gladyatör sonunda yorduğunu düşündüğü Zuberin kallavi göbeğine bir kılıç hamlesi yaptığında o hantal gövdeli adamdan beklenmeyen bir çeviklikle Xperses’in sağ elinde ki kılıcı boşa çıkarıp, elinde ki ucunun sivriliği hariç hiçbir keskin tarafı kalmayan kılıcı Xperses’in gövdesine saplamıştı. Çığlık çığlığa bağıran halk bir anda susmuştu. Az önce tezahürat yaptıkları gladyatör yere yığılmıştı. Tutsak Zuber elinde Xperses’in kılıçlarını yerden alarak bize doğru döndü ve bağırdı. "hey korkak prens, eğer adaleti oradan değil buradan vermek istiyorsan kendin gel. Heyyy anneciğinin eteklerinin altında saklanma gel buraya. Yoksa karıcığın mı deseydim" diyerek kahkaha attı ve hakaretleri bitmek bilmiyordu. Halk onu dinliyordu. Antiokhos bu hakaretlere fazla dayanamadı ve bir anda yerinden kalkarak locadan ayrılacakken kolundan tuttum. " Antiokhos dur, birkaç okçu halleder, düşündüğümü yapma sakın" dediğimde. Benim elimi tuttu ve gözlerimin içine bakıp "bunu yapmazsam eğer onun itham ettiklerini kabul etmiş olurum, sakın merak etme" diyerek elimin parmak uçlarını öpüp gitti. Az sonra arenadaydı muhafızlardan birisinin kılıcını alarak Zuber’e doğru yürüdü. Zuber kahkaha atarak "vay vay vay demek onurunda var senin" dedi ve iki kılıcı ile saldırdı. Antiokhos tek kılıçla çıkmıştı Zuber’in karşısına ne kalkanı ne de başka bir savunması yoktu. Kılıcın yönü aşağıya ters bir şekilde bakarak tuttu ve Zuber’in Sol elinin kalkması ile birden adeta iç içe girerek sol bileğini yakalayıp ani bir refleksle arkasını Zubere dönüp, Zuber’in sağ eli havadayken ters tuttuğu kılıcı Zuber’in karnına saplamıştı. Zuber’i bir saman çuvalı gibi yere bıraktı. Halk bu kılıç oyununu ve Antiokhos’un destansı zaferini yüksek sesler ile kutluyordu. Zuber yerde fazla can çekişmeden Antiokhos’un kılıcını kalbine saplaması ile ölmüştü. Antiokhos ise onurunu korumanın gururunu yaşayarak arenadan ayrıldı.
O onurunu korurken ben korku içindeydim. Eğer orada ona bir şey olsaydı. Eğer ölseydi ben ne yapardım, biricik canımdan çok sevdiğim Antiokhos’un ölmesi benim için ölümden bile beterdi. Beni halk ahlaksız olarak nitelendirmesi uzun sürmezdi ve büyük bir ihtimal halk bizi diri diri yakardı. Cesaret bir risk olduğu sürece sevdiklerinize endişe vermekten başka ne işe yarar ki? Bu sebepten Antiokhos’a çok kızmıştım. Lakin bu öfkem sevincimden daha büyük değildi. Onun için canımı bile verebileceğim yegane kahramanım her şeyim sapasağlam karşımdaydı. Ona sıkı sıkı sarıldım ve Tanrılara dua ve teşekkür ettim.
...